Güncelleme Tarihi:
Son Ziyafet
Jonathan Grimwood
Çev.: Özlem Yüksel
Kolektif Kitap
Roman
“Devrimden önce açlık gelir.” Jonathan Grimwood’un ‘Son Ziyafet’ adlı romanının ana fikri tam bu! Meşhur rivayettir; “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler”. Bu sözün gerçekten söylenmediğini artık hepimiz biliyoruz, ancak ‘devrim’ öncesi atmosferi en iyi anlatan sözdür. Halkın bu muhtaç halini görmeyen yönetenlerin, bîhaber tavrının özetidir bu! Haliyle ‘kelle gider’! Tek kelimeyle kusursuz romanında Grimwood, oluşumunda açlığın büyük rol oynadığı Fransız Devrimi’ni ve bir süre öncesini anlatıyor. Ama bunu yaparken, Fransa’daki yozlaşmış soylu sınıfı, iyice keskinleşmiş sınıf ayrımını en ince ayrıntısıyla aktarıyor. Jane Austen’i kıskandıracak dönem adetlerine dair detaylarıyla... Dahası var, bugün yemeğin kültürel tarihine müthiş etkisi olan Fransız Devrimi üzerinden, aynı zamanda mutfak tarihini ve sosyal kodlarını da aktarıyor tüm zenginliğiyle. İşin en güzel tarafı, bunları yaparken ‘romantik’ dönemin imzalarını kıskandıracak bir edebiyat dili kullanıyor! Bir o kadar da Proustvari bir tat/koku metaforu üzerine biçimleniyor roman... Fransız Devrimi, sınıf mücadelesi, yemek tarihi, romantik ekol, Proust... daha ne olsun! Yılın en iyi romanlarından!
Son Çentik
İsmail Uyaroğlu
YKY
Şiir
‘Son Çentik’, İsmail Uyaroğlu’nun kitabın girişinde yazdığı ‘Sonsöz’e göre, son kitap olacakmış. Çünkü şair “Dilerim hayat bana başka şiir yazdırmaz,” diyerek bu kitapla noktayı koyduğunu ve artık yazsa da yayımlamayacağını belirtiyor. Umarım bu karardan vazgeçer. Zira ‘iyi şair’ kolay çıkmıyor artık. ‘Son Çentik’teki şiirler Uyaroğlu’nun şiirini bütün yönleriyle ortaya koyan, aynı zamanda günümüz ‘şiir ortamı’na yönelik eleştirilerinin de olduğu şiirler. Uyaroğlu, öyle şairanelikleri değil, ‘tepesini attıran’ meseleleri de şiirlerine müthiş biçimde yediren, şiiri, şairi sorgulayan, şiirin damarlarını elinde tutan bir şairdir. ‘Son Çentik’ bu yönüyle de esaslı bir ‘şiir kitabı’. Kitabın sonlarındaki ‘Çentikçikler’ bölümü en başta Necatigil’e bin selâm veriyor, tek şiirlik ‘Veda Çentiği’ ise artık ‘şiir çilesi’ne veda ettiğinin beyânı! İyi bir şairin (belki de gerçekten) ‘son’ iyi şiir kitabını mutlaka okuyun!
Jack Kerouac - Allen Ginsberg: Mektuplar
Haz.: Bill Morgan, David Stangord
Çev.: Seda Ersavcı
İthaki Yayınları
Mektup
Tekrar tekrar söylemeye gerek yok; iki yazarın birbiriyle mektuplaşmaları gerçekten mühim evraklardır. Hele birbirleriyle e-posta aracılığıyla mektuplaşan ve yazılanların okurlara ulaşması sadece ve sadece o e-postaları gönderen yazarların insafına bırakılmış bir çağda yaşıyorken, kağıt üzerine yazılıp bugünlere kalmış mektuplar altın değerinde... Bu mektuplar Allen Ginsberg ve Jack Kerouac ikilisi arasında gidip gelmişse iş daha da güzel hal alıyor. Beat kuşağından ve bir dönemin simgeleri olmalarının yanı sıra, iki iyi edebiyatçının, iki sıkı dostun, iki büyük yoldaşın neredeyse aşkî mektupları. Şiir de var, edebiyat da, parasızlık da, hastalık da, hasret de, nefret de! O kadar doğal ve samimi mektuplar ki, Kerouac ile Ginsberg’i ve yazdıklarını daha iyi tanıyacaksınız bu sayede. Editörler Bill Morgan ve David Stanford sıkı iş çıkarmış, çevirmen Seda Ersavcı da Türkçede buna eşlik etmiş.
Sonunda Herkes Yalnız
Hasan Özkılıç
Kırmızı Kedi Yayınları
Öykü
‘Sonunda Herkes Yalnız’ kitabı daha en başta ismiyle, öykülerdeki ana izleği ortaya koyuyor: Yalnızlık! Yalnız olan! Bir yalnızın başka bir yalnızı kendi yalnızlığına çektiği öyküler bunlar... Biri mübadil, biri Kürt, biri çocukluk aşkının peşinde bir kadın, biri çocukluk aşkını yitirmiş bir Alevi, biri fukara, biri felçli, biri camide karın tokluğuna ezan okuyan bir adam, biri mezarcı... Varlıklarıyla bile yanıbaşındaki tarafından ‘ötelenen’, yalnızlığa karışmış kahramanlar resmi geçidi! Öyle ağlak değil anlattıkları, ama dertliler. Tüm isyanlarına rağmen çaresiz, sessizler. Özkılıç’ın kahramanları öykü değil, sanki türkü kahramanı gibi karşımızdalar, güçleri oradan geliyor. ‘Sonunda Herkes Yalnız’ özgün dili olan bir yazarın, yeni öyküleri...