Haftanın albümleri

Güncelleme Tarihi:

Haftanın albümleri
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2012 20:19

Haberin Devamı

FATİH ERKOÇ
BABAMDAN MİRAS
Mefa Prodüksiyon

Daha önce birçok defa yazdım, biliyorum ama ara ara hatırlatmakta da beis görmüyorum; kartonetine, genel olarak görsel tasarımına önem verilen albümlerin bende yeri ayrıdır. Müziğinden bağımsız olarak, o albümlere çok değer veririm. Tabii ki asıl önemli olan (ve olmak zorunda olan) müziktir ama şarkıların bir araya gelmesiyle oluşan albüme bir ‘sanat eseri’ niteliği kazandırma niyetindeki sanatçının tarafındayımdır ben her daim. İşportadaki kopya CD’lerden bir farkı olmayan albümleri piyasaya sürenlerin değil. Türk pop müziğinin önemli isimlerinden Fatih Erkoç da, çift CD’lik bu yeni albümünde beni öncelikle kartonetinde kullandığı fotoğraflarla etkiledi. Merhum babası Udi Hasan Erkoç’a ithaf ettiği bu albümünde Erkoç; Türk sanat musikisinin eskimeyen, eşsiz, unutulmaz eserlerine yeniden ses veriyor, onları yeniden yorumluyor. Çok da iyi ediyor zira Erkoç’un sesinden bu şarkıları duymak ayrı bir zevk. Günümüzde en sık dinlediği müzik türü Türk sanat müziği olan bir kitlenin olup olmadığı konusunda kesin bir yanıtım olmasa da, ‘Babamdan Miras’ın arşivlik bir albüm olduğuna inanıyorum. Bir itirafla sonlandırayım; ikinci CD’nin sonuna geldiğimde ‘Türk sanat müziğini kim sevmez ki?’ diye sordum kendi kendime...

Haberin Devamı

SİBEL CAN
MEŞK
Emre Grafson Müzik

Sibel Can ismi; benim için (ve eminim onu magazin programlarından takip eden birçok kişi için) uzun zamandır bir şarkıcıdan çok, sürekli kilo alıp sonra da özellikle yaz aylarında bu kiloları vermesiyle meşhur bir kadını ifade ediyor. Daha doğrusu ediyordu. Ta ki geçen yıl çıkardığı ‘Seyyah’ albümüne kadar... Normalde Sibel Can dinleyen biri değilim ama nedense o albüm çıkar çıkmaz bir merakla dinlemiş, fena da bulmamıştım. Özellikle ‘Hançer’ ve ‘Suistimal’ şarkılarıyla anasonlu ortamlarımıza eşlik etmişti Can, o albümüyle. ‘Seyyah’ın etkisi henüz geçmemiş olacak ki, Can’ın yeni albümünü de çıkar çıkmaz dinlemeye başladım. Sibel Can bu albümde, 26 yıllık sanat serüveni boyunca kendince bir ilki gerçekleştiriyor ve 40 yıl önce söylenmiş Türk sanat müziği eserlerini hem hatırlatıyor hem de o şarkıları yeni nesille tanıştırıyor. Tıpkı Fatih Erkoç albümü gibi... Bu tarz albümlere ‘hazıra konma’ gözüyle bakılabilir ama Sibel Can tüm şarkılara kendi imzasını atmayı başarabilmiş. Şarkıların orijinal hâllerindeki ruhu çok bozmadan günümüze adapte etmek pek kolay iş değildir. Bu zorluğun altından kalkabilmiş olması dolayısıyla tebrik ederim. Fasıl geceleri bir soundtrack albümü daha kazandı diyebiliriz.

Haberin Devamı

İZEL
AŞK EN BÜYÜKTÜR HER ZAMAN...
Poll Production

İTÜ Devlet Konservatuarı mezunu, öğrenciliği sırasında (1991’de) İtalya’da düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması’na Türkiye adına katılmış, öğrenimi sırasında Maksim Gazinoları’nda kemençe çalıp önemli assolistlere vokalistlik yapmış, daha sonra Çelik’le beraber barlarda ve kabarelerde programlar yapmış İzel’i tanımayan yoktur bu sayfayı okuyanlar arasında değil mi? Türk pop müziğinin patlama yaptığı yıllarda Ercan Saatçi ve Çelik Erişçi ile kurduğu İzel-Çelik-Ercan grubuyla tanınan, ardından sadece Ercan ile yola devam eden ve 1995’ten beri de solo takılan İzel; dokuzuncu solo albümünü çıkardı. Tüm söz ve müziklerin altında Onur Özdemir ve Alper Narman imzasının olduğu albümü iki açıdan ele alabiliyorum. Müzikal açıdan, toplam 12 şarkı boyunca duyduğum şey; standart edisyon Türkçe pop. Hafif fantezi sularına da giren (bkz: ‘İyi Ki Doğdun’), yıllardır sağda solda, radyolarda, TV kanallarında, yazın kumsallarda ve barlarda duyduğumuz normal Türkçe pop işte, anlattırmayın uzun uzun. Şarkı sözleri açısından ise bir ‘alışılanın dışına çıkabilme çabası’ gördüm, bu çabayı takdir de ettim ama bazen ipin ucu fena kaçmış (bkz: ‘Drakula’). Standart Türkçe pop sevenler dışında kimseye önerebileceğim bir albüm değil.

Haberin Devamı

JULIEN CLERC
FOU, PEUT-ÊTRE
EMI

Clerc’i tanımayan genç okuyucularım olabileceğinden, üstadı kısaca tanıtarak başlayayım. Asıl adı Paul Alain Leclerc olan Fransız sanatçı, 1947 Paris doğumlu. Kendisi çağımızın en büyük chanson müzisyenlerinden biri olarak kabul ediliyor ve Fransa’nın yetiştirdiği, uluslararası popülariteye sahip en önemli chanson müzisyenlerinden biri olarak kariyerine devam ediyor. Neo-senfonik müzik üzerine vibrato tekniği (‘Ses titretme’ diyebiliriz. Bu tekniği yüzünden ona bir dönem ‘keçi ses’ lakabı takılmıştır) olarak adlandırılan vokal numarasıyla tam 50 yılı aşkın süredir müzik yapıyor ve hâlâ büyük bir iştahla üretmeye devam ediyor. Üstelik basmakalıp, rutinleşmiş bir çizgiye sahip olduğu da söylenemez. Bugüne kadar 30’un üzerinde albüm yayımlayan Clerc için ‘Fransızcanın Leonard Cohen’i’ yakıştırması yapıyorum ben. Bu durumda; eğer bir Cohen dinleyicisiyseniz, Clerc’in müziğinden tat alma olasılığınız hayli yüksek. Üstat bu albümde beklemediğim bir yönden vurdu beni. Şöyle ki; ben son 4-5 albümünde olduğu gibi daha ağır ağır ilerleyen tempodaki şarkılarının devamını bekliyordum ama ‘Fou, Peut-être’de 70’lerdeki hızını ve görkemli altyapılara sahip şarkı yapısını yeniden yakalamış Clerc. Şaşkınım ve mutluyum.

Haberin Devamı

YANNI
LIVE AT EL MORRO, PUERTO RICO
Sony Music

Dünyaya dokunan müzik

Kendinizi sadece bir dinleyici olarak görmüyor, müziği hayattaki tutkularınız arasında konumlandırıyorsanız, onun asıl solunum alanı olan sahneye de ilgi duyuyorsunuz demektir. Eğer öyleyseniz yaklaşın; şu an elimde tuttuğum albüm, bu hayatta iyi bir konser performansının yarattığı etkiyi sağlayabilecek çok az şeyin olduğunu kanıtlayacak düzeyde.
Yanni’den bahsediyorum... 1984’ten beri yayımladığı albümleri dünya üzerinde 20 milyonun üzerinde satmış, yüz binlerce insana muhteşem konser performansları tattırmış bir Yunan müzisyen... Hindistan’daki Tac Mahal, Yunanistan’daki Akropolis ve Çin’deki Yasak Şehir gibi çok önemli dünya miraslarında konserler verebilen ender sanatçılardan biri olan Yanni, bu geleneğini sürdürüyor. Benim gibi, iyi bir konser keyfi için mekânın da iyi olması gerektiğine inananlardansanız, içinde hem CD hem de DVD olan bu albümün, özellikle DVD kısmı tam size göre. Zira Porto Riko’daki El Morro adlı bu mekân; bugüne kadar gördüklerim arasında, konser vermek için seçilmiş en büyüleyici yerlerden birisi. İzleyince bana hak vereceksiniz. ‘Sihir, güç ve güzellik’ başlıklı bir konseptle sahne alan Yunan sanatçının, Unesco’nun kültür mirası listesinde yer alan El Morro’daki bu sold-out konserinin DVD’sini bir defa izlemek yetmedi, birkaç defa izleyip durdum gecelerce. San Juan’daki Castillo San Felipe Del Morro’da konser vermek, Yanni’nin her zaman hayaliymiş. Konser sırasında bunu kendisi anlatıyor. Albümde Yanni’nin son stüdyo albümünden ‘Truth of Touch’, ‘Voyage’ ve ‘Vertigo’ gibi şarkıları, ayrıca ‘Nightingale’ şarkısının da yeni bir versiyonunu duyuyoruz. Bunların yanı sıra uzun zamandır yeniden kaydedilmemiş olan ‘The End of August’, ‘The Rain Must Fall’, ‘Felitsa’, ‘Ode to Humanity’, ‘Niki Nana’ ve ‘One Man’s Dream’ gibi klasiklerin de yepyeni versiyonları yer alıyor bu muazzam performans işçiliğinde.
Tüm zamanların en çok satan new age sanatçılarından Yanni’nin piyanosu başındaki mütevazı hâkimiyeti, bu hâkimiyeti kalabalık bir kadroya sahip orkestrası üzerinde de ince bir asaletle kullanması ve seyircilere gülümseyen gözlerle bakmayı bir an bile eksik etmemesi sayesinde içine çabuk girebileceğiniz enstrümantal bir canlı performans bu. O sebeple albümün sadece CD olarak değil, yanında bir de DVD ile çıkması büyük avantaj.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!