Güncelleme Tarihi:
Öykü - Antoloji
Bir Dersim Hikâyesi
Haz.: Murathan Mungan
Metis Kitap
Bundan birkaç yıl önce Onur Öymen’in tartışmalar yaratan “Dersim gibi yapılmalı” cümlesinden sonra, toplumsal hafızamız uykusundan uyanmıştı. Meseleyi hiç bilmeyenler, “Ne olmuştu ki,” diye sormuş, bilenler, tarihçiler, akademisyenler meseleyi tartışmıştı. Sonra birbiri ardına dönemin yetkili mercilerinin Dersim Raporu yayımlanmıştı. Harekât mı, katliam mı olduğu tartışılmış, o günlerde küçük birer çocuk olan tanıklar, hafızalarından silinmeyen o alev alev günleri anlatmıştı! Sonradan anlamıştık Dersim’de neler olduğunu! Ne de olsa eskilerin söylediği gibi, “Hiçbir hakikat bu cihanda gizli kalamaz.” Dersim ve Dersim’de yaşananlar şimdi edebiyatın gündeminde! Murathan Mungan’ın çağdaş edebiyatımızın özgün 23 ismini bir araya getirdiği ‘Bir Dersim Hikâyesi’ adlı kitap, 23 yazarın Dersim hikâyesinden oluşuyor. Bütün öyküler, bu kitap için kaleme alınmış. Hepsi birbirinden keskin, birbirinden hazin, birbirinden iç titretici. Ne de olsa, hadisenin kendisi yeterince fena! Deyim yerindeyse ‘edebiyatın Dersim Raporu’ kitap. Yazarların hepsi, bütün can alıcı imgeleri, ustalıkla örülü anlatım dilini bu öykülerde sergilemişler. Tek tek saymaya bile gerek yok. Keşke Dersim(ler) yaşanmasa da, böyle kitaplar olmasa! Tek tesellimiz, hepsinin usta işi öyküler olması.
Tarih
Kritovulos Tarihi (1451-1467)
Mihail Kritovulos
Çev.: Ari Çokona
Heyamola Yayınları
İstanbul’un fethinin canlı tanığı
Osmanlı tarihine dair diziler, daha çok ‘cariye’ kavramı etrafında bir furya yaratmış olsalar da, tartışma konuları dönemi anlamaya ve bugünü aldınlatmaya yönelik olmasa da, oldukça nitelikli yayınların da birbiri ardına yayınlanmasına vesile oldular. Sadece iyi romanlar değil, derinlemesine araştırmalar ve dönem eserleri yayınlandı son zamanlarda. Biraz ‘şanlı geçmiş’ tutkumuzdan olacak, her Osmanlı bahsinde konu dönüp dolaşıp Fatih Sultan Mehmed’e dayanır, siz de fark etmişsinizdir. Zira yaptığı şey, sadece bu topraklar değil, tüm dünya için büyük bir hamledir! Ama konuyu sadece sinema filmi üzerinden öğrenmeye çalışanlar varsa, hamaset dışında çok fazla bir yere varamayacaklar. Fatih’i ve dönemini eksiksiz anlamamızı sağlayacak, ‘birinci el’den bir kaynak yayınlandı bu hafta. Fatih Sultan Mehmed’in saltanatının ilk 17 yılını anlatan ve tek nüshası olan bir kitap bu, Kritovulos Tarihi! Şimdiye kadar bir kere İngilizceye, bir kere Osmanlıcaya çevrilen kitap nihayet mukayeseli baskıyla günümüz Türkçesiyle Heyamola Yayınları tarafından yayınlandı.
Gerçek bir tanıklıktan ve haliyle büyük bir eserden, önemli bir belgeden söz ediyoruz. İmrozlu Mihail Kritovulos son devir Bizans Konstantiniyye’sinin ve Osmanlı İstanbul’unun ilk Helen asıllı tarihçisidir. Kendi adını taşıyan beş kitaplık tarihinde II. Mehmed’in 1451’den 1467’ye kadar olan dönemini anlatıyor. Yaşanan her olayı, gelişmeyi, gün be gün kaydetmiş üstelik. Örneğin Rumeli Hisarı’nın yapılışı sırasında Bizans Elçileri’nin II. Mehmet’e gidip ‘anlaşmayı bozduğu’ iddiasına, II. Mehmed’in verdiği akıl dolu cevabı satır satır aktarıyor Kritovulos. En yoğun ve deyim yerindeyse ‘canlı’ bölümü elbette kuşatma, savaş ve fethi anlattığı I. Kitap. Askerlerin birbirlerine söylediği küfürlerden Fatih’in ordusuna yaptığı cesaret konuşmalarına, Bizanslıların surları savunma şekillerinden Osmanlı’nın atak tazelemelerine kadar her şeyi aktarıyor. Tüm tarafsız tarihçiliğiyle. Hamasetten uzak ve bütün gerçekliğiyle, sadece fethi değil, Fatih’in enletelektüel kişiliğini de daha iyi anlayabileceğiniz bu önemli eseri Ari Çokona çevirmiş. 2012’nin ilk yarısının, hattâ tüm yılın en önemli kitabı.
Felsefe - Aforizma
Akıllı Yaşama Sanatı
Baltasar Gracian
Çev.: Sabri Kaliç
Maya Kitap
“Uzun yaşamın sırrı: İyi bir yaşam sürün. İki şey yaşamı hızlı bir şekilde sonlandırır. Budalalık ve ölümsüzlük. Bazıları hayatını, onu koruyabilecek zekâya sahip olmadığı için, bazılarıyla hayatta kalma isteği taşımadığı için kaybeder. Erdemli bir yaşama asla sona ermez,” diyerek bize mutlu ve huzurlu yaşamın anahtarını sunan kişi, Schopenhauer ve Nietzsche üzerinde önemli etkisi olan bir isim. Aslında bir cizvit papazı olan Baltasar Gracian. Bu öncü düşünür ve papaz, ‘Akıllı Yaşama Sanatı’ isimli kitabında bize yaşama sanatı hakkında birtakım tavsiyelerde bulunuyor. Kısa, birer paragraflık felsefi aforizmalardan oluşan kitap aslında gündelik hayatımızda da nasıl davranmamız gerektiğine dair yol gösteriyor. Herkese her şeyi söylememekten, ihtirastan uzak durmaktan, insanlarda kendimize hayranlık yaratabilmekten, azimli, özgüvenli ve alçak gönüllü olmaktan söz ediyor. Sonra da bunu en iyi ve doğru biçimde nasıl uygulayabileceğimize dair işaretler veriyor. Tıpkı girişteki alıntıda olduğu gibi. Ahlâk tavsiyelerini, yol göstermelerini bir kenara bırakalım; kitaptaki zekice cümleler, değindiği konulara dair derinlikli anlatım bile okumak için yeterli sebepler.
Biyografi
Gabriel Garcia Marquez
Gerald Martin
Çev.: Zelnep Alpar
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
15 Mayıs tarihinde Meksikalı ünlü yazar Carlos Fuentes hayata veda etmeden bir gün önce, Twitter’da Marquez’in öldüğüne dair haberler paylaşılıyordu. Zaten âdettendir, fısıltı gazeteleri, çaresiz kaldıkları her yıl bir kere büyük usta Gabriel Garcia Marquez’i öldürürler. Bundan yıllar önce, ajanslara benzer bir yalan haber gelmiş, bütün gazetelerde haber olduktan sonra yayıncısı ve menajeri Marquez’in ölmediğini açıklamak zorunda kalmıştı. Bu sefer etki kısa sürse de, bir gün sonra yazarın yakın dostu Fuentes’in ölümü herkesi şaşırttı. Tek ortak noktaları ‘ölüm’ haberleri değildi elbette. Marquez’i 60’lı yıllarda yaşadığı yazarlık tıkanmasından, Fuentes’in evinde verilen bir parti ve sonrasındaki ziyaretler kurtarmıştır örneğin. İyiki de kurtarmış. 1982’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığında Kolombiya, Meksika ve Küba Marquez’in ‘kendi yazarları’ olduğunu söylemişti. Sebebi ortada, Marquez birinde doğmuş, birinde çok uzun yıllar yaşamış, diğerinin başkanıyla yakın dost... Latin Amerika dendiğinde, ilk akla gelen isimdenlerden biri Marquez’in hayatına dair her şey şimdi Gerald Martin’in kaleme aldığı biyografi kitabında. 300’den fazla kişiyle yaptığı röportajları da içeren kitap, tam anlamıyla eksiksiz ve anlattığı özneyi her yönüyle tanıtan kusursuz bir biyografi.
Şiir
Uzak Olan Sendin
Oya Uysal
YKY
Oya Uysal’ın ‘Uzak Olan Sendin’ kitabındaki şiirleri nasıl tanımlamalı? Ne söylersem söyleyeyim, onun şiirlerindeki berraklığı, billurlaşmış mısralarını ifade etmeye yetmeyecektir. Sakin bir şiir öncelikle. Aşk mestliği devam ederken ayrılık acısının yavaş yavaş işlediği haleti ruhiyenin lirik bir anlatımı. Yalnızlıkla aynı evi paylaşan, bundan şikâyetçi olmadığı kadar bununla mutlu da olmayan insanların şiirleri. ‘Net şiir’ diye bir şiir anlayışı var mıdır dünyanın bir yerlerinde bilemiyorum, varsa onun en güzel örnekleri bunlar. Aşkı, yalnızlığı, geçmişin izlerini, dahası sevgiyi ve sevmeyi bu kadar ‘net’, ‘açık’, şeffaf anlatan bir şiir Oya Uysal’ın şiiri. İmgeleri o kadar doğal kullanıyor ki, zorla, şairanelik olsun diye değil kullanılmaları. Bu kadar yerli yerinde imgeler, metaforlar, imajlar uzun süredir karşınıza çıkmamıştır inanın. Dolanmadan dolaylandırmadan, ama haldır küldür de olmayan bir ifade şiiri hepsi. En iyisi, sözü ona bırakmak, Evden Biri Olan Yalnızlık şiiriyle, ne okuyacağınızın işaretini vermek...
“Ah! Kimi kimsesi kalmamış kalbim. / Aralandı içimde kapalı bir pencere, / bir çığlığın sesiyle çığ altında kalan geçmiş / yatıya kaldı gece.
Kalkıp dolaşmak odaları, dolaşmak anılarda ikide bir, / sanki bir tek ben varım yeryüzünde, ben ve evden biri olan yalnızlık.”