Güncelleme Tarihi:
Kitap
Roman
Maşenka
Vladimir Nabokov
Çev.: Esra Birkan
İletişim YayınlarıMaşenka
Vladimir Nabokov
Çev.: Esra Birkan
İletişim Yayınları
İçinden Stadbahn banliyö trenlerinin geçtiği bir roman Maşenka. Daha doğrusu, pansiyona dönüştürülmüş tren yolunun hemen yakınındaki evlerden birinde yaşanıyor, ne yaşanıyorsa. Rus göçmeni Ganin sözkonusu pansiyonu, patavatsız Alfyorov, eski şair Podtyagin, baldırları kaslı iki balet Kolin ve Gornotsvetov ve güzel gözlü Klara ile paylaşır. Fazlasıyla Ruslara özgü bu pansiyon yine fazlasıyla berbattır aslında. Beraber yemek yedikleri anlarda herkesin “Senin Rusyan nasıldı?” diye sorduğu bir pansiyondur. Herkes başarısızlık abidesi gibidir. İşte, aşkta, hayatta, siyasette, evlilikte... Bir an evvel Berlin’den uzaklara gitmek ister Ganin. Çünkü artakalan parası onu buna zorlamaktadır. Bu da sevgilisi Lyudmila’yı ortada bırakmak demektir ama ne yazık ki, ilişkisini nasıl bitireceğini bilemez Ganin. Oysa çözüm hiç ummadığı bir şekilde, yine hiç ummadığı bir yerden gelecektir. Patavatsız Alfyorov’un dört gözle yolunu beklediği ve birkaç gün sonra Berlin’e gelecek olan karısı Maşenka’dır bu çözüm! Zira Ganin ile Maşenka’nın hikâyesi aslında çok eskilere dayanmaktadır, Maşenka’nın Alfyorov’la evlenmediği zamanlara... Büyük bir umuttur, özlediği Rusya’dır Maşenka’nın ismi. Yoksa tam tersi mi? Hem Rusya hem de Maşenka Ganin’in bir daha dönmemek üzere terk ettikleri midir?
Tarih
Cengiz Han efsanesini doğru öğrenmek için
Cengiz Han ve Mogol İmparatorluğu
Jean-Paul Roux
Çev.: Ali Berktay
YKY
Cengiz İmparatorluğu Hakkında İlk Tarih Kayıtları
Yayına Haz.: Yrd. Doç.Dr. Mustafa Uyar
Çev.: Ankhbayar Danuu
Ötüken Neşriyat
Şüphesiz ki tarih sahnesinin en efsanevi kahramanıdır Cengiz Han. Ne mezarı doğru düzgün bilinir ne de hakiki bir portresi vardır. Ama öyle bir büyü yaratmıştır ki, Çin’den İran’a hattâ daha sonra başka coğrafyalarda da tasviri yapılmıştır. Ondan kaldığı söylenen birçok obje ve eşya kutsal olarak kabul edilir... Öyle ki Asya steplerinde yetim düşmüş, kendi klanından dışlanıp hayatı boyunca göçebe yaşamış bir çocuk gibi gördükleri bu adam, Moğolistan’ı birleştirecek ve cihanı fethetmek için kılıç kuşanıp, at koşturacaktır. Fetihleri ve fetih sırasında yaptıkları İran ve Türk edebiyatında yer etmesini sağlayacaktır. Nedir gerçek olan? Gerçek ve efsane nerede karışır birbirine ve nerede ayrılmalıdır birbirinden? Buna iki ayrı kaynaktan cevap bulmak mümkün.
Jean-Paul Roux, Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu kitabında kuruluşundan yıkılışına, Cengiz Han’ın Cengiz Han olmasından ardıllarının yaptıklarına kadar her şeyi aktarıyor. Avrupalı seyyahların aylar süren çileli yolculuklar sonrasında topraklarında barındıkları Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu’na dair sanattan efsaneye, rivayetten gerçeğe, devlet yönetiminden askeri olaylara kadar bilmemiz gereken her şeyi anlatıyor bizlere. Her ne kadar hep ‘barbar’lıklarından, yakıp yıkan yönünden ve benzeri hünerlerinden söz edilen biri olsa da Cengiz Han, Roux’nun özellikle altını çizdiğine göre durum bunun tam tersiymiş. Bunun bir propaganda olduğunu belirten Roux, örneklerle adaletin dillere destan olduğunu, şefkatli yönetimin örnek alınması gerektiğini, hoşgörünün en iyi örneğinin hüküm sürdüğü topraklarda ‘sıfır’ ırkçılık olduğunu dile getiriyor.
Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanan, ‘Cengiz İmparatorluğu Hakkında İlk Tarih Kayıtları’ kitabında ise Meng Ta pei lu ve Hei Ta shi lu adlı kayıtlar izahlı olarak bir arada sunuluyor. 1221 ve 1237 yıllarında Moğol ülkesini bizzat ziyaret eden elçilerin gözlemlerinden oluşan bu kayıtlarda Moğolların maddi ve manevi kültürüne yönelik birçok veriyi aktarıyorlar bizlere. Ayrıca Çin-Moğol-Türk ilişkilerine dair de tarihi ipuçları sunuyorlar. Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu’nu Marko Polo dışında başka kaynaklardan ve doğru şekilde öğrenmek için birbirinden yararlı iki zengin kaynak....
Deneme
Geronimo’nun Ölümü
Enis Batur
Sel Yayıncılık
2 Mayıs 2011 tarihinde düzenlenen ve hazırlıkları aylar öncesine dayanan, Geronimo adı verilen gizli bir operasyonla öldürüldüğü açıklanmıştı Usame Bin Ladin’in! Cesedini gören birkaç Amerikan askeriyle sınırlıydı. 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ni bıçak gibi kesen iki uçak görüntüsüyle başlamıştı her şey. Belli belirsiz bir vesikalık büyüklüğünde Bin Ladin fotoğrafıyla sona ermişti. Kimilerine göre adalet yerini bulmuştu, kimilerine göre bunun da intikamı alınacaktı... Şöyle bir baktığımızda 11 Eylül 2001’den beri önce medya aracılığıyla, sonrasında ise sinema ve diğer sanat dalları aracılığıyla 11 Eylül imgeleşmiş ve yeni imgelerini/simgelerini doğurmuştu. Uzaktan takip ettiğimiz bu olaylar hepimizin algısını farklılaştırmıştı artık. Bugün nasıl kuleden atlayan insanların düşüşü gözümüzün önüne geliyorsa, aynı şekilde Bin Ladin’in yüzü de gözlerimizin önünde. Artık bunun üzerine düşünmek gerekiyor belki de, dediğimiz anda Enis Batur yetişiyor imdadımıza. Geronimo’nun Ölümü isimli yeni kitabında, Bin Ladin’in ölümü ile beraber 11 Eylül olaylarını ve bütün sürecin ‘imgesel’ serüvenini irdeliyor. Yine sorular soruyor ve sorduruyor Enis Batur, kaynaklara yönlendiriyor. İlave olarak, kendi yazma serüveninin hattâ doğrudan bu kitabın yazılma öyküsünün de sırlarını açık ediyor bu kez...
Polisiye - Roman
Çok Şekerli Ölüm
Ayşe Erbulak
Lâl Kitap
Dünyada başta Rizzoli ve İsles ikilisi olmak üzere son zamanların ‘önde’ polisiye ikililerini kadın dedektif kahramanlar oluşturuyor. Suçları ve suçluları ortaya çıkaran dedektifler, bunca zamandır sanki erkek egemenliği altındaymış gibi görünse de evelden beri kadınlar da sahnedeki yerini alıyorlardı. Ama ne var ki asıl popülarite son yıllara denk geldi. Dünyada ve Türkiye’de örneklerini görebileceğimiz kadın dedektiflere yeni bir ikili dahil oluyor. Medcezir Dedektiflik Bürosu’nun iki sahibesi Meral ve Zeynep’ten söz ediyorum. 40’lı yaşlarında bu iki kadın ‘Hafiye Karılar’ polisiye dizisi altında maceradan maceraya sürükleyecekler bizleri. Aynı zamanda kendilerini de tabii. Meral her ne kadar 10 yıl önce geçirdiği bir trafik kazası yüzünden tekerlekli iskemle kullanmak zorunda olsa da, aksiyondan aksiyona koşan erkek meslektaşlarından hiç de geri kalmıyor desek yanlış olmaz. Ayşe Erbulak’ın kaleme aldığı ve her kitapta ayrı bir olayın çözüleceği serinin ilk kitabı Çok Şekerli Ölüm’de Meral ve Zeynep karışık bir ilişki ağının içine düşerler. Bodrum’da bir tekne kazasıyla başlayan Çok Şekerli Ölüm, kelimenin tam anlamıyla ‘son sayfasına kadar’ gizemini koruyan soluk soluğa bir polisiye. Üstelik ikinci maceranın işaretini vererek sonlanıyor. Bir an evvel okunmalı...
İnceleme - Tarih
Türkiye ve İran’da Otoriter Modernleşme
Touraj Atabaki, Erik J. Zürcher
Çev.: Özgür Bircan
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Son 10 yılın Türkiye’deki politik süreci büyüteç altına alındığı zaman en sık karşımıza çıkacak cümlelerden birisi “Türkiye İran mı oluyor”dur. Kimilerinin bir umacı gibi dillendirdiği, kimilerinin ise örnek olarak gösterdiği İran’la aslında oldukça benzer özellikler gösterir Türkiye. Ama kuruluş yıllarında! Rıza Pehlevi Ahmet Kaçar’ı devirerek iktidara geldiğinde Pehlevi Hanedanı’nı kurmuştu. Görevde kaldığı, 1925’ten 1941’e kadar, ‘laik, milliyetçi, militarist ve anti-komünist’ bir rejim inşa etmekle uğraşmıştı. Tıpkı Atatürk gibi! Türkiye’deki gibi İran da muasır medeniyet (Farsça moaser buden) timsalini Batı’da görmüş ve bunu kendi topraklarında uygulamak için çaba harcamıştı. Sadece kuruluş ve görevde kalma yılları yönüyle değil, iki ülkenin modernleşmesinde uygulanan ‘otoriter’ metod ve süreç aslında fazlasıyla paralellik gösterir. Derinlemesine incelendiğinde Rıza Pehlevi’nin uygulamada Atatürk kadar başarılı olamadığı modernleşme, Atabaki ve Zürcher editörlüğünde mercek altına alınıyor, ‘Türkiye ve İran’da Otoriter Modernleşme’ kitabında. Türkiye, Ortadoğu, Doğu, İran tarihi gibi alanlarda uzman isimlerin konuyu derinlemesine ele alan makalelerini bir araya getiren kitapta her iki ‘tek adam’ın dönemi ve ülkelerinde yapmaya çalıştıkları/yaptıkları modernleşme faaliyetleri irdeleniyor.