Özlem Düvencioğlu kimdir?
1980 Almanya-Düseldorf doğumluyum. Annem Makedon, babam ise Bulgar göçmeni. Aslında tam Türk de sayılmam. Üç kardeşiz. İki tane ağabeyim var. Hukuk ve ekonomi okuyorum ama işler nedeniyle ara vermek zorunda kaldım. Okurken kendi emlak şirketimi kurdum. 3,5 yıl emlak işiyle uğraştım. Daha sonra modellik yapmaya başladım. Birkaç reklam filminde oynadım ama hiç defileye çıkmadım. Çok iş yaptım yani... Mesela, ilkokula giderken iki yıl köpek bakıcılığı yaptım. Hayvanları sevdiğim için bu işi yapıyordum. Para istemiyordum ama insanlar bana zorla veriyordu.
- Peki neden emlak?
Tarihi yapılara özel bir hayranlığım olduğu için bu işe başladım ve bir gün kendi şirketimi kurdum. Açık artırmaya girip, eski binaları alıp, tamir edip, satmaya başladım. Ama şimdi bıraktım. Ortağıma devrettim. Çünkü zamanım yok. Biraz da Alman ekonomisi bırakmama neden oldu. Belki 5-6 yıl sonra yeniden başlayabilirim. Çünkü hem sevdiğim işi yapıyorum hem de para kazanıyorum.
- İstanbul’da istemediğin kadar eski yapı var. Bu işi burada da yapabilirsin...
Yapacağım zaten. İstanbul’da o kadar güzel binalar var ki... Ama gördüğüm kadarıyla kimse bu binalara sahip çıkmıyor. O yüzden Türkiye’nin gelecekteki emlakçısı ben olacağım.
- Türkiye maceran nasıl başladı? Yani baktın Türkiye’de oyunculuktan iyi para kazanılıyor, şansımı deneyeyim mi dedin?
Türkiye hakkında hiç bilgim yoktu ki, dizi ya da
film sektöründen haberim olsun. Türk televizyonu falan hiç seyretmezdim. Bildiğim birkaç ünlü isim vardı, onlar da Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Uğur Yücel, Kemal Sunal, Şener Şen... Onun dışıdakileri ne bilirim, ne de tanırım. Bugüne kadar dizi film izlemişliğim bile yoktur. Her şey tesadüfen oldu. İyi ki de oldu. Çok mutluyum. Kadro süper, çok iyi bir iş yapıyoruz, Mavi karakterini canlandırmayı çok seviyorum, ekip çok iyi. Daha ne olsun! Çok sanslıyım.
GÜZELLİK BAŞA BELADIR
- Hırsız-Polis ekibiyle nasıl buluştun?
Bundan dört ay önce, üç aylığına İstanbul’a geldim. Tek bir isteğim vardı, mavi tura çıkmak. İstanbul’a gelince de hem arkadaşlarımı görmek hem de iş yapmak istedim. Bir-iki fotomodellik ve reklam çekimi yapar, paramı kazanır, mavi tura çıkar, sonra da Almanya’ya geri dönerim diye düşünüyordum. Bir gün, bir arkadaşım, ajans sahibi olan Renda Hanım ile beni tanıştırdı. Onlar da Hırsız-Polis dizisi için Mavi karakteri arıyorlarmış. Beni görür görmez, ‘Tamam bu Mavi’ dediler. Deneme çekimlerine girdim. Tek bir sorun vardı, o da Türkçe’min iyi olmaması. Ama yine de bu işin olacağını biliyordum. Çünkü bir şey istersem mutlaka olur. Allah’a inancım çok güçlüdür. Bu işi çok istedim ve oldu. Mavi tur için geldim, Mavi oldum. Süper bir şey.
- Üç aylığına geldin ama uzun bir süre kalacaksın gibi...
Evet, yerleştim bile buraya... Taksim’de bir ev tuttum. Şimdilik buradayım. Ben hiçbir şeyin tesadüf olduğuna inanmıyorum. Mesela tatil için İstanbul’a gelirken, dönüş biletimi almamıştım. İlginç değil mi? Demek ki bir şey çekti beni buraya. Büyüleyici bir yer İstanbul. Günün birinde buraya gelip bir şeyler yapacağımı biliyordum. Çünkü kafaya takmıştım. Babam, ilk işini 24 yaşında İstanbul’da yapmış. Tuhaf olan başka bir şey ise annemin 24 yaşında Almanya’ya gitmesi, benim de 24 yaşımda buraya gelmem.
- Gelelim Mavi’ye... Ne düşünüyorsun onun hakkında?
Çok sevdim onu. Çünkü çok farklı ve kendine güvenen biri. Bütün aileyi ayakta tutuyor. Hırsızlığını bir tarafa bırakırsak, çok iyi kalpli. Ağabeyi sorumsuz olmasına rağmen ona sahip çıkıyor. Zaten aileyi ayakta tutan kadınlardır. Bu karakterle kadınların ne kadar güçlü olduğunu gösterebiliyorum. Çok sorumluluğu, çok sıkıntısı var ama ayakta dimdik durabiliyor.
- Ama hırsızlık yapıyor!
Bunu çaresizlikten yapıyor. Çünkü okuyamamış, bir mesleği yok. Çalışmak istemiş, gittiği yerlerde patron tarafından tacize uğramış. Yani her şeyi denemiş. Ama olmamış. Bir şekilde para kazanmak zorunda. Bunun için de hırsız oluyor. Çünkü evde bir kız kardeşi, iki tane yeğeni var. Onların da kötü yola düşmemesi için, okutmak istiyor. İnsan çaresiz kalınca her şey yapabilir.
- Kendi hayatın için, başkasının canını yakmak doğru mu?
Tabii ki, değil! Ama ona bakarsanız herkes bir şekilde çalıyor. Ha bir çakmak çalmışsın, ha bir araba. Değişen bir şey yok. Çalmak, çalmaktır. Önemli olan o insanı bu noktaya getiren nedenlerdir. Mavi’den konuşursak eğer, hırsızlığı hiç sevmiyor. Ama başka bir şey de yapamıyor. Şansı yok! Onun için çalıyor. Kadınlar için hayat çok zor. Hele hele güzelsen daha da zor. Adam sana ilk etapta kaş göz yapıyor, sen geçiştiriyorsun. Sonra daha çok şey yapmaya, istemeye başlıyor. Yapacak iki şeyin var, ya hayır diyip kovulacaksın, ya da kabul edip çalışacaksın. Bu anlamda güzellik başa beladır! Ben de çok karşılaştım böyle insanlarla.
BU KADAR İLGİ BEKLEMİYORDUM
- Mavi hem çok güzel hem de çok erkeksi bir kız...
Normaldir. 13 yaşından beri çete içinde. Tek kadın, diğerleri ise erkek. Onların yanında dişi duramazsın ki. Zaten kadın olduğun için seni ciddiye almıyorlar. O da çeteye girdiğin anda, ‘Siz yapıyorsanız, ben daha iyi yaparım’ havasına giriyor ve sert duruyor ki, ciddiye alınsın. Normal hayatımda da beni Mavi’ye çok benzetiyorlar. Evet, onun gibi doğalım. Ama şık bir kıyafeti de güzel taşıyorum. Bir de Mavi’nin bir hedefi var. Hırsızlığı ömür boyunca yapmak istemiyor. Onun tek istediği, kardeşini, yeğenlerini okutmak, ağabeyinin iyi olması için bir miktar para edinmek. Ben bu kadar fedakar değilimdir. Evet, sevdiğim için her şeyi yaparım. Yalnız bu, kendimi düşünmeden her şeyi yaparım anlamına gelmiyor. Çünkü kendimi severim ve hiçbir şey için tehlikeye atmam.
- Sadece bir aydır tanınıyorsun ve çok sevildin. Herkes senin için, ‘Bu kız patlayacak’ diyor...
Öyle ani patlamalar falan istemiyorum. Yavaş yavaş yükselmek, kalıcı olmak istiyorum. Tanınmak ise çok güzel bir duygu. Mesela yolda teyzeler yolumu kesiyor, ‘Ah yavrum, bu gece bizi çok ağlattın’ diyor. Çocuklar ise arkamdan, ‘Mavi abla’ diye bağırıyorlar. Açıkçası bu kadar ilgiyi beklemiyordum. Biraz şaşırıyorum.
- Bu kadar yoğun ilgiyi neye bağlıyorsun?
Yeni bir yüzüm işte. Doğal ve farklı bir tipim. Bu göze batıyor, insanlar görüyor ve takip ediyor. Bakıyorum da herkes aynı fabrikadan çıkmış gibi... Sanırım bu anlamda ilginç geldim insanlara. Ama kimse merak etmesin, şımarmam ben. Ün, şöhret gibi şeylerle hiç işim olmaz. Halk çocuğu olarak kalmak istiyorum. Onun için de asla sokaktan kopmayacağım. Nasıl Mavi haklın bir parçasıysa, Özlem de öyle olacak.
- Oyunculuk var, emlak işin var... Peki başka neler yapmak istiyorsun?
İstanbul o kadar güzel bir şehir ki, bunun kıymetini bilmiyoruz. O kadar güzel eski binalar var ki, bunların bozulmaması için mücadele edeceğim. Bir de sokak köpekleri için bazı şeyler yapmak istiyorum. Birkaç projem var. Para kazandıkça bunları yapacağım, göreceksiniz.
- Hayran olduğun Ajda Pekkan da sokaktaki hayvanlar için çok mücadele eder...
Gerçekten mi? Hemen onunla tanışmak istiyorum. Bildiğim kadarıyla o da göçmen, hemen kaynaşırız. Şu an zaten bir arkadaşımla sokak hayvanları için bir ev aldık. İşte benim derdim bunlarla, lüks arabalarla falan değil.
- Yeni iş teklifleri gelmeye başladı mı, mesela sinema?
Hayır, henüz bir şey gelmedi. Şunu söylemek istiyorum, ben oyuncu değilim. Bunun eğitimini almadım. Ben daha işin başındayım, öğreniyorum. Oyuncuyum diyebilmem için bir eğitim görmem gerek. Konservatuara gidemem ama profesyonel oyuncu koçuyla çalışabilirim.
SEVGİLİM YOK AMA DOSTLARIM VAR- Timuçin Esen’le güzel bir ikili oldunuz. Partnerin için neler söylemek istersin?
Kendisini hiç tanımıyordum. Dizide tanıştık. Timuçin, polis rolünü çok iyi oynuyor. Çok beğeniyorum, gerçekten başarılı. Onunla çalışmaktan keyif alıyorum.
- Bu arada Aksak da (Uğur Yücel) sana aşık. İki aşk arasında kalacaksın. Mavi’yi zor günler bekliyor...
Mavi’nin hayatı zaten zor. Hayatına ha bir aşk girmiş, ha iki aşk. Ne olacak ki! Mavi şimdiye kadar her şeyi başardı, iki erkeği de kaldırır. Problem olmaz.
- Peki senin sevgilin var mı?
Hayır yok. Ama yalnız değilim, dostlarım ve köpeğim var.
- Hedefin nedir?
Şimdilik buradayım. Belki iki yıl sonra Amerika’ya ya da Almanya’ya giderim. Bakarsınız aşık olur, Hindistan’a giderim. Bilmiyorum ki...
- Belki aşık olup burada kalırsın...
Olabilir. Belki onu da alıp Hindistan’a giderim. Belli mi olur? Ama öncelikle burada yapmak istediğim çok şey var.
TÜRK DÜĞÜNLERİNİ SEVMİYORUM- Almanya’daki hayatın nasıldı?
Hiçbir zaman tipik bir Türk kızı gibi büyümedim. Almanya’da yaşayan Türk aileleri, kendilerini her şeyden soyutlamış bir şekilde kapalı yaşarlar. Evlerinin yanında müze vardır, gitmezler. Sadece Türkler ile arkadaşlık ederler. Almanlar ile diyalog kurmazlar. Bu, bir eğitim meselesidir. Her şey ailede biter. Ben çok serbest ve sevgiyle büyüdüm. Bir kız çocuğu olarak ailemden hiç baskı görmedim. İyi ki de görmemişim, yoksa bugünkü Özlem olamazdım. Hiçbir şeyden korkmuyorum. Kendime müthiş güvenim var. Almanya’da yaşayan birçok Türk’ün yaşama bakışları tuhaf. Mesela bir Türk’ün BMW’si olur ve hemen arkasına ‘Belalım’ yazdırır. Bir de asla Türk düğünlerine gitmedim, çünkü pazar yeri gibi olur. Herkes bir tanıdığını alır ve gelir. Ama kimse kimseyi tanımaz. Bangır bangır müzik, halay çekmeler, takı merasimi vs. Önüne
yemek olarak da mikro dalgadan çıkmış lahmacun ya da tavuk atılır. Kıyafetler ona göre abartılıdır. Hep gösteriş, gösteriş... Ben de bunu sevmiyorum. En nefret ettiğim şey gösteriştir.
YARIN: Timuçin Esen röportajı