Oluşturulma Tarihi: Temmuz 02, 2005 00:00
EBRUUUUU CÜNEYT SENİ SEVİYO37 yaşında bir avukatım. 8 ay önce, ‘Benden geçti. Artık ne evlenebilirim ne de çoluk çocuğa karışırım’ derken bir mucize oldu, hayatımın kadınını buldum. Görür görmez, ‘Bu o!’ dedim. Ne var ki, mutluluğum uzun sürmedi, eski Türk filmlerindeki yanlış anlamalar tarzında bir durumla karşı karşıya kaldım, şu an ayrıyız. Mesele, bir başka kadın ya da bir ilişki değil, tamamen aptalca bir yanlış anlama. Ona bir gün ‘Seni sevdiğimi bütün dünya bilecek’ demiştim, gülmüştü. Ayrıldığımızdan beri, dünyanın ulaşabildiğim bütün değişik ülkelerinden sadece üzerinde ‘Seni seviyor’ yazan kartlar göndertiyorum. Arkadaşlarımdan, dostlarımdan rica ediyorum. Önümüzdeki hafta eline geçmeye başlayacak. Sizden de ricam şu: Kızınızla olan yaşamınızı anlattığınız yazıları severek takip ediyor. Eğer mümkünse, Alya ile çektirdiğiniz bir fotoğrafın arkasına ‘Senin de bir Alya’n olabilir. Aşkının peşinden git!’ yazarak, sevgilimin adresine yollar mısınız? Beni ihya edersiniz. (Cüneyt H.)- Müthişsiniz Cüneyt! Olmuş bilin, şimdi bir postane bulacağım -Al Wasl’ın üzerinde bir tane vardı- uçarak gideceğim ve fotoğrafı göndereceğim. Kendinizi affettirme girişiminden çok etkilendiğimi bilmenizi isterim. Tabii mesele benim değil, Ebru’nun etkilenmesi! İnşallah, sizi affeder. Ebruuuuu, Cüneyt seni seviyoooo, affet onu.PATRONUM SANA GICIK OLUYORÜniversitede Satış Yönetimi okudum. Okurken acayip mutluydum, çünkü bütün şirketler kapılarını açmış beni bekliyor sanıyordum. Yanılmışım. Yıllarca uyduruk işlerde süründüm. Sonunda kariyerim için harika bir başlangıç olan bu işi buldum. Bu iş ne mi? Roomba bayi sorumlusu olmak. Şahane bir elektrik süpürgesi sözünü ettiğim. Düğmesine basıp, kenara çekiliyorsun, o senin yerine evi süpürüyor, Alya’nın yere saçtığı yiyecek kırıntılarını, Oğluş’un dökülen tüylerini. Böylelikle temizlik hastası Gülşen Hanım’ın içi rahat ediyor, İnoka’ya da daha az iş çıkıyor! Bu dahiyane fikir aklıma gelince -yani seni Roomba ile tanıştırmak- hemen patronun odasına koştum, ‘Ayşe Arman’a bu robottan bir tane mutlaka yollayalım’ dedim ama o, bu fikirden hiç hoşlanmadı. Neden mi? Çünkü seni 5 yazısından 3’ünde özel hayatını anlatan biri olarak görüyor ve bu duruma gıcık oluyor. Varsın olsun. Ben yine de sana bu elektrik süpürgesini yollamanın iyi olacağını düşünüyorum. Kariyerinin başında olan ve sıradışı bir şeyler yapmak isteyen bana, yardım eder misin? Yapacağın şey basit: Sevgili patronuma sen mail atacaksın ve benim şu 2 saattir ballandıra ballandıra anlattığım Roomba’mdan bir tane istediğini yazacaksın, seni kırmayacaktır... (Umay G.)- Sonra onu deneyeceğim, hayatımın elektrik süpürgesi olduğuna kanaat getireceğim ve değerli görüşlerimi bir yazıyla perçinleyeceğim öyle mi... Yemezler! Patronuna elektrik süpürgesi istemek için mail atmam, ama senin gerçekten iyi bir satış elemanı olduğunu anlaması için elimden geleni yaparım. Bunu da sana kıyak olsun diye değil, samimi olarak böyle düşündüğüm için yaparım. UMAY’IN PATRONU UFUK BEY’E HAMİŞ: Ne kadar yaratıcı bir satış elemanına sahip olduğunuzun farkındasınızdır umarım. Yazdığı metnin içine kızım Alya’yı, Oğluş’u, Gülşen Hanım’ı ve İnoka’yı yerleştirmesi, öyle sıradan bir zekanın yapacağı işler değil. Fevkalade gelecek vaat ediyor, bence kıymetini bilin... EŞİM HIV POZİTİFEvli bir çiftiz. Eşim, aşağı yukarı 8 yıldır Hiv +. İkimiz de üniversite mezunuyuz ve iyi bir kariyerimiz var. Bu durumla bir şekilde mücadele ediyoruz. Böyle bir çiftle röportaj yapma fikri sizi ilgilendirir mi? (Ö. Z)- Evet hem de nasıl. Çok isterim. Yaşadıklarınızı paylaşmak için aklınıza geldiğim için de, teşekkür ederim. İstanbul’a gelince sizinle nasıl temas kurabilirim? Telefon numaralarınızı mail’ime atar mısınız?SANA MUTLAKA SÖYLEMEM GEREKİYOROkumaya zamanınız olduğunu zannetmiyorum ama size mutlaka söylemem gerekiyor; siz benim beynimi, dolayısıyla düşüncelerimi, hayata karşı duruşumu, değer yargılarımı, kalbimi, sevgili(ler)imi, insanı tüm ilişkilerimi şekillendiren kişisiniz. Size sadece bir şey sormak istiyorum: Yeryüzündeki herhangi birinin hayatına bu kadar şekil vermiş olmak size ne hissettiriyor? (Seda K.)- Gerçeği mi duymak istiyorsun, şu an mutluluktan ölmek üzereyim! Çünkü bence, dünyada bundan daha büyük bir iltifat yok. Ama gerçekleri yansıtmıyor o ayrı. Kimse kimsenin hayatına şekil filan vermiyor, veremiyor. Herkes kendi hayatının heykeltıraşı olmak zorunda kalıyor. Ama yine de Seda, Allah razı olsun senden. Çok öptüm.AYŞE’NİN SÜT POMPASI Sayende süt pompasına ilgi gerçekten büyüdü. Hatta ‘Ayşe Arman’ın pompasını göreyim’ diye gelen hamileler var. Senin doğum fotoğrafçınla anlaşmışlar, randevulaşmışlar, şimdi pompalarını seçtiler, bir sonraki adımı bekliyorlar. Hainlik yapmıyor değil mi, iyi çalışıyor? Bu arada vaktin olursa seni Chiba’ya bekliyorum. Alya’yla tabii. ‘Çocuklarla Modern Dans’, ‘Yaratıcılık Atölyesi’, ‘Hamile Yogası- Anne ve Bebek Yogası- Çocuk Yogası’, ‘Hamile Masajı- Bebek Masajı,’ ‘Doğuma Hazırlık Kursları’ gibi birçok şeye kayıt almaya başladık. Öpüyorum ve her şey için teşekkür ediyorum. (Ebru)- Asıl ben teşekkür ediyorum. Hayır, pompam hainlik yapmıyor, şahane çalışıyor ve senin ellerinden öpüyor! Benim hayatımı kurtardı, umarım başka annelerin de kurtarıyordur. Chiba’nın son halini merak ediyorum. Gelince mutlaka uğrayacağım. Ama benden önce uğramak ve hizmetlerinizden faydalanmak isteyen anneler olabilir, Chiba telefon: 0216 557 70 51-52 0216 557 72 90-91BENİM BABAM KİM BİLİYOR MUSUNTesadüfen geçen seneki Babalar Günü yazını okudum. Okurken kendimi senin yerine koydum ve her eylemde hayal etmeye çalıştım: Uçurtma yaptım, bisiklete bindim, yüzdüm, daldım, sapan yaptım... Ve benim içimden, bütün kuşları o sapanla vurmak geldi! Seni de ölesiye kıskandım. Aslında ben, hafızamda O’nu bir tek anıyla hatırlamaya bile razıydım. İnan belki o zaman seni kıskanmazdım, çünkü benim de bir babam olurdu. Sadece kafamda silik bir görüntü de olsa. Oysa, şu an benim babam kim biliyor musun? Feriköy mezarlığında bir mezar taşı. Benim çocukluğumdan babamdan kalan anılar ise bayramlıklarımla, o yokuşu inip Beyaz Kelebekler’in mezarını bulduktan sonra sola dönüp babama kavuşmak. Ona yeni ayakkabılarımı göstermek, bunu nasıl yapacağımı bilememek. Hep, her zaman, kaç yaşına gelirsem geleyim, diğer yarımı hissedemediğim için ona kızmak. Ölüm onun tercihi değildi şüphesiz, ama babasız büyümek de benim tercihim değildi. Biliyor musun, yüzmeyi çok geç öğrendim, hálá bisiklete binemiyorum, dalmayı da beceremem, yazını okuduktan sonra anladım ki, benim suçum değilmiş, bunlar babalarla yapılan eylemlermiş. Şimdi diyeceksin ki, bunları neden yazdın, her sene Babalar Günü’nde benim yaşadıklarımı hisseden o kadar insan var ki. Umarım bu yıl Babalar Günü yazını yaşayan değil de, babaları ölmüş insanların duygularını anlatan bir konudan seçersin. Çünkü ben o gün kendimi sudan çıkmış
balık gibi bile hissedemiyorum. Artık Babalar Günü’nü mezarlıkta da kutlamıyorum. Nasıl olsa giydiğim kırmızı ayakkabılarımı da görememişti... (Arife A.)- Valla, ne denir, nasıl denir bilmiyorum. Yazdıkların bana çok koydu. Ağladım. Hemen sevgilimi aradım, o şimdi bir iş seyahatinde, uzaklarda, kendisine dikkat etmesini söyledim, sonra yukarı çıktım Alya’nın üzerini örttüm... Herkes kendi gerçeğiyle büyüyor şu hayatta... Sadece şükretmek gerekiyor... Şükretmek... HAMİŞ: Ricanı yerine getiremediğim için üzgünüm, gelecek seneye inşallah, mail’ini okuduğumda Babalar Günü geçmişti. OKUR MUSUNUZ BU DA BENİM HİKAYEMEşimle 99’da evlendik. Evliliğimizin 4. yılında Can doğdu. 3 Ocak 2005’te ise hayatımız karardı. Gece oğlumu yatırdıktan sonra, eşimin kardeşi çığlık çığlığa yanıma geldi ve abisinin camdan atladığını söyledi (6. kat). Eşim atlarken elinde bulunan telefonun diğer ucunda 6-7 aydır flört ettiği sevgilisi varmış. Ben tabii sonradan öğrendim her şeyi. Eşimin kafası çok karışıkmış, sevgilisine deliler gibi aşıkmış, ne ondan ne benden vazgeçebilmiş. Bu oyunu canıyla ödedi maalesef. Ailesi olaydan beni sorumlu tuttu. Meğer sevgilinin varlığından da haberdarlarmış ama ona laf eden yok. Şimdi torunlarını arayıp sormuyorlar. Ne yer ne içer umurlarında değil. Tabii her şey bir tarafa, en hazini Can’ın babasız kalması. O’nu dünyaya getirmeyi babası istemişti ama sadece getirdi ve gitti. Şimdi bütün sorumluluk bende. Çok şükür gücüm yerinde ve gayet iyi bir işim var. Şimdi bütün bunlardan bana ne diyeceksiniz. Sadece paylaşmak istedim. İnşallah, ileride iyi bir hayat arkadaşı çıkar karşıma ve Can’ın Alya gibi bir kardeşi olur. Ben de kızımı süsler püsler, gümüş tepside babasına sunarım. (Burcu K.)- Burcu, öncelikle başın sağ olsun. Yaşadıkların bir filmde karşımıza çıksa, ‘Senarist amma da uçmuş!’ deriz. İşe bak ki, tüm bunlar senin başına gelmiş. Ne diyeyim, Allah sabır ve güç versin. Can’ınla birlikte zor günleri bir an evvel geride bırakman dileğiyle...
button