Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 2008 00:00
Son on yılın en önemli halı tasarımcılarından biri. Tüm dünyadaki Louis Vuitton mağazalarının halılarını o yapıyor mesela. Geleneksel el sanatları ile modern ve minimalist tasarımı birbirine bağlıyor. Kendi adını taşıyan markası için eşsiz tasarımlar yaptığı yetmiyormuş ki halı sektörünün bütününe de ilham veriyor. Halı Oscar’ı diye tabir edilen ödülleri topladığı gibi halı tasarımıyla çağdaş tasarım alanında verilen ödülleri de alıyor.
Amerika, Avrupa ve Ortadoğu’da birçok ülkede satılan Jan Kath’ın (36) ürünleri Türkiye’de Metrekare mağazalarında satılıyor. Kath geçen hafta halılarını tanıtmak ve bir sergi açmak için İstanbul’a geldi. Halıların bir tablo gibi duvarlara asıldığı sergiyi 15 Mayıs’a kadar Bebek Lucca’da görebilirsiniz.
Berlin’de doğdu. Duvar yıkılana kadar orada yaşadı. Duvardan sonra Türk nüfusunun fazlalığıyla bilinen Bochum’a yerleşti. Ailesi halı işi yapıyordu. Dünyanın dört bir yanından ithal ettikleri halıları sattıkları mağazaları vardı. Liseden sonra ailesinin zorlamasıyla iki senelik işletme kursuna gitti. Kurs bittikten sonra mağazaya kapanıp halı satmak ona hiç cazip gelmedi. Daha 19 yaşındaydı.
Sırt çantasını yüklendi, parmak arası terliklerini giydi ve yollara düştü. İki yıl boyunca Tibet, Nepal, Himalayalar, dolaştı. İki yılın sonunda parası suyunu çekti. Nepal’de ne yapacağını bilmez bir halde sokakta dolaşırken ailesinin iş yaptığı bir Alman’la karşılaştı.
Alman Katmandu’da halı üretiyor, Almanya’da satıyordu. Birlikte bir bara oturdular. Adam iki saat boyunca hayatından şikayet etti. Almanya - Katmandu arasında sürekli gidip gelmekten ne kadar bezdiğini anlattı. O an Jan’ın beyninin içinde bir ampul yandı. Adama "Bu işi senin yerine ben yapayım. Sen sürekli Almanya’da kal. Ben gidip geleyim" dedi. Adam teklifini kabul etti. Böylece Jan Kath hippi bir gezginden, yerleşik bir iş adamına dönüştü. İki yıl Katmandu’da yaşadı. Ara sıra Moğolistan, Hindistan ve Çin gibi ülkelere gidiyor, el dokuma atölyelerini dolaşıp, kalite kontrol yapıyordu. Bu iki yıl onun için ciddi bir eğitim olmuştu. Halı üretiminin alfabesinin sökmüştü.
İki yıl sonra patronu Jan’a gelerek, emekli olmak istediğini ve fabrikayı ona devredeceğini söyledi. Jan Kath 23 yaşında 2000 kişinin çalıştığı bir halı fabrikasının sahibi oldu.
Ne kadar büyük bir sorumluluğun altına girdiğinin farkında değildi. Yaşayarak öğrendi: "Sadece kalite kontrol yapan biriydim. Birden satış, pazarlama, tasarım geliştirme gibi konularla da ilgilendim. Tasarımı anlamam ve çözmem dört beş yılımı aldı. Beş yıl sonra bütün pazarları incelemiş, pazarın ne istediğini çözmüş ve kendi tasarım stilimi yaratmıştım. Böylece kendi adımı taşıyan markayı hayata geçirdim."
HALILARINDA ISIRGANOTU KENEVİR KULLANIYORJan Kath mütevazı tasarımcılardan değil. Son 10 yılda halı sektöründe çok etkili olduğunu bu yüzden de taklit edildiğini düşünüyor. Kendini Madonna’ya benzetiyor: "Madonna 20 yıl önce de taklit edilirdi. Hálá taklit ediliyor. Bence bir 10 yıl daha kopyalanacak. İnsanlar beni de taklit ediyorlar. Gelecekte de Madonna gibi olacağıma eminim."
Neyi farklı yapıyor derseniz cevabı şöyle: "Modern ve zamansız tasarımlar yapıyorum. Popüler kültürün ya da modanın esiri olmuyorum. Bu gün aldığınız bir Jan Kath halıyı 20 sene sonra da beğeneceğinizin garantisini veriyorum. Ben yarının antikalarını tasarlıyorum. Popüler kültür ile çağdaş kültür arasında çok ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum. Popüler olandan etkilenirseniz tasarımınız en fazla iki yıl yaşar."
Malzemeden ödün vermemek Jan Kath’ın üzerinde hassasiyetle durduğu konuların başında geliyor. Ürünlerinde ipek, ısırgan otu lifi, kenevir, Tibet dağ yünü gibi değişik malzemeler kullanıyor. Halıların tamamı elde üretiliyor. Üretim yaptığı bölgedeki ticareti desteklemek için bir tek o bölgede yetişen hammaddeleri satın alıyor. Yani Tibet’teki yün dururken Yeni Zelanda’dan yün getirmiyor. "Limitli bir iş yaptığım için en iyisini kullanmak zorundayım. Ben halıların Porsche’sini üretiyorum. Zaten herkesin almasını beklemiyorum" diyor.
Bir ev için halının önemini bakın nasıl anlatıyor: "Halısız evin ruhu yoktur. Halı bir evin en önemli aksesuvarıdır. Bütün eşyaların düzenine bir anlam katar, evdeki objeleri birbirine bağlar. Halı sayesinde evin içinde farklı iletişim adacıkları oluşturabilirsiniz. Televizyon izleme alanına farklı bir ruh,
yemek bölümüne farklı bir ruh verebilirsiniz."
Kırmızıyı çok seven bir insan evine halı alırken kırmızı rengi tercih etsin mi etmesin mi? Jan Kath bu soruya çok rahat cevap veriyor: "Tasarımlarımda genellikle soft renkleri tercih etsem de halı ile sahibi arasında bir bağ olması gerektiğine inanırım. Kırmızı renk seviyorsanız diğer mobilyalarla uyup uymayacağını hiç düşünmeden kırmızı halı alabilirsiniz."
TÜRK DOKUMA TEKNİKLERİNİ BİLİYORUMTürk dokuma tekniklerini de başkalarını da biliyorum. Ama Türkiye’de üretim yapmadığım için bu teknikleri kullanmıyorum. Ben Nepal ve Tibet dokuma tekniklerini kullanıyorum. Çünkü orada üretim yapıyorum. Kültürleri karıştırmayı hiç sevmiyorum.
HALININ ÜZERİNDE YEMEK YERİMEvimde neredeyse hiç mobilya yok, bir sürü halı var. Yüz yıl öncesinin Türkleri ve İranlıları gibi ben halıların üzerinde yaşıyorum. Hatta yer sofrasında, halının üzerinde yemek yiyorum.