Halk tipi oldum

Güncelleme Tarihi:

Halk tipi oldum
Oluşturulma Tarihi: Mart 24, 2001 00:00



Yeşim ÇOBANKENT
Haberin Devamı

Burak Kut için ‘‘yıldızı söndü’’ diyorlar. Oysa o kendisinin bir gelişim içinde olduğunu düşünüyor ve inişe geçtiğini söyleyenlere fena halde bozuluyor. Haksızlığa uğradığını düşünen Burak Kut, bu söyleşinin bir ‘‘cevap hakkı’’ röportajı olmasını istedi. ‘‘I Wanna Be Frank Sinatra’’ (Frank Sinatra Olmak İstiyorum) diye şarkı yapan ama bunu albümüne koyamayan Burak Kut artık yeni bir insan olduğunu söylüyor. Mesela hayatta bazı mecburiyetleri olmasa Berklee'de ya da Kraliyet Müzik Akademisi'nde müzik eğitimi görmek istermiş.

Çok erken yaşta ve çok fazla şöhret oldun. Bir nevi metal yorgunluğu yaşıyor musun?

-Doğru. Müziğe ilk başladığımda kendimin de tahmin edemeyeceği yerlere geldim. Herşey bir oyun gibiydi. Evimin penceresinden elimi uzattığımda çığlıklar kopuyordu. Arkama dönüp baktığımda şunları görüyorum, üç yüzden fazla konser vermişim, gezmişim, yemişim, içmişim, arkadaşlıklar kurmuşum. Zamanla kendi kendime bazı konumlarda ve yerlerde olmak isteyip istemediğimi sormaya başladım.

Askere gidene kadar bir Türk delikanlısının sahip olmak istediği herşeye sahiptin. Ün, şan, şöhret, para, pahalı arabalar, manken sevgililer. Bunları bir kenara bırakıp kendini aramaya çıkmaya askerlik mi sebep oldu?

-Bir bakıma öyle. Ama ben her zaman ‘‘Dünya malı dünyada kalır’’a inanan biriydim, bunların peşinde çok koşmadım. Kendimi geliştirmeye karar verdim ve yaşam şeklimi değiştirdim. Bir arkadaşımın kafesinde caz CD'leri çalarak DJ'lik yaptım. Kitap okumaya başladım. Kaybettiğim zamanı telafi etmeye çalıştım çünkü okulda öğrendiğim müzik bilgisinin üzerine geçememiştim. En sonunda da askerlik oldu. Üstelik Londra'da okula kaydolmuştum askerliğimi tecil ettirmek için. Ama kader kısmet işte...

Yani kafayı kırmak için mi askere gittin?

-Evet, bazı şeylere dışarıdan bakmak için. Televizyona çok çıkmadığınız zaman inişe geçmişsiniz gibi geliyor. Ama bu bir yarışsa buna maraton diye bakmak lazım.

Ama sen bu maratonun ilk yüz metresini çok hızlı koştun şimdi biraz tıkanmış olabilirsin.

-On tane de albüm yapsanız, mutlaka bir tanesi ‘‘en çok satan’’ olacak. Müzikte zamanlama çok önemli, bazen doğru şeyler yapılıyor ama zaman doğru olmayabiliyor. Tekrar ediyorum bende gerileme gibi görünen şey gelişme aslında. Yaptığım, kulüp kulüp gezmek, iyi görünmek gibi şeylerdi. Artık kendimi geliştirmek istiyorum, mesela askerde bol bol kitap okudum.

Neler okudun?

-Popüler romanlardan bazıları, şiir kitapları...

Neler mesela?

-Özdemir Asaf'ın şiir kitapları. İtiraf etmeliyim iyi bir okur değilim. En son Sophie'nin Dünyası’nı bitirmeye çalışıyorum.

Kendini geliştirmiş bir müzik adamı olmak istiyorsun ama bunun bedeli genç kızların taptığı bir pop starı olmaktan vazgeçmek, piyasa dışına itilmek olabilir. Bunları göze alabiliyor musun?

-Başarılı ve iyi şeyler yapıyorsanız zaten popülersinizdir. Askerde olduğum dönemde bile sürekli hakkımda haberler çıktı. Bundan rahatsızlık duymuyorum ama benim bedenimin dörtte üçü su değil müzik ve bunun dile getirilmemesinden rahatsızım.

Senin esas hayran kitlen genç kızlardı. Onların da müzikle filan ilgilendikleri yok seni bir idol olarak seviyorlar. Sen starlıktan müzisyenliğe dönünce neler olacak?

-Benim için idol olmanın önemi yok ama ben onlarla hálá bir paylaşım yaşıyorum. Devamlı mektup yazanlar, albümleri dinleyenler, beni izleyenler, şikayet edenler var. Bunları bırakmak derdinde değilim ama peşinde de koşmuyorum. Halk tipi olacağım, idol olmayayım diye kendimi çirkinleştirmek de olmaz. Sokağa çıktığın zaman insanlar sizi iyi görmek istiyor.

Demode olmaktan korktun mu hiç?

-Mutlaka düşünmüşümdür. Bir zamanlar moda olan şeyler de tekrar tekrar moda olabiliyor. Kaygılanmak için erken. Yapılacak bir sürü şey var, kendimden korkmuyorum. Biraz da nereden baktığına bağlı, ‘‘bu iş böyledir, nankördür, bugün yıldızsın, yarın düşersin’’ diye yansıtılıyor ama doğru değil.

Otuzuna gelirken hálá ''Bebeto'' diye anılmak seni rahatsız ediyor mu?

-Bu antipatik bir şey değil, hoşuma gidiyor. Kabul etmemek saçma olurdu.

Son albümünün adını Burak Kut koydun, adının bir marka olduğunu düşünüyor musun?

Evet, işe yaradığı sürece (gülüyor).

Askerde çok kilo aldın, karavana sana yaradı mı?

-Yaradı valla. Konser verdiğim yerlerde küçük çocuklar ‘‘Yaa Burak Kut'u gördün mü nasıl şişmiş’’ diye konuşuyorlardı. Neyse ki sonra bu kilolar gitti.

Askerliğini Ağrı, Iğdır, Patnos, Sarıkamış, Erzincan gibi yerlerde yaptın. Etiler'deki şaşaalı hayatı bırakıp oralara gidince çok şaşırdın mı?

-Uyumsuzluk çekmedim, tabii ki meşhur olduğum için göz hapsindeyim ama çok rahatsızlık duymadım. Şapkamı takıp şehri dolaşıyordum. Zaten her şehrin bir Cumhuriyet Caddesi var, onlar Mecburiyet Caddesi diyor. Çok enterasan şeylerle karşılaştım mesela, bir kahvede iki dede satranç oynuyordu. Zorluk ve yokluk içinde yaşıyorlar, bununla ilgili ‘‘Gel Bak Doğu'da Neler Oluyor’’ diye şarkı yapmıştık ama bunu albüme alamadık.

Sarah Brigtman gibi çok ünlü bir diva ile David Morales gibi çok ünlü bir DJ ile çalıştın ama dışarıya açılmak konusunda tam gol atacakken direkten dönmüş gibisin...

-Evet çok peşine düşmedim bu işin, ama iyi golcüler de gol kaçırabilir bazen. Belki de kafama aşk düştü o sıralar ve kafam yarıldı.

Askerlik sırasında ayaklarının dibinde çocuklar koştururken subay gazinosunda şarkı söylemek nasıl bir histi?

-Kendimi oraya ait hissetmediğim çok zaman oldu ama hep şunu düşünüyordum; ‘‘Bir amaca hizmet ediyorum, beni dinleme imkanına sahip olmayan insanları mutlu ediyorum’’. Orada insanlar silah altında ve bir savaş var. Dağdan inip şarkıları dinleyip tekrar dağa çıkan ve kendilerini Rambo zanneden asker çocuklar gördüm. Komutanların ‘‘Söyleyin ona çok bağırmasın’’ diye haber yolladığı da oldu.

İFLAS ETTİĞİ DOĞRU MU?

Çok büyük aralar verdiğim için ödeme zorluğu çekiyorum, bu paralar da büyük paralar. Krizden payımı alıyorum ama zaman içinde işlerim yoluna girecek. Kafamı takmamaya çalışıyorum hálá süren problemler var. Yaz başında konserler vereceğim, çalışıp bu sorunları halledeceğim.

HAKAN PEKER'DEN NEDEN AYRILDIM?

Hakan Peker çok iyi bir prodüktör ve albüm çok doğru bir projeydi ama benim şeklim o değil. O stresin içinde yaşamak bana göre değil. Söylemeye çalıştığım, bir çarkın içinde olmak. Ama Hakan Peker'le olgun insanlar gibi ilişkimizi sürdürüyoruz.

SEN BİR ÜRÜNSÜN

Öyle yapay bir dünya ki bu, arkadaşlarıma baktığım zaman görüyorum çoğu şeyi. Etrafımızı saran ve efekt yapan bir sürü insan var ve bunu istemiyordum. Bir ürünsün ve herkes bu ürünle ilgileniyor ve sen kendin olmaktan uzaklaşıyorsun. Hırslarımı kemirip bundan uzaklaştım. Doğru mu değil mi bunu zaman gösterecek.

FİZİĞİM ÇAPKINLIĞA UYGUN DEĞİL

Kim istemez ki iyi evlat olmayı, ideal damat adayı olmayı. Benim içimde bir şeytan bile olsa insanları buna inandıramam, fizyonomim buna uygun değil. Çapkın filan değilim, romantizmi tercih ediyorum. Belki bir kadına kızgınlıktan başka biriyle birlikte olmuşumdur ama...

GERİLEMEDİM GELİŞİYORUM

Kendimi eleştiriyorum ama geçmişte yaptığım herşeyin arkasında duruyorum. Pop star formatını yaratanlardan biri benim, bunu kabul ediyorum. Bizden sonra çıkan arkadaşlarda da ‘‘Ben şöyle yaşarsam, böyle sevgilim olursa star olurum’’ duygusunu gördüm. Şimdi bunu değiştirmeye çalışıyorum. Artık halk tipi oldum ve bu benim için bir gelişme.

Kendi kendime yürüyerek şehrin sokaklarında sabahladığım çok olur. Kulüplere giderim. Birdenbire arkadaş grubumu değiştiririm.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!