Güncelleme Tarihi:
Kimi mimar, kimi fotoğrafçı, kimi dış ticaret uzmanı olan bu isimlerin meslekleri gibi alkolden arınma yöntemleri de farklı. Kimi zeytinyağı içiyor kimi efervasan tablet kullanıyor... İstanbul gece hayatında onlar gibi çok var. Biz içlerinden altı isim seçtik, her gece gezmelerine rağmen gündüzleri kaçırmamanın, böyle yaşarken yıkılmayıp ayakta kalmanın sırlarını öğrendik.
Her akşam votka, rakı ve şarap
MEHMET YÜCEBAŞOĞLU (29) MİMAR
Gece dışarı çıkmaya 16 yaşında Bodrum’da başladım. Mimar olunca daha çok gezmeye başladım. Hem yeni açılan her mekanı görmek hem de sosyal bir çevre edinmek için... Buz Bar’ın ilk yılını unutamam. Gerçekten efsaneydi. 2004’de kendi mimarlık ofisimi kurdum. Altı senedir haftanın dört-beş gecesi dışarı çıkıp eğleniyorum ama ertesi sabah en geç 10:00’da ofisimde oluyorum. Sabah nasıl kalktığım bir gece önce neyi nasıl içtiğime bağlı. Karıştırıp içtiysem kötü. Genellikle de karıştırıyorum maalesef. Akşam üstü şarapla başlanıyor, yemekle rakı içiliyor, votkayla devam ediliyor, araya shut’lar giriyor, birayla nokta koyuluyor. Gece her zaman benim evimde sonlanıyor. Tok karnına uyuyunca daha iyi oluyor. Ve tabii ki hayatımı efervesan tabletler kurtarıyor. Uyumadan önce suya iki tane atıyorum. Sabah ne baş ağrısı ne de mide bulantısı...
Alkolü vücudumdan dans ederek atıyorum
ELVAN TIĞLIOĞLU (28) ORGANİZATÖR
Ben gece dışarı çıkmaya biraz geç başladım. Üniversite bittikten sonra, yani hepi topu beş-altı yıldır. Organizasyon şirketim var. İşimden dolayı sosyal çevrem çok geniş. İstanbul gece hayatı da malum, her gece bir yerde bir şey var. E ben de gidiyorum... Otokontrolüm vardır, istediğim zaman frene basar evime giderim. Kendi kendime test uygularım. Diyelim ki gece üç, gözlerimi kapatırım, eğer başım dönüyorsa içki içmeyi keserim. Gece çıkmak benim için eşittir dans. İçkiyi dans ederek vücuttan attığım için olsa gerek sabahları gayet dinç uyanıyorum. Kendi işim olmasına rağmen her sabah sekizde kalkar, yürüyüş yapar, 09:00-10:00 arası ofiste olurum. Son iki senedir ev partilerinde çok eğleniyorum. Onun dışında rakı-balık için Eftelya, Bebek Balıkçısı ya da Asmalı’ya gidiyorum. Nu Teras, Otto ve Anjelique en çok eğlendiğim mekanlar. Lucca’nın sakin zamanlarını seviyorum. Arada bir de geceyi 45’likte bitiriyorum.
Ben bunun için çalışıyorum
YEŞİM AKSOY (38) İLETİŞİM UZMANI
18 yaşımdan beri gezerim. Son 12 yıldan beri ise haftada beş-altı gece çıkıyorum. Ve hafta sonları da dahil olmak üzere her gün 09.00’da kalkıyorum. Duşumu alır, 10 dakikada evden çıkarım. 09:30-10:00 arası ofiste olurum. Gece dışarı çıkmak, sokakta olmak benim hayattaki tek motivasyonum. Ben bunun için çalışıyorum ve böyle deşarj oluyorum. Ne mutlu ki işim de buna müsait. Votkamı sek içerim. İçine karıştırdığımız şekerli şeyler hem daha çabuk sarhoş olmamı sağlıyor hem de kilo aldırıyor. Ertesi sabah aklımın başımda olması gereken bir toplantım varsa kendimi frenlerim yoksa kasmam, sonuna kadar eğlenirim. Gece ne kadar içmiş olursam olayım eve döndüğümde yatmadan önce litrelerce ayran içiyorum. Böylece sabah hiç alkol almamış gibi uyanıyorum. Bir de çok içtiğim günlerin ertesi günü öğlen yemeğinde mutlaka et yiyorum. O bana enerji veriyor ve midemi topluyor. Vazgeçemediğim mekanlar, Lucca’nın akşamüstü zamanları, White Mill, Nu Teras, Bebek Balıkçısı, Refik ve Topaz.
Öğlen bir saat uyuyup şarj oluyorum
TAYLAN KAĞBA (41) DIŞ TİCARET UZMANI
18- 20 yaşından beri gezerim. Bazen yedi gün çıkmam gerekiyor bazen beş. Çünkü mutlaka bir yerde bir şeyler oluyor. Arkadaşlar toplanıyor, güzel bir yemek yeniyor, iyi bir müzik oluyor ben de gidiyorum. Gençken çıktığımızdaki içki rutiniyle şimdiki çok farklı. Akşamüstü beşte viskiyle başlar, sabah beşte viskiyle bitirirdik eskiden. Şimdi o kadar hızlı gidemiyoruz. Her sabah 07:30 da kalkıyorum, spor yapıyorum. 11 senedir böyle. Haftanın beş günü, sekiz kilometre koşuyorum arkasından da saunaya girip bütün alkolü bünyeden atıyorum. Günde dört saat uyku bana yetiyor ama son birkaç yıldır öğlenleri de bir saat uyuyorum. O beni şarj ediyor. Mekan olarak Nişantaşı’ndaki yerleri seviyorum. Touch Down, Beymen Brasserie, Biber. Etiler’de ise Papermoon ve Şamdan. Beyoğlu’nda Novo, Otto, Refik, Mikla, Nu Teras. Sahilde de bir sürü balıkçı var gittiğim.
Beş gün çıkar iki gün dinlenirim
LEVENT ÖZÇELİK (41) REKLAMCI, YAYINCI
20 yıldır, haftada dört-beş gece çıkarım. İki gün ise hiçbir şey yapmadan dinlenirim. Hafta içi eğer işten erken çıkabilirsem akşam yedi gibi eve gelip iki saat ya uyurum ya da film izlerim. İkisi de aynı şey benim için. Yemeğe çıkıp sabaha kadar uzanan muhabbetlere pek girmiyorum. Ya 20:30-21:00 gibi yemeğe çıkıp en geç 02.00’de dönüyorum ya da 22:30-23:00 gibi barda arkadaşlarla buluşup sabahlıyorum. Yemekte şarap içiyorum. Şarap sonrası votka ve viski. Eskiden eve döndüğümde bir şeyler yerdim şimdi hiç yemiyorum. Çünkü sabah midende tuğla varmış gibi uyanıyorsun. Çok içtiysem mutlaka efervesan tablet içiyorum. Gittiğim mekanlar Novo, Otto, Kiki, White Mill, Luca..
Kötülüklerin anası içki değil, içkileri karıştırmak
LARA SAYILGAN (33) FOTOĞRAFÇI
16 yaşımdan beri gece dışarı çıkarım. 2019, Flyinn ve Deep ile başladık. Annem bizim için rezervasyon yapardı. Herkes tanıdığı için içeride abuk sabuk bir hareket yapma şansımız yoktu. Şimdi ise haftada dört-beş gün çıkıyorum. Ne zaman ne içeceğim hiç belli olmaz. Tamamen modumuza bağlı. Bilirim ki plansız olunca daha çok eğlenirsin. Hiç alakası yokken, durup dururken başlarsın içmeye ve gece çok iyi noktalanır. Bütün kötülüklerin anası içki değil; farklı içkileri karıştırmak. Geceyi huzurlu ve mutlu noktalamak için, sevgilinle tartışmamak için, ertesi gün sürünmemek için karıştırmamak gerekiyor. İçki öncesi zeytinyağı içersen sonrasında miden bulanmaz derler ya, denedim hiç memnun kalmadım. Evet, midene bir şey olmuyor ama sarhoş da olamıyorsun. Kışın Novo, Otto ve Public’de çok eğlendim. Bu aralar arkadaşlarımla Beyoğlu’nun arka paralelindeki enteresan mekanları keşfediyoruz.
BUNLARI SEVMEZLER!
Dans etmeyen, bir birayla geceyi bağlayan, hesap ödemeden tüyen arkadaşları, saldırgan kadın gruplarını, kötü müziği, sahte içkiyi, içkiyi söylediğin anda para isteyenleri, eğlenmeyen mekan sahiplerini, tuvalet kuyruklarını, düğüne gider gibi gelenleri, o kalabalıkta “Ne haber canım” deyip öpenleri, ertesi gün Facebook’tan birbirini ekleyenleri, elinden telefon düşürmeyenleri...
BUNLARI SEVERLER!
Dans eden insanları, şişe açma zorunluluğu olmayan mekanları, Ajda çalan DJ’leri, arada bir Türkçe attıranları, iyi müzik olan yerleri, içkinin çabuk geldiği zamanları, güzel kokteyllerin lezzetli atıştırmalıkların olmasını, samimi olup, laubali olmayan garsonları ve barmenleri, shut gönderen mekan sahiplerini, loş mekanları, şampanyanın bardak olarak servis edilmesini, temizliği...