Güncelleme Tarihi:
METALLICA
BEYOND MAGNETIC
Universal / Avrupa Müzik
Tüm zamanların en büyük metal grubu Metallica’nın zor dönemleri tamamen atlattığının işareti niteliğindeki 2008 tarihli klas albüm ‘Death Magnetic’in kayıtları sürecinde ortaya çıkan, fakat son anda albüme giremeyen dört şarkıdan oluşuyor, ‘Beyond Magnetic’. Nihayet ülkemizde de CD olarak müzik marketlerin raflarına yerleşti. ‘Death Magnetic’teki rif bolluğunun, güçlü gitar tonlarının ve ‘canlı’ tınlayan sound’un devamı niteliğinde bir ‘kısa albüm’ bu. Açılışı yapan ‘Hate Train’ melodik yapısı ve vokalist/gitarist James Hetfield’ın tutkulu sözleriyle dikkat çekiyor. ‘Just a Bullet Away’ temposuyla, diğer üçüne nazaran kendinizi en rahat kaptıracağınız parça. Lars’ın tekdüze davulları ve şarkının ortasındaki ‘es’in biraz uzun olması dışında kulak tırmalayan bir detay yok. ‘Hell and Back’ bu albümden konserlere taşınan tek şarkı şu anda. Groovy, sert bir rock‘n’roll zehiri... Son şarkı ‘Rebel of Babylon’ ise ‘Beyond Magnetic’teki favorim. Sert, güçlü, ritmik, 2012 model bir thrash metal şarkısı. Sonuç itibarıyla dört şarkı da ‘Death Magnetic’e koysanız sırıtmayacak düzeyde. Hetfield, demo kaydedermişçesine sergilediği rahatlığı dışında yine kusursuza yakın. Eh, bu da başlı başına bir albümü ‘çok iyi’ yapmak için yeter.
YAYA
BAY A.’NIN HİKÂYESİ
Ateş Müzik
‘Bay A.’nın Hikâyesi’ Ata Akdağ’ın uzun süredir besteleyip sözlerini yazdığı özgün bir proje. Bunu ortaya çıkarmak adına yıllardır çeşitli sahnelerde birlikte müzik yapan dört arkadaş bir grup oluşturuyor. Yaya adındaki bu birliktelik; Ata Akdağ (klavye, vokal), Taner Keleş (gitar, geri vokal), Mert Alkaya (davul) ve Ferhat Hasanoğlu’dan (basgitar, geri vokal) oluşan kadrosuyla 2007 yılında yürüyüşüne başlıyor. Bu, 42 dakika boyunca temaların birbirine bağlanarak geliştiği progresif bir konsept albüm. Progresif rock etkileşimli, ‘70’ler rock sound’una yakın bir tınıya sahip. Düzenleme fikirlerinin albümün bütünlüklü yapısına uygun olması, grup üyeleri için yeni ve zorlayıcı bir deneyim olmalı ama sonuçta Taner Keleş’in prodüktörlüğünde bu dört müzisyenin her birinin kendini ifade edebildiği, Türkçe rock’ta eşine az rastlanır özgünlükte bir albüm ortaya çıkmış. Müzik dünyasındaki klişelerin çok uzağında, kendi yolunda ağır ve emin adımlarla yürüyen bir çalışma... Şarkı sözlerinin albümle aynı adı taşıyan kısa bir hikâyeden esinlenerek yazıldığı; bu alanda da denemeler içeren bir proje... Ne kadar birikimli olsalar da, ona hayat veren grup üyelerinin amatör ruh ve heyecanlarını da katarak yazdıkları bir ‘ilk sayfa’...
UMUT TÖRE BANDOSU
APANSIZ
Gri Plak
Şu sıralar yeni albümü ‘Aşkın Izdırabını...’yı kaydetmekte olan Hayko Cepkin’in uzun süre gitaristliğini üstlenmiş Umut Töre, artık yola kendi grubuyla devam ediyor. Bu da ilk albümü... Ehl-i Keyf’ten tanıdığımız Akif Burak Atlar (mızıka, melodika ve geri vokal), yine Umut’la aynı dönemde Hayko’nun grubunda çalan basçı Poyraz Kılıç ve Sakin’den hatırladığımız davulcu Soner Özışık’tan mürekkep grubuyla Umut, Hayko ile icra ettiği müziğin aksine burada daha dingin, daha naif, daha sakin ve daha yavaş. Yer yer lounge havalarını çağrıştıracak kadar ‘arkaya’ kaçan bir akış, yer yer klasik rock‘n’roll ilhamına ulaşan bir selam... Rock enstrümanlarıyla minimal müzik yapma derdindeki birçok grubun şarkıları beni hayattan soğuturken imdadıma bu albüm yetişti. Umut Töre ve bandosu, sade müziğin sıkıcı müzikle aynı anlama gelmediğini kanıtlayan bir esere imza atmış. Basit melodilerle, basit rif’lerle, basit sözler ile, bağırmadan, son derece etkileyici bir tat yakalanmış. Güney sahillerindeki küçük otellerin bahçesinde çalınacak rock bu, benim sözlüğümde. Ellerinize sağlık arkadaşlar, hikâyeler bitmesin gönlünüzde...
SİNAN AKÇIL
KARNAVAL
Poll Production
Müzik adamı Saim Akçıl’ın oğlu ve piyanist İdil Akçıl’ın kardeşi olan, müziğe küçük yaşlarda başlamış, şimdiye kadar başta İzel olmak üzere Enbe Orkestrası, Ferhat Göçer, Candan Erçetin, Yaşar, Zeynep Casalini, Mustafa Sandal, Gülben Ergen, Ebru Gündeş, Kutsi, Hande Yener gibi isimlerle çalışmış olan Sinan Akçıl, Hadise’nin 2009 Eurovision’da dördüncü olan ‘Düm Tek Tek’ şarkısına da imza atmıştı. İşin mutfağında kaldığı müddetçe kimse sesini çıkarmıyordu. Hatta ortaya çıkardığı işlere ‘Türkçe popun düşük standartları dâhilinde’ alkış bile tutuluyordu. Ne zamanki vokalist olmaya karar verdi, o zaman işin rengi değişti. Gerçi o değişen rengi sadece biz gördük... Yoksa genel güruh gene verdi coşkuyu... Alkış, kıyamet... Bizde yemiyor. Soner Sarıkabadayı ile birlikte şarkı söylemeyi sadece hobi olarak sürdürmeleri gerektiğine inandığım Akçıl, yeni albümünde şaşırtmıyor. Gerçi bu sefer sesine verilen efektler ile durum biraz kurtarılmış gibi. En azından bu yönde bir çaba olmasını olumlu karşılıyorum. Daha iyi bir vokal, daha iyi düzenlemelerle bir şeye benzeyebilirmiş bu şarkılar... Sıradan, fabrikasyon Türkçe pop şarkılarla eğlenmek isteyenler dışında bu albümü önerebileceğim müziksever profili yok, üzgünüm.
SILA
JOKER
Sony Music
Farklı bir Sıla için Olimpos’a buyurun...
Türkiye’de icra edilen ve geniş kitlelere ulaşan (ulaştırılan mı desek?) popüler müziği genel anlamda ne kadar ucuz ve itici bulduğumu daha önce defalarca belirtmiştim. Sizlerden gelen tepkiler sürekli “Hiç mi iyi bir şey yok yani Türkçe popta?” minvalinde olduğu için ben de elime geçen en ufak bir olumlu cevap fırsatını kaçırmak istemedim. İşte size, “Hayır, tabii ki hepsi kötü değil” cevabı vermemi sağlayacak belli başlı isimlerden biri; Sıla.
Kendisini ilk olarak Kenan Doğulu düetli ‘...dan Sonra’ çıkış şarkısıyla tanımış ve daha o şarkıdan itibaren takibe almaya başlamıştım. Gerçi sonra çizdiği kulvar ilk çıkış şarkısından uzak bir rotada seyretse de Sıla üç albümüyle de Türkiye’deki ‘popüler’, ‘radyo dostu’ müziğin sulandırılmamış örneklerini, klas bir şekilde serdi önümüze. Ondaki, dans ettiren disko popu değildi. Vıcık vıcık ucuzluktaki arabesk de hiç bulaşmadı müziğine. Sıla biraz alaturka, biraz akustik, kendi yolunda... ‘Ne Desem İnanırsın’, ‘Sevişmeden Uyumayalım’, ‘Masumum’, ‘Yara Bende’, ‘İnşallah’, ‘Bana Biraz Renk Ver’, ‘Acısa da Öldürmez’, ‘Kafa’, ‘Oluruna Bırak’... Kaç oldu? Üç albümle bu kadar ‘kanıksanmış’, bu kadar radyoların gediklisi, dillere pelesenk olmuş şarkı yazmak kolay değil.
Şimdiki durağıysa onunla birlikte yol alan başarılı ekibin vizyonunun ürünü; bir canlı kayıt albümü. ‘Joker’ hem audio CD hem de DVD olarak aynı kutu içinde satışta bir süredir. Nihayet bu hafta izledim. Doyamadım, birkaç kez izledim. Sıla almış yanına tüm ekibini, düşmüşler yola... Ocak ayında, ülkenin büyük bölümü kara kışa mahkumken varmışlar Olimpos’a ve şirin bir otelin, güzel bir köşesinde başlamışlar çalmaya... Mesela ne var bu albümde? Bir kere Sıla’nın en sevilen şarkıları var. Hem de daha önce duymadığınız yeni düzenlemeleriyle... O sırada ne çalınıyorsa, aynen kaydedilmiş. Bunların yanı sıra sözü ve bestesi Sıla’ya ait fakat daha önce başka isimlerin albümlerinde yer alan ‘Bodrum’un Suları’ var... Daha sonra, yine sözleri Sıla’ya ait, bestesiniyse gitaristi Efe Bahadır ile ortak yaptığı ‘Pardon’ var ve bu şarkı ilk defa gün yüzüne çıkıyor.
Enstrüman temelli müzikten kopmadığı için Sıla’yı kutluyorum. DVD görüntülerindeki renk ayarının daha iyi olması gerektiğini düşünsem de ortaya şık bir iş çıkardıkları için de hem Sıla’yı hem de ekibini tebrik ediyorum...