Güncelleme Tarihi:
Müzik
****
CAN ATİLLA
İMPARATORLUK 2005-2011
Sony Music / Columbia
Elektronik new age müzik söz konusuysa ülkemizde ve dünya çapında en başarılı temsilcimiz diyebileceğim Can Atilla yaptığı sıradışı konsept albümler, tiyatro ve opera müzikleri, sayısız belgesel ve organizasyonlarda kullanılan eserleri ile sanat dünyasında adını sıkça duyduğumuz usta bir müzisyen. Şimdi Osmanlı İmparatorluğu’nu anlattığı, yurtiçi ve yurtdışı dâhil olmak üzere toplamda 100 bin satış rakamını geçen ‘Cariyeler ve Geceler’ (2005), ‘1453 Sultanlar Aşkına’ (2006), ‘Aşk-ı Hürrem’ (2007) ve en son 2010’da yayımlanan ‘Altın Çağ’ albümlerinden oluşan dörtlemesini çok özel bir DVD’nin de bulunduğu ‘İmparatorluk’ isimli box-set ile sunuyor.
Bu albüm dizisi bir imparatorluğu, bir dönemi anlatımıyla sadece ülkemizde değil, dünyada da bir ilk olma özelliğini taşıyor. Orta Çağ Avrupasından Osmanlı tarihine, o günlerde yaşanan ve Rönesans’a kadar giden değişimlere, dönemin mistik ve gizemli günlük yaşamına ve sarayda haremin entrika ve gizem dolu yaşamına eşsiz bir yolculuk vadeden bu çok özel İmparatorluk box-set’i, toplamda 5 CD, 1 DVD ve 56 sayfalık şahane bir kitapçık içeriyor. Arşivlik bir eser!
***
ERASURE
TOMORROW’S WORLD
Mute / EMI
Bayanlar, baylar... Huzurlarınızda new wave ve synthpop’un en istikrarlı, en üretken grubu... 1985’te İngiltere’de kurulan ve klavyeci Vince Clarke ile vokalist Andy Bell’den oluşan grup, ‘80’li yılların sonu ile ‘90’ların başında kariyerinin altın dönemini yaşamıştı. Hatta Blue Jean dergisinin o dönemde dev posterini verdiği gruplardan biriydi diyeyim de durumun ehemmiyeti daha net anlaşılsın. Andy Bell gay olduğunu açıklayan ilk müzisyenlerden. Sonrasında adeta bir gay ikonuna dönüşmesi sayesinde cinsel tercihleri farklı olan insanların oluşturduğu LGBT adlı komitenin en çok desteklediği gruplardan biri Erasure. Türdeşleri diğer gruplardan ayıran en belirgin özelliği ise istikrarı. Grup, 1986’dan beri ortalama her iki yılda bir yeni albüm yayımlıyor. Üstelik de sarsıcı iniş çıkışların yaşanmadığı bir kalite düzeyini koruyarak... 14’üncü stüdyo albümleri ‘Tomorrow’s World’de ise hem müziklerinde hem de şarkı sözlerinde futuristik temaları ele alıyorlar. Synthpop’un günümüzde rastlayabileceğiniz en kaliteli örneklerinden biri olan bu albüm boyunca ‘dans ettirirken düşündüren’ popun lezzetine varacaksınız. Tabii önce bu tanımın yarattığı kafa karışıklığınızın geçmesi lazım...
***
DERİNLİK SARHOŞLUĞU
BİLMECE
Joker Store / EMI
Derinlik Sarhoşluğu 1989’da kurulmuş bir hard’n heavy grubu. Ve grupla aynı ismi taşıyan ilk albüm 1994’te yayımlandı. Yıllar sonra 2004’te yeniden hareketlenmeye başlayan, 23 yıllık bir grubun henüz ikinci albümünü çıkartmış olması ise tam bir Türkçe rock hikâyesi... Neyse, gelelim albüme... Öncelikle vokalist Olgun Eliçin’e değinmek istiyorum. Pentagram’ın unutulmaz sesi Murat İlkan’dan şan dersleri almış olmasının verdiği avantajı tüm albüm boyunca iyi kullanıyor. Kıvrak, yakıcı bir ses... Fakat albümde asıl ele alınması gereken konu cayır cayır gitar sound’u. Yeni nesil yerli ‘rock’ grupları... Sözüm size... Bu albümdeki gitar sound’una kulak verin. Gitar çalan her grubun rock grubu zannedildiği güzel ve yalnız ülkemde rock kelimesinin karşılığını sound bazında verebilecek kudrette bir albümle karşı karşıyayız. Dikkat, bu nadir bir durumdur. Cesur grupları severim. Derinlik Sarhoşluğu’nu da hem bu cesur gitar sound’u hem TV’lerde yayınlanamayacak müstehcenlikteki klibi (Hepsi Yalan) hem de yıllar sonra ölü bir grubu yeniden diriltme motivasyonları dolayısıyla kutluyorum. Bir ufak not: Kapakta albüm isminin grup isminden büyük ve üstte yazılmış olmasını stratejik bir hata olarak değerlendiriyorum.
****
SERVET KOCAKAYA
İKİ DİL BİR HEVES
Gam Production
Türk halk müziğinin modern öğelerle harmanlanması konusunda ülkece hep sınıfta kaldığımızı düşünenlerdenim. Fakat uzun süren sessizliğini bozan Servet Kocakaya bu alanda bir umut ışığı olabileceğini gösterdi bu albümle. Prodüktörlüğünü de kendi yaptığı ve Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya (Gam Production) yapımcılığı ile raflara yollanan ‘İki Dil Bir Heves’, adından da anlaşılabileceği üzere Türkçe ve Kürtçe şarkılar içeriyor. İki CD’lik albümdeki 10 şarkı Servet Kocakaya’ya aitken, büyük Kürt ozanı Cigerxwin’den bestelediği bir şiirin yanı sıra, anonim Kürt eserlerini de seslendiriyor Kocakaya. Lice’de kuzu otlatırken bedeni havan topuyla parçalanan Ceylan Önkol için yazdığı ‘Lice Gözlü Ceylan’ şarkısında İstanbul’da bir saldırı sonucu hayatını kaybeden küçük Serap’ı da anan sanatçı, savaşın kalplerimize acı izler bırakırken hiçbirimize kimlik sormayışına dikkat çekiyor. Ayrıca ‘Delal’ adlı bestesiyle Hrant Dink’in kızı Delal’i bizlere emanet edişini öyküleyerek vicdanları diri tutmaya çalışıyor. Türkiye’nin son 30 yılını belirleyen hüzünden yola çıkan Kocakaya, bu ülkede neredeyse her bir bireye değen acının artık son bulmasını diliyor. Bize de duruşu ayakta alkışlamak kalıyor... Yaşasın halkların kardeşliği!
**
PLANEUR
GELECEK
Avrupa Müzik
Yazık olmuş verilen emeklere...
Planeur, vokalist /söz yazarı Serkan Modalı ve uzun yıllar Hollanda’da yaşayan caz / rock gitaristi Onur Ataman tarafından Hollanda’da kurulan bir Türk rock grubu. Biri akustik versiyon (Cennette Gibi) olmak üzere toplam 10 şarkının yer aldığı bu ilk albümlerinde; tüm söz, müzik ve düzenlemeler Onur Ataman ve Serkan Modalı’ya ait. Grup, albümü Rotterdam’daki Excess stüdyosunda Hans Pieters ile birlikte kaydetmiş. Gruba davulcu olarak bu albümde Hollanda’nın en büyük death metal grubu Gorefest’ten tanıdığımız Ed Warby eşlik ediyor. Vokal kayıtlarına Pentagram’ın eski vokalisti Murat İlkan’ın da destek verdiği albümde basgitarları İspanyol caz basgitaristi Rafael Morales çalmış. Albümün mastering’i de efsanevi Sterling Sound stüdyolarında (New York, ABD) ünlü mastering mühendisi George Marino tarafından gerçekleştirilmiş. Buraya kadar her şey güzel, her şey şahane... Fakat albümü alıyoruz, CD çalarımıza takıyoruz, dinlemeye başlıyoruz... Ve işte her şey o andan sonra hızla değişiyor. Hazırsanız başlıyorum... Bir kere her şeyden önce, basın bülteninde gitar virtüözü olarak lanse edilen Onur Ataman’ın gitar sound’u yeterli olsa da soloları vasat bile diyemeyeceğim kadar amatörce. Albümdeki neredeyse tüm gitar sololarını oldukça kötü buldum. Gelelim şarkı düzenlemelerine... Biraz sert bir yorum olabilir ama üzgünüm, açık olmak durumundayım; liselerarası müzik yarışmalarında bu albümdeki şarkılarda duyduklarımdan daha akılda kalıcı besteler, daha profesyonel köprü ve nakarat dizilimleri duyduğum oldu. Mesela ‘Affet’teki son gitar solosunun bitiş anından sonra şarkının ana rifi ile vokallerin girdiği ana dikkat. Böyle amatörce bir miks uzun zamandır duymamıştım. Müzisyen arkadaşlar... Rica ediyorum, prozodi denen şeye biraz önem verelim... Zira onu ıskaladığınız zaman tıpkı bu albümdeki gibi kelimeleri melodi üzerine oturtabilmek için uzattıkça uzatıyorsunuz, olmuyor, sakil duruyor, şarkıyı dinletmiyor, zorluyor, bunaltıyor. Hadi şarkı sözlerinin içeriğine değinmeyeyim, o sanatçının kendi tercihidir ama bari bu şarkıları biraz dinlenebilir kılacak kafiye düzenlemeleri yapılsaymış. İlk hecesi uzatılan, son hecesi uzatılan kelimeleri duymaktan gına geldi resmen. Albümün en zayıf noktası ise vokaller. Yine açık olacağım, grubun yola başka bir vokalistle devam etmesi Planeur’un geleceği açısından atılacak en doğru adımlardan biri olur. İkinci yıldızı verirken elimin klavyeye zor gittiğini belirterek noktalıyorum.