Güncelleme Tarihi:
SOULFLY
ENSLAVED
Roadrunner / EMI
‘90’ların başında kült olan Brezilyalı thrash metal grubu Sepultura’nın kurucusu Max Cavalera’nın ‘96’da Sepultura’dan ayrıldıktan sonra kurduğu Soulfly, sekizinci albümüne ulaştı. Max, Soulfly’ın groove metal ile thrash metal arası yolculuğunu son birkaç albümdür thrash metal ve death metal arasına sabitlemiş durumda. Bu albüm de o yolun yolcusu. Öne çıkan şarkılar ‘Gladiator’, ‘Legions’ ve ‘American Steel’. Ama rif ustası Max, kariyerinin en vasat rifleriyle karşımızda bu defa. Albümün yeni bir basçı ve yeni bir davulcuyla kaydedilmiş olmasından dolayı grupta yeni bir heyecan dalgası oluşacağını tahmin ediyorduk ama değişen pek bir şey olmamış. Yanlış anlaşılmasın, Max’in ölüsü bile bugün dev festivallerin çadır sahnelerinde 10 bin kişiye çalan zibille grubun müziğini tokatlayacak kudrettedir, o ayrı ama babanın geçmişinden öyle bir mirası var ki, ondan bu kadar fazla ‘vasat’ şarkı duyunca insanın canı açıkçası biraz sıkılıyor. Günümüzdeki insan hayatının modern bir kölelik olduğu temasını işleyen albümde Max’in cümlelerinde en ufak bir törpülenmişlik olmaması, albüme dair en olumlu özelliklerden. Zira şu günlerde kimsenin söylemeye cesaret edemediği gerçeklere parmak basan şarkı sözlerine ihtiyaç var.
EMRE AYDIN
BENİ BİRAZ BÖYLE HATIRLA
565 Yapım / DMC
Emre Aydın kariyerinin zirvesinde. Kendisinden ne ürün gelirse gelsin listelerde üst sıralarda yer alıyor. İçinde bulunduğu toplama albümlerde de bu böyle, kendi işlerinde de. Sırada ise bu sene sonunda çıkarmayı planladığı yeni albümü öncesinde aperatif olarak çıkardığı single çalışması var ve iki şarkıdan oluşan bu single da çıktığından beri CD satışları listelerinin en üst sıralarında yer alıyor. ‘Rock desen değil, pop desen değil’ diyebileceğimiz tarzı ve her daim işin içine kattığı melankolizm ile kendine özgü bir haleti ruhiyesi olan Emre, bu iki yeni şarkıda da aslında bir sürpriz vaadetmiyor sevenlerine. ‘Soğuk Odalar’, sözleri ve müziği Gülden Mutlu’ya ait bir şarkı. Kendisi şarkıda Emre’ye eşlik de ediyor. Sesi güzel. Düzenleme ise Türkçe popun son dönemlerde gündemdeki ismi Mustafa Ceceli’ye ait. Klasik Yaylı Grubu’nun ön planda olduğu ‘Soğuk Odalar’ için ‘Gülden Mutlu’yu bizlerle tanıştıran şarkı’ diyebiliriz. (Kendisinin ilk albümü yakında Emre Aydın’ın yapımcılığıyla çıkacak.) ‘Beni Biraz Böyle Hatırla’ ise Yunan müzisyen Nikos Papadopoulos’un bestesi üzerine Emre’nin yazdığı dokunaklı sözlerle oluşturulmuş ve benim gayet beğendiğim bir şarkı. Serkan Çağrı’nın çaldığı klarnet, şarkıyı uçuruyor.
ÇEŞİTLİ SANATÇILAR
TITANIC SOUNDTRACK
Sony Music
Denizcilik tarihinin en büyük hayal kırıklığı ve trajedilerinden birine sebep olan Titanic gemisinin 100. yılı şerefine 11 Oscar’lı efsanevi filminin unutulmaz soundtrack albümü iki CD’lik ‘Anniversary Edition’ ve dört CD’lik ‘Collector’s Edition’ versiyonlarıyla, filmin 3 boyutlu olarak yeniden gösterime girdiği günden beri müzik marketlerde. Oscar ödüllü besteci ve orkestra şefi James Horner’ın film için bestelediği müzikler Titanic’in denize açılışının 100. yılında yeniden master edildi. İki CD’lik versiyonda da, dört CD’lik versiyonda da I Salonisti’nin filmde yer alan müziklerine ek olarak daha önce yayımlanmamış besteler, özel notlar, fotoğraflar ve dört adet orijinalinin aynı tasarımdaki Titanic bagaj çıkartması yer alıyor. Ayrıca albümün dört CD’lik geniş versiyonunda James Horner’ın Titanic için bestelediği film müziklerinin yanı sıra yeniden master edilen ‘Back to Titanic’ albümü ve Titanic döneminde popüler olan şarkıların derlemesi olan bir CD de yer alıyor. Kısacası; Celine Dion’un klasikleşmiş ‘My Heart Will Go On’ şarkısının da içinde bulunduğu bu efsanevi soundtrack albümü şimdi Sony Music sayesinde arşivlik iki ayrı versiyonuyla sinefil ve müzikseverlerin koleksiyonlarının başköşesinde olmayı hak ediyor.
ÇEŞİTLİ SANATÇILAR
HAFTASONU CAZ KEYFİ 2
Artist Music
İlki büyük ilgi gören ‘Haftasonu Caz Keyfi’ serisinin yeni albümünde yine caz, bossa nova ve lounge müzik tarzlarında 36 örnek, toplam üç CD içerisinde bir araya geliyor. Açılışı ünlü Fransız müzik adamı Serge Gainsbourg bestesi ‘Ces Pettits Riens’ yapıyor. Albümün en özel sürprizlerinden biri ise benzer albümlerde ender rastlanan Louis Armstrong yorumuyla ‘Kiss of Fire’. Albümde dinleyince yepyeni yorumlarıyla yeniden keşfedeceğiniz diğer eserler arasında ben en çok; ‘As Time Goes By’, ‘Hymne a L’amour’, ‘Solamente Una Vez’, ‘Smile’, ‘Les Yeux Ouverts’, ‘The Windmills of Your Mind’, ‘Corcovado’, ‘In a Sentimental Mood’, ‘Could It Be Magic’, ‘Sway’, ‘How Insensitive’, ‘Caminhos Cruzados’, ‘When I Fall in Love’ı beğendim. Uzun yıllar eskimeyecek ve en keyifli anlarınıza eşlik edecek ‘Haftasonu Caz Keyfi 2’ ilkinde olduğu gibi yine ‘tek CD fiyatına 3 CD’ avantajıyla satışa sunuldu. Bir CD koleksiyoncusu olarak paketlemesine, görsel tasarımına, kartonetine önem verilmiş ve bu sayede sunumu kaliteli olan ürünlerin yeri bende her daim ayrıdır. İşin içeriği kadar sunumu da oldukça önemlidir ve bu albüm, bu açıdan da tam puan aldı benden. CD koleksiyoncusu olan caz tutkunları arşivlerine katmalılar derim mutlaka.
MADONNA
MDNA
Interscope / Live Nation / Avrupa Müzik
Kariyerinin en kötü albümü
Madonna 7 Haziran’da kariyerindeki ikinci Türkiye konserini vermek üzere İstanbul’da, Türk Telekom Arena’da sahne alacak ve yaklaşık 50 bin kişinin katılacağı bu konserin biletleri sadece üç buçuk günde bitti. Bu, Türkiye açısından inanılmaz bir olay. Kısacası hazirana kadar Madonna, müzik gündemimizi bir hayli meşgul edecek ve hatta yüksek ihtimalle olağanüstü geçecek konserden sonra da dillerden düşmeyecek. Şikâyetçi miyim? Tabii ki hayır. Green Day frontman’i Billie Joe Armstrong’un sevdiğim bir lafı vardır: ‘The Beatles sevmiyorum demek havayı sevmiyorum demek gibi bir şey.’ Bu lafı pop müzik için Madonna’ya da uyarlayabiliriz diye düşünüyorum. Zira pop müzik seviyorum diyen kimsenin Madonna sevmeyebileceği ihtimali aklımda oluşmuyor. Eh, pop müziğin de adı üstünde en çok dinlenen müzik olduğunu düşünürsek... Madonna’nın hikmetinden sual olunmayacağı bir manzara çıkıyor karşımıza.
Peki ama günümüzde Madonna neyi temsil ediyor? Yeni nesil müzik tutkunları bugünün Madonna’sına baktıklarında ne görüyorlar? Kariyeri başarılarla dolu, Ertuğrul Özkök’ün deyimiyle bir ‘tabu seri katili’ni mi yoksa 53 yaşında hâlâ 18’lik çıtır gibi takılmaya çalışan yaşlı bir teyzeyi mi? Açıkçası kariyer itibari yönetimi konusunda, popun kraliçesinin bu albümle birlikte yanlış bir adım attığını düşünüyorum. Çünkü şöyle bir şey var mesela; yıl olmuş 2012, Madonna hâlâ ‘Girl Gone Wild’ diye şarkı yapıyor, 30 yıldır kullanıla kullanıla klişeleşmenin de ötesine geçmiş cümle kalıplarına ihtiyaç duyuyor ve mini etekler giyip genç kızlar gibi takla atmaya falan kalkıyor. Oysaki benim artık ondan beklediğim bir ağırbaşlılık var, müziğine de yansıması gerektiğini düşündüğüm. Zira bir imaj her yaşta aynı vuruculuğu sağlayamıyor.
Madonna, bu albümde de her albümünde olduğu gibi dönemin gözde tarzlarına göz kırpıp söz konusu tarzlara kendi rengini bulaştırmaya çalışmış, başarılı da olmuş. Kendi diskografisi içinde gerçekten de daha önceki işlerinin karbon kopyası olmayan bir albüm daha yaratmayı başarmış. Ancak ortaya çıkan işin ortalama üzeri olduğunu söylemek güç. Esinlenmeden çok başlangıç ve bitişi belirlenmiş kayıt tarihlerine harfi harfine uyarak bir görev tamamlarcasına bitirildiğini düşündüren ‘MDNA’, elektronik müzikten başkasını dinlemeyen tayfayı ve en sıkı Madonna hayranlarını avucunun içine alabilir ama uzun vadede kalıcı olmaktan çok uzak bir albüm.