Halef selef değil sanki siyam ikizi

Güncelleme Tarihi:

Halef selef değil sanki siyam ikizi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 14, 2010 00:00

Yeditepe Üniversitesi’nin kurucu rektörü Prof. Dr. Ahmet Serpil 14 yıllık görevinden ayrıldı ve yerini Türkiye’nin NASA’daki medarı iftiharı Nurcan Baç’a bıraktı. Renkli kimlikleriyle öne çıkan halef-selefin doğum günleri, okudukları okullar, tuttukları takım ve özel zevkleri bile aynı

HER DAİM GENÇ, AKTİF VE HEYECANLI
Prof. Dr. Ahmet Serpil, Yeditepe Üniversitesi’nin kuruluşundan beri görev alan rektörü. Türkiye’de çok az sayıda rektör onun kadar uzun süre koltuğunu korudu. Klasik spor araba tutkunu, Amerikan pop müziği bilgisi konusunda iddialı, kendisi kabul etmese de işinde hırslı ve başarı odaklı. Prof. Serpil, yeni dönemde görevini Türkiye’nin bir dönem NASA’daki medar-ı iftarı Nurcan Baç’a bıraktı.
NASA’da astronot ve kozmonotları eğiten, başkan yardımcılığı görevine kadar yükselen Nurcan Baç ise 1996 yılında uzay mekiği Columbia’nın uçuşunda uzaya Türk bayrağı gönderen bilim insanı. Öğrencileriyle kurduğu sıcak ilişkilerle de kendisinden söz ettiren Prof. Baç, ODTÜ’de hocayken, bir öğrencisiyle birlikte gece kulübünde solistlik de yaptı. Yeditepe’nin ikinci rektörü ile kurucu rektör arasında aslında birçok ortak nokta var. İkisi de Şişli Terakki ve ardından Robert Kolej’de okudu. İkisi de 28 Mart doğumlu, ikisi de Beşiktaşlı ve ikisi de müziğe tutkun?

Uzay mekiği tasarladı sahneye rock söyledi
PROF. DR. NURCAN BAÇ (60)


14 yıl aynı koltukta oturmuş Ahmet Hoca’nın yerine geçmek sizi korkutuyor mu?
- Zor tabii. Kuruluşundan bu yana bir bakıma kampüsu oluşturmuş, taş üstüne taş koymuş, yoktan var etmiş kişinin ardından yönetim zor. Bu beni ilk başta düşündürdü ama Ahmet Bey’in ardımda olduklarını, desteklediklerini bilmek, bana güç veriyor. Rahat bir geçiş dönemi yaşıyoruz.
Türkiye’nin uzay çalışmaları konusunda gururusunuz. Neler yaptınız NASA’da?
- 1989’dan itibaren Amerika’da bulundum. NASA’nın Columbia Uzay Mekiği’nin uçuşlarına deneyler hazırlanmasını koordine ettim. Uzaya gönderilecek cihazların tasarım ve üretimlerinin yapılmasını sağladım. NASA Kennedy Uzay Merkezi’ndeki uçuş öncesi ve sonrasındaki çalışmaları yönettim. 1997-2004 arasında NASA Uzayda İleri Malzeme Üretim Merkezi’nde başkan yardımcısı olarak görev yaptım. NASA CAMP Merkezi’nin uzay mekiği ve uluslararası uzay istasyonuna gönderdiği tüm deneylerin uçuşa yönelik çalışmalarını organize ettim. Merkezde görevli mühendislerin, doktoralı araştırmacıların çalışmalarını koordine ettim. Amerikalı astronot ve Rus kozmonotlara deneylerle ilgili eğitim verdim.
Böyle bir görevi bırakıp niye Türkiye’ye döndünüz?
- Challenger Uzay Mekiğinin atmosfere girerken parçalanması kazası benim için dönüm noktası oldu. Bizim de üç milyon dolarlık emeğimiz vardı. Çok yakın astronot arkadaşlarımı kaybettim. O kazadan sonra uzay mekiklerinin uçuşu durdu. Ayrıca NASA’nın bizim yaptığımız türdeki bilimsel deneylere harcadığı fonlar kesildi. Uzay mekiği uçmayınca deneyler kaldı. Ben de süreç içinde enerjim hala yerindeyken tekrar Türkiye’ye dönmek istedim. Amerikan toplumunda çoğu insan bilir ki her şey iş odaklı. Bizim aradığımız türden dostluk ve aile ilişkileri azdır. Telefon etmeden kapısını çalacağınız candan arkadaşınız ya bir tane ya da hiç yoktur. Açıkçası orada yaşlanmak istemedim. ODTÜ’ye döndüm. 2006 yılında Yeditepe’de bir seminere katıldım. Bedrettin Dalan, beni buraya davet etti. Kimya mühendisliği bölüm başkanı olarak göreve başladım.
Rektörlük dışında renkli sosyal hayatınızla da öne çıkıyorsunuz...
- Spora meraklıyım. Öğrenciliğimde lisanslı basketbol oynadım. Aynı zamanda ODTÜ’nün yüzme takımında görev aldım. Yüzme yarışmalarında derecelerim var. Yeditepeli öğrenciler beni üniversitemizin spor salonlarında yakında daha sık görecek.. Öğrenciyken rock müzik gruplarında solistlik yaptım. Müzikle de ilgileniyorum. Bir öğrencimle sahneye çıkıyordum. Beatles şarklarını yorumlamayı çok seviyorum. Şimdi sahneye çıkmıyorum ama arkadaşlar arasındayken arada söylüyorum. Borusan Filarmoni Orkestrası’nın konserlerini kaçırmamaya çalışırım. Tiyatro ve sinemayı da çok seviyorum.

Klasik spor otomobillere düşkünüm hızın gölgesinden bile korkarım
PROF. DR. AHMET SERPİL (66)

Rektörlüğü bıraktınız ama emekli olmadınız...
- Aslında 1996 yılında devletten emekli oldum ve Yeditepe Üniversitesi’nde göreve başladım. 14 yıl 3 ay görev yaptıktan sonra görevimi Prof. Dr. Nurcan Baç’a bıraktım. Şimdi üniversitede ders veriyorum, aynı zamanda elimden geldiğince yeni rektöre destek olmaya çalışıyorum.
Neden bıraktınız?
- Aslında iki yıl önce yani üçüncü dönemimin sonunda bırakacaktım. Ama iki yıl daha devam etmemi istediler. Bir dönem rektörlük yeterli değil, iki dönem de bazı projelerin tamamlanması için kifayetsiz kalabilir. Ama üç dönem kesinlikle yeterli. Daha fazlası hanedanlığa dönüşme riskini beraberinde getiriyor. Bu nedenle bıraktım. Benden sonra üniversiteyi sosyal yönü ve iletişimi çok kuvvetli olan bir mühendisin yönetmesinin çok iyi olacağını düşünüyorum. Prof. Baç, NASA’da 14 yıl bölüm direktörlüğü yapmış çok kıymetli bir bilim adamı. Yeditepe Üniversitesi’nin dünya çapında tanınmasına büyük katkıda bulunacağına inanıyorum.
Yerinize Nurcan Bey’in seçilmesinde en önemli kriter neydi?
- Tam rektörlük yapacak adam! Çok sakin. Sükunet kendine güvenden gelir. Aynen benim gibi dünyevi değerlere fazla önem vermiyor. Kırmızı plaka, önden kim geçecek gibi konulara hiç takılmıyor. En önemlisi insan seviyor. İyi bir mühendis ve sosyal ilişkileri çok iyi. Başarısının sırrı da orada.
14 yıllık rektörlüğünüz süresince en mutsuz ve en mutlu olduğunuz anları hatırlıyor musunuz?
- Benim için yılın en önemli günleri ki ben ona hasat zamanı diyorum, sınavların açıklandığı dönemdir. Yani lisans öğrencilerinin üniversitemizi tercih etme oranlarını öğrendiğimiz an. Bu dönemde eğer kesinlikle dolacağına emin olduğum bölümlerde bir kontenjan bile açık kaldıysa müthiş mutsuz olurum. En mutlu olduğum konu ise Fen-Edebiyat Fakültesi’nin sosyoloji, felsefe, antropoloji, tarih gibi bölümlerini doldurmak ve yaşatmaktır.
Eğitmenliğin dışında neler yaparak mutlu oluyorsunuz?
-Kitap okurum, kendimce iyi okuyan bir adam olduğuma inanırım. Benim için en büyük rahatlama aracı kitaptır. Kendime iyi bakmaya çalışırım. Düzenli olarak yürüyüş yaparım. Klasik spor otomobillere düşkünüm. Bir Mustang’im bir de Volvo’m var. Gençlik yıllarımda gerçek bir hız tutkunuydum. O devrin hep en hızlı otomobillerini kullandım. Şimdiyse hızın gölgesinden bile korkuyorum. Ayrıca ders vermekten çok büyük haz alırım. İstanbul Üniversitesi’ndeyken doktora sınıfım meşhurdu. En keyifli günlerimdi. Şimdi tekrar ders vermeye başladım. Gençlik döneminin Amerikan pop şarkıları konusunda bilgiliyim hatta bu konuda iddialıyım. Nurcan Bey de bu konuda fena değildir ama benim yerimi tutmaz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!