Güncelleme Tarihi:
MAROON 5
OVEREXPOSED
A&M / Octone / Avrupa Müzik
1994-1998 yılları arasında Kara’s Flowers adıyla müzik yapan ekibin 2001’de ‘Maroon 5’ adını alması sonrasındaki serüven, Los Angeles’lı bu müzik âşıklarını zirveye taşıdı. 2002 tarihli ‘Songs About Jane’ albümündeki ‘This Love’, ‘She Will Be Loved’ ve ‘Sunday Morning’ gibi hitler sayesinde Maroon 5, alternatif rock’ı pop arenasına taşıyan en gözde grup olmuştu. O albümden sonra yaptıkları her işle biraz daha büyüyen, kulüplerden arenalara taşan, vokalistleri Adam Levine sayesinde kadınların aşırı ilgisini toplayan ama bir türlü o albümün müzikalitesine ulaşamayan grup, ‘Overexposed’ ile ikinci baharının müjdesini veriyor. Bir önceki albümde yer alan, single olarak yayımlandığı anda ortalığı kırıp geçiren ve 2000’li yılların en büyük pop marşlarından biri olan ‘Moves Like Jagger’ ile hâlâ büyük hit yazabildiğini kanıtlayan grup, ‘Overexposed’da modern rock tınılarından funk’a, groovy ritimlerden dans pop’a uzanarak hareket ediyor. Ve bu hareket sırasında, öyle kıvrak ritimler ve öyle akıcı melodiler kullanıyor ki, o harekete sizin de karşılık vermenizi adeta zorunlu kılıyor!
RICHARD HAWLEY
STANDING AT THE SKY’S EDGE
Parlophone / EMI
1967 İngiltere doğumlu gitarist, besteci, vokalist ve prodüktör Richard Willis Hawley’i size kısaca özetleyeyim... Henüz okul yıllarında kurduğu ilk grubu ‘Treebound Story’ dağıldıktan sonra başarıyı Britpop grubu Longpigs’le ‘90’larda yakaladı. 2000’de o grubun da dağılmasından sonra bir süre, arkadaşı Jarvis Cocker’ın grubu Pulp’la takıldı. Bugün solo kariyeriyle ön plana çıkan Hawley, yedinci solo albümüyle yine çok derin, karanlık ve ağır bir müzik seriyor önümüze. Kulaklarımızdan ziyade, ruhumuza sesleniyor yine. Ve her zamanki gibi; geceleri geliyor, pek işi yok üstadın gündüzlerle. Bundan önceki tüm solo albümlerinde olduğu gibi, bu albümünün de adında, doğduğu yer olan Sheffield’daki bir lokasyonun ismi geçiyor. Sky Edge, Sheffield’da son yıllarda yüksek suç oranına rastlanan bir bölge. Albüm, karanlık temasını direkt isminden alıyor yani. Hawley burada alternatif rock ve chamber pop etrafında dolanıyor ama ikisinin de içine tam olarak girmiyor. Klasik, elegant bir rock görkemi sunuyor ve sonucunda bu yıl dinlediğim en iyi birkaç albümden birini ortaya çıkarmış oluyor!
PERA
BİR BAŞKA DÜNYA
Çimens
2008 yılında Gökhan Mandır (gitarist/vokalist) ve Hakan Ünalan (davulcu) tarafından kurulan, bugünkü kadrosunda bu isimlere ek olarak Kaya Sevinç (gitarist) ve Arın Belenlioğlu’nu (basgitarist) da barından Ankaralı grup, daha ilk albümünden hiç şakasının olmadığını bas bas bağırıyor adeta. Biliyorsunuz; rock başka, Türkçe rock başka şey demek artık. Son 10 yılda böyle oldu. Rock müziğe Türkçe sözler yazılınca herkeste bir ‘ağlaklaşma’ refleksi baş gösteriyor. Hadi sözleri geçelim, ama müzik de rock’ın vaat ettiği çoğu şeyi karşılamıyor. Gitar tonları gerçekten ‘rock’ olan çok az grup kaldı. İşte Pera da bu azınlığa katılıyor, kulaklarımızın pasını siliyor. Neyse ki! Televizyonda kliplerini izleyemezsiniz bu grubun. Radyolarda bu şarkıları duyacağınızı zannetmiyorum. Çünkü Pera gerçekten rock yapıyor. Tamam, vokalist Gökhan’ın vokal çizgileri Türkçe rock kalıplarına yakın seyrediyor (Duman esintileri bariz!) ama yıllar önce Crossfire’ın ilk albümüyle dikkatimizi çeken Kaya’nın rifleri ve sound üzerindeki genel ayarı; Pera’yı piyasa rock’tan, arabesk rock’tan kurtarıyor. Aynen devam!
TAHRİP
ARAF
MK2Ankara
Emrah Çulha (vokalist), Cihan Alper Taş (gitarist), Umut Boran (basgitarist) ve Ramazan Anar’dan (davulcu) oluşan kadrosuyla Ankaralı grup, ilk albümünü raflara yolladı. Grubun kökeni 2000 yılına dayanıyor ama şimdiki tarzları olan hardcore soslu metal kulvarına 2006 yılında sapmışlar. Yerli gruplarda dikkatimi çeken ilk şey çoğu zaman şarkı sözleri oluyor. Tahrip bu konuda, duruş anlamında muhalif bir çizgide. Şarkı sözlerinde dertli oldukları toplumsal konulardan dem vuruyorlar. Açıkçası içi boşaltılmış, ağlak aşk cümleleri yerine, tam olarak hedefi tutturamasa da bu tarz sosyo-politik şarkı sözlerini tercih ediyorum uzun süredir. Tahrip bu açıdan beğenimi kazandı. Caprice Attack’ın rap mısralarıyla konuk olduğu şarkılarsa, grubun muhafazakâr bir müzikal duruşa sahip olmadığını gösteriyor. Eh, bu da iyi. Ama keşke prozodiye ve nakarat melodilerine biraz daha kafa yorsalarmış demeden edemiyor insan. Yine de henüz ilk albümleri olması bakımından çok da olumsuz bir hava çizmek istemem. Pes etmezler umarım. Zira sert müziğe, sert gruplara her daim ihtiyacımız var.
MICHAEL JACKSON
BAD 25
Sony Music
25 senedir eni vici vokke...
Bana kalırsa Michael Jackson’ı sadece müzik tarihini değiştirmiş bir yıldız olarak göremeyiz. Bu kalıba sığmaz çünkü. Son 30 yılın insanlık tarihini derinden etkilemiştir ve sadece müziğiyle değil; tavrıyla, düşünceleriyle, anlattıklarıyla, tüm yaşamıyla eşsiz bir kişiliktir.
İşte böylesine önemli bir şahsiyetin ölümünden sonra, kataloğunda yer alan ürünlerin yıllar içinde allanıp pullanıp yeniden satışa çıkarılacağını tahmin etmek güç değildi. Açıkçası bunda bir sakınca göremiyorum. Orijinal eserin ruhu zedelenmediği sürece, böylesine efsanevi ürünleri yeni nesillerin gözüne sokmak iyi bir fikir bana kalırsa.
31 Ağustos 1987’de yayımlanan ‘Bad’, Kral’ın kariyerinde önemli rolü olan Quincy Jones’un prodüktörlüğünü yaptığı üçüncü Michael Jackson albümüydü. Albümde yer alan 11 şarkıdan 9’unun şarkı sözlerine imza atan Michael Jackson, aynı zamanda albümün prodüktörleri arasında yer alıyordu. Çıktığı hafta tam 12 ülkede 1 numara olan albümdeki 11 şarkıdan 10’u single olarak yayımlandı ve 5’i Amerikan Billboard listeleri başta olmak üzere birçok ülkede 1 numaraya yerleşti. Albüm, altı dalda aday olduğu Grammy’lerden ikisini kazandı ve sonunda 45 milyonluk bir satış rakamına ulaştı. (Bu sayede tüm zamanların en çok satan beşinci albümü olma özelliğine sahip oldu.)
Şimdi bu albüm, Sony Music’in iştirakiyle 25’inci yılında çift CD olarak yeniden basıldı. İlk CD, albümün orijinal versiyonunda yer alan şarkıların yeniden mastering’e tabi tutulmuş versiyonlarını barındırırken; ikinci CD, işi ‘koleksiyon değeri yüksek’ hâle getiriyor. Bu CD’de Michael Jackson’ın Hayvenhurst’teki kişisel stüdyosunda kaydedilmiş, daha önce yayımlanmamış içerik bulunuyor. Albümdeki şarkıların ilk demo hâlleri ve albümde yer almamış diğer demolar gibi mesela... Tüm bu içerikler; albümün yapımı esnasında kaydedildiği şekilde, hiçbir değişiklik ve ekleme yapılmadan aynen aktarılmış. Ayrıca şarkıların Afrojack ve DJ Buddha gibi günümüz DJ ve prodüktörleri tarafından hazırlanmış yeni remiksleri de bulunuyor. Günümüzün ‘düet mafyası’ Pitbull’un da ‘Bad’ şarkısının yeni versiyonuna yaptığı düet dikkat çekici. Albümün kartoneti de içerdiği fotoğraflarla, o dönemi gözler önüne seriyor. Uzatmayayım, bu albüm evinizde yoksa kendinize müzik arşivcisi demeyin.