Güncelleme Tarihi:
Tasarruf adam kazandırıyor
MANAVGAT'taki Robinson Club'ün genel müdürü Mahmut Var, geçtiğimiz günlerde, Akdeniz Turistik Otelciler Birliği'nin (AKTOB) organize ettiği bir toplantı oldukça ilginç bir konuşma yaptı. Ben de oradaydım. Turizmcilerin ilgi ile dinledikleri, ‘‘Çevre ve tasarrufa’’ yönelik bu konuşma, benim de dikkatimden kaçmadı. Otel genel müdürlerinin konuyla yakından ilgilenmelerinin en büyük nedeni ise patronlarının sürekli, ‘‘Para yok, masrafları kısın’’ uyarısıydı... Konu, tasarruf olunca, kulaklar doğal olarak Mahmut Var'a çevrildi.
İşte, bu sohbetin temelinde o konuşma var. Var, soyadı gibi yoktan var eden bir genel müdür... Mesela, gübre konusu öyle... Çam kozalakları, çim kırpıntıları, mutfak artıklarının öğütülerek gübre yapılmasından söz ediyorum. Mahmut Var'ın diğer bir özelliği ise elindeki, ‘‘Var’’ları yok etmemesi... Yani, koruması...
Bu sohbette, beni en çok şaşırtan ve sevindiren ise ilaçlama yerine, hayvanların kullanılması... En garibime gideni; sivrisineklere karşı tesiste yarasa beslenmesi... Yok edilmeleri yüksek dozajda ilaç gerektiren akrep ve yılana karşı çözümü ise tavus kuşunda bulmuş... Daha neler, neler var... Hele tasarruf konusunda yaptıkları ve geliştirdiği projeler bir hayli ilginç... Mahmut Var'ın adı, daha şimdiden, ‘‘Tasarruf Adam’’a çıkmış bile...
İlginç tasarruf yöntemleri ile ünlü bir otel genel müdürüsünüz. Ne zaman başladınız bu tasarruf olayına?
1996'da başladık. Önce, nerede, ne tüketiyoruz, bunu tespit ettik. Böyle bir tesisin içerisinde 16 departman ve bu departmanların da her birinin kendi durumuna göre farklı tüketimi var. Su tüketimi, gaz tüketimi, elektrik tüketimi farklı, farklı. Elektrik faturaları bir bakıyorsunuz 500 milyon, bir bakıyorsunuz 2 milyar, sonraki aylar 5 milyar veya 10 milyar geliyor. Katlanarak artıyor. Neden böyle, kimse bilmiyor. Nerede tüketiliyor, kim tüketiyor bilinmiyor. Elektriği en çok tükettiğimiz alanların çamaşırhane, müşteri blokları ve mutfak olduğunu saptadık. Ve, her departmana birer sayaç taktık. O andan itibaren zaten başarılı olmaya başladık. İstatistiki bilgiler elinizde olduğu zaman, departmandaki adamı çekip bunun nedenlerini konuşabiliyorsunuz.
Mesela neler tespit ettiniz?
Mesela, bulaşıkçılar mutfaktan en son çıkıyor. Çıkarken, bütün ışıkları açık bıraktıklarını belirledik. Sonra, termostatlı fırınların gereksiz yere açık bırakıldığı ortaya çıktı.
SORUMLULUK YÜKLEDİK
Ne gibi önlem aldınız?
Kontrol mekanizması kurduk. Mutfak şefine, mutfak şefi yardımcılarına görev verdik. Her birine sorumluluk yükledik. Dedik ki; arkadaş, senin departmanında şimdiye kadar bin kilowatt elektrik kullanılmış, bunu önümüzdeki ay 800'e düşüreceksiniz.
Düşürmedikleri takdirde ne oluyor?
Bir cezai müeyyidesi yok.
Peki, ödül var mı?
Ödül var. Çünkü, bu tasarruf işi baskıyla olmuyor. Elinizde copla dolaşarak yapacağınız bir iş değil. Departman şeflerine prim sistemi getirdik.
Enerjiyi az tüketmek için yemekleri az pişirmediler mi?
İnanır mısınız, ilk senelerde o da oldu. Yemek az pişmedi ama, benzer şeyi bizim animatörler yaptı. 1997 senesiydi. Gece saat 01.00'de, yani erkenden disko kapanmış. Müşterilen isyan etmiş. Animasyon şefine ertesi gün nedenini sorduk, ‘‘Enerji tasarrufu yapıyorum’’ dedi. Ne diyelim, abartmayalım dedik. Ancak, prim sistemimiz ilginçtir. Bir yandan müşteri memnun olacak, diğer taraftan tasarruf yapacaksın. Müşteri memnuniyetsizliği primi engelliyor. Tamamen elektriği kısıp tasarrufa gidersen, müşteri memnuniyeti azalmış olur.
AMPULLER DEĞİŞTİ
Enerji tasarrufunu başka hangi yöntemlerle desteklediniz?
Ampulleri değiştirdik. Projektörlerin hepsi eskiden 300'er watt'tı. Bunlarda da enerji tasarruflu ampullere yöneldik. Fotosel sistemine geçtik. Şimdi, hava kararınca bahçe ışıkları yanıyor, aydınlanınca sönüyor. Balkon kapıları açılınca klimayı otomatik kapatan sistem koyduk. Duşlardan fazla su akmasını önleyen regülatör taktık. Kazan dairesinde frekans kontrollü hidrofor sistemine geçtik. Kazan, ısı ne zaman düşerse, o zaman çalışmaya başlar hale geldi.
Genel harcamanız ne kadara indi?
Burada 1995'de 2 milyon kilowatt/saat elektrik tüketmişiz. 1998'de müşteri oranı yüzde 32 artmasına, odalara minibar ve fön makinesi konmasına rağmen, tüketim 1995'teki ile aynı kalmış. Tasarruf için yaptığımız tüm harcamaları 1996 ile 2000 yılları arasında amortİ etmiş durumdayız. Hatta kara bile geçtik.
İlaç yerine hayvanlar besleyerek doğanın dengesini koruduğunuzu duyduk. Doğru mu?
Doğru. Şimdi, biz tesisi ilaçlattığımız dönemde, sivrisinek ve karasinek dışında bazı canlılar da ölmeye başladı. Mesela, arkamızda orman vardı. Oradaki sincaplar, kaplumbağalar gelmez oldu. Beslediğimiz güvercinler öldü. Nedenini çözememiştik. Sonunda anladık ki, ilaca mazot karıştırılıyordu. Mazot ise gidip yaprağa yapışıp kalıyordu. Bir gün Alman müşterilerden biri bizi uyardı. Bize, ‘‘Ben Almanya'da ilaç satıyorum. Merak ettim acaba siz ilaç olarak ne kullanıyorsunuz?’’ diye sordu. Cevap veremedik. Neyse, oradan uyandık işe ve konuyu Dünya Sağlık Teşkilatı'na kadar götürdük. O ilacın solfat denilen bir ilaç ve tamamen zehir oluduğu ortaya çıktı. O gün kullanımı kestik. Şimdi, sincaplar, kamlumbağalar bahçemize geliyor.
BELEDİYELER KULLANIYOR
Şu an bu ilacı kullanan tatil köyleri var mı?
Bilmiyorum ama belediyelerin kullandığı yönünde şüphelerimiz var. Dumanlama ve dizel yöntemlerini kullandıklarını biliyoruz. Biz artık Dünya Sağlık Teşkilatı'nın uygun gördüğü ilacı kullanıyor ve suyla püskürtüyoruz.
Yarasa ve tavus kuşu besliyor muşsunuz?
Çünkü, yılan ve akrebe karşı ilaçla mücadele yapamıyorsunuz. En iyi mücadeleyi de yarasa ve tavus kuşuyla yapıyoruz. Fareye karşı kedi beslemek gibi bir şey. Bizde 10'a yakın ev kedisi var. Bu kediler, dışarıdan kendi bölgesine başka kedilerin girmesini engellediği gibi tesisteki fareyle mücadele ediyor. Kedilerin üremesini engellemek için de kısırlaştırıyoruz.
Yüzme havuzunda balık beslediğiniz doğru mu?
Havuzlarımız, yosun kaplamasın diye sezon dışında, yarı yarıya dolu bırakılır. Orası sivrisinek larvaları için mükemmel bir üreme ortamıdın çünkü... Bu larvaları da yemeleri için yüzme havuzunun içine siyah küçük balıklar atarız. Sezon başladığında ise balıkları toplar satarız. Mesela, biz gübreyi de kendimiz üretiriz. Dışarıdan alınan suni gübrede tabiata zarar veren kimyasallar vardır. Burası 151 bin metrekare. Bunun 93 bin metrekaresi ise bahçe. Bahçeden çıkan budama, çim, çam iğneleri, mutfak artıklarını belli bir yerde topluyoruz. Bunları öğütüp yaklaşık 8 hafta beklettikten sonra gübre olarak kullanıyoruz.
CAM ŞİŞEYE DÖNÜŞ
Su işinde plastikten cam şişeye dönüşü savunuyor muşsunuz?
Evet, ama Türkiye'de yeterli şişe üretimi yok. İkincisi üretilen çok pahalı. Sadece bu tesisin tüm su tüketimini cam şişeye çevirmeye kalkışsam bana maliyeti 70 bin mark. Bunun için bir tek şansımız var, diğer otellerin de üreticiye şişe konusunda baskı yapmaları... Çünkü, plastik doğada çok zor yok oluyor. Önümüzdeki sezondan itibaren bu konuda bir baskı uygulamayı düşünüyoruz.
Hedefiniz nedir?
Bizim en büyük hedefimiz güneş enerjisi. Kendi enerjimizi kendimiz üretmek istiyoruz. Bunu bütün kulüp için üretmeye gücümüz yok ama sadece bir kazan dairesi veya misafir bloklarındaki su ısıtmasında kullanmak en büyük hedeflerimiz arasında.
Tüm anlattıklarınızın en az bir bölümünü evinizde de uygulayabiliyor musunuz?
Ben burada otelde yaşıyorum. Tatilde ise Almanya'ya gidiyorum. Orada bir bahçemiz var. Dört çeşit ağaç var ve hepsi de işaretli. Birinin yaprakları toprağa zararlı olduğu için her kış oraya gittiğimizde, o ağacın yapraklarını toplamamız gerekiyor. Onun için özel yapılmış poşetler var. Para verip alıyoruz. O ağacın yaprağını toplayıp kapınızın önüne koyuyoruz. Ertesi gün gelip alıyorlar. Bunu da, ayın 5'ine kadar yapmanız gerekiyor. Aksi takdirde, kontrolör geliyor, kimseyi bulamazsa bir not bırakıyor.
Bu kadar sıkı öyle mi?
O da bir şey mi?.. Bozuk ütümüzü yasak diye çöpe atamadık. 22 kilometre uzaklıkta bir yere gidip oradaki özel bir konteynere attık.
İlginç tasarruf yöntemleri
Fax yerine e-mail kullandırıyor n Kağıtları önlü arkalı yazdırıyor n Fritöz yağlarını sabun üreticisine satıyor n Şarjlı pili tercih ediyor n Çamaşır makinelerini tamamen doldurtmadan çalıştırtmıyor n Yolların temizliğinde klorlu su kullanmıyor n Tuvaletlerde geri dönüşümlü kağıt yerine el havlusuna geçti n Çam kozalağı, çim kırpıntısı ve mutfak artığından gübre üretiyor n Yazıcılarda baskı yaparken econofast modunda çalışarak toner ve mürrekkep kaybını yüzde 30 azalttı n Klima filtrelerini sık sık temizletip enerjiden kazanıyor n Halojen ampul yerine metal buharlı ampul kullanıyor n Bahçede damlama sistemine geçip yüzde 25 su tasarrufu sağladı n Yarasa, tavus kuşu besleyerek, akrep ve yılanla mücadele için aldığı ilaçtan tasarruf etti
KİM KİMDİR?
1960 İstanbul doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini bu kentte yaptı, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nden mezun oldu. Üniversitede öğrenci iken çalışmaya başladığı Robinson'dan mezun olduktan sonra da ayrılmadı. Önce Çamyuva, ardından Manavgat, sonra da Fethiye'deki Robinson'da çalıştı. 4 yıl önce de Manavgat Robinson'a genel müdür olarak geri döndü. Evli.