haftanın albümleri

Güncelleme Tarihi:

haftanın albümleri
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2012 22:54

Haberin Devamı

Müzik


****
NOEL GALLAGHER’S HIGH FLYING BIRDS
NOEL GALLAGHER’S HIGH FLYING BIRDS
Sour Mash / Mercury / Avrupa Müzik

Oasis’in dünyanın en büyük grubu olduğu yılları geride bırakalı çok oluyor ama grubun mayasını oluşturan kardeşler hâlâ bir şekilde gündemimizde yer almaya devam ediyor. İngiliz grubun Ağustos 2009’da dağılmasından sonra küçük kardeş Liam hızlı davrandı ve Beady Eye adlı grubu ile ilk albümünü geçen yılın başında yayımladı. Fakat aslında çoğunluk, ağabey Noel’den gelecek cevabı bekliyordu. O cevap da yılın son çeyreğinde geldi ve Noel Gallagher’s High Flying Birds’ün ilk albümü artık ülkemizde de raflardaki yerini aldı. İlk defa bu grupla birlikte adını duyduğum gitarist Tim Smith’in yanı sıra Oasis’in eski konser piyanisti Mike Rowe, The Lemon Trees’ten davulcu Jeremy Stacey ve The Zutons’tan basçı Russell Pritchard’ı yanına alarak yola koyulan Noel, ‘60’lı yılların sonu ile ‘70’li yılların başında fırtına gibi esen Amerikalı kült grup Jefferson Airplane’ın ‘High Flying Bird’ şarkısına gönderme taşıyan grup ismi seçimiyle dikkat çekiyor. Albüm ise, Oasis’ten hazzetmeyen (daha doğrusu grubu hiçbir zaman anlamaya çalışmayan) beni bile esir aldı! 2000’li yılların rock müziğinin en klâs örneklerinden biri işte. İyi sound, sıkıcı olmayan besteler, elektrik yayan gitarlar, anlamlı cümleler... Tadını çıkarın...

Haberin Devamı


***
ZAZ
SANS TSU TSOU
Sony Music

Metropol insanımızın müzik zevki aşağı yukarı bellidir ve sürprize pek yer yoktur. Ülkemizde müzik CD’si satın alan kitlenin çoğunluğunu oluşturan bu insanların aslında kişisel müzik zevki yoktur. O sırada ‘gündem’, ‘moda’, ‘cool’ olan ne varsa onun CD’sini alırlar. Tercihleri tahmin edilebilirdir ve genelde de sıkıcıdır. Bu kolay tahminlerden biri de ortalama 5 yılda bir patlayan Fransız şarkıcı sevdasıdır. Geçen yıl bu sevdanın bilmem kaçıncı tekrarında patlayan isim Zaz’dı. Asıl adı Isabelle Geffroy olan bu Fransız şarkıcı; chanson ile soul’u, akustik pop ile cazı harmanlayarak dikkat çekti. ‘ZAZ’ adını taşıyan ilk albümü 2010’da yayımlandı ve özellikle ‘Je Veux’ hiti sayesinde geçen yıl Türkiye’nin resmi yabancı müzik marşı hâline falan geldi. Hype bir anda o kadar hızlı yayıldı ki Zaz kalkıp konsere geldi, kapalı gişe sahne aldı. Şimdi bu rüzgârı devam ettirmek, firmasının amacı. Haklılar, zira iki aya kadar kimse hatırlamayacak Zaz’ı. Bu CD + DVD formatlı konser albümü de bu yüzden çıktı. Seveni için çok iyi bir ürün. Özellikle DVD içeriği bir Zaz fan’ı için doyurucu diyebilirim. Ama bir dakika! Zaz’ın gerçekten kaç ‘fan’ı’ var ki Türkiye’de? Yukarıda bahsettiğim ‘geçici kalabalık’ dışında...

Haberin Devamı


***
S.C.U.M.
AGAIN INTO EYES
Mute / EMI

Güneydoğu Londra çıkışlı S.C.U.M., 2008’de kurulmuş bir post-punk / art rock grubu. Rock’ın klasik özelliklerinin modern (buradaki anlamıyla daha yüzeysel, daha direkt) bir sound içerisinde yeniden ele alındığı bir üsluba sahipler ve müziğin yanı sıra başka sanat dallarından da etkileniyorlar. Mesela edebiyattan... Kendilerine seçtikleri isim; Amerikalı yazar Valerie Solanas’ın 1967’de yayımladığı ‘SCUM Manifesto’ adlı, aşırı feminist kitabından geliyor. Bu manifesto, erkeğin biyolojik bir kaza olduğuna inanmakta ve y (erkek) geninin tamamlanmamış bir x (dişi) geni olduğunu iddia ediyor. Başka bir deyişle erkek eksik bir dişidir ve daha gen aşamasında yaşamına son verilmiş, ayaklı bir kürtajdır. Manifestoya göre erkek olmak kifayetsiz olmak, duygusal olarak sınırlı olmak demektir; erkeklik bir noksanlık hastalığı, erkekler de duygusal sakatlardır. Erkeklerden kurulu bir grup için ironik bir isim... Her ne kadar kimseden etkilenmediklerini söyleseler de, sevdikleri gruplar arasında Throbbing Gristle, Ghost ve Liars’ı sayan S.C.U.M.’ın bu ilk albümünde kulağıma bazen Placebo, bazen Depeche Mode tınıları geldi. Albümden herkes zevk almayacaktır ama ambient ve post rock sevenlerin ıskalamamasını öneririm.

 

****

Haberin Devamı

ÇEŞİTLİ SANATÇILAR
50 GOLDEN SONGS
Artist Music


Günümüzün hızlı tüketim şartları bizi artık daha sıkıştırılmış, daha ‘hepsi bir arada’ hayatlar yaşamaya zorluyor. Konu sanatsal tercihlere gelince de endüstri hemen yardıma koşuyor ve toplama albümlerle kapımızı çalıyor... Daha önce bu albümler hakkındaki fikirlerimi yazmıştım, özetleyeyim; ‘keşif’ değeri taşıyorlarsa ya da seçilen şarkıların bir arada olmasının bir anlamı varsa iyi, herhangi bir konseptleri yoksa ya da içeriği zorlamaysa kötü. Neyse ki toplama albüm denince Türkiye’de artık benim aklıma gelen ilk firma olan Artist Music bu işi genelde iyi kıvırıyor. Şimdiki bombaları ise müthiş bir paketleme ile raflara yollanan 3 CD’lik bu harikulade eser. ‘60’lar, ‘70’ler ve ‘80’lerin altın şarkıları...  Elvis Presley, Louis Armstrong, James Brown, Sophia Loren, Jose Feliciano, Edith Piaf, Nat King Cole, Frank Sinatra, Ben E. King ve çok daha fazlasının unutulmaz şarkıları... 3 CD’lik bir müzik hazinesi... Bu albümü alan herkes, 30 yıllık bir mirasın en güzel özetlerinden birine sahip olacak. Üstelik öyle alelade bir ürün değil bu. Mesela DVD kutusu tasarımına sahip ve 3 CD’yi bir arada tutabilen formatı şahane. Ayrıca kartonette her şarkının kısa anlatımı da var, ki sırf bu bile verilen özeni yansıtıyor.

 

Haberin Devamı

****
KESMEŞEKER
DOĞDUM BEN MEMLEKETTE
Ada Müzik

Tercih edilmiş yalnızlık...


Türkçe rock müziğin en ayrıksı figürlerinden biridir Cenk Taner. Bir şehir ozanıdır. 1990’da Kadıköy’de kurduğu grubu Kesmeşeker ile bugüne dek hep kendi hâlinde, hep farklı, hep cilasız ve hep samimi müzik yapmıştır. Kadıköy’ün sokaklarından, Kadıköy’ün sahilinden seslenir durur. Şimdiki nesil pek bilmez, Cenk Taner’in deyişiyle ‘internet sayesinde grubu keşfetmiş olabilirler’ ama zaten hiçbir zaman ülkenin en çok dinlenen gruplarından biri olmamıştır Kesmeşeker. Kemik bir kitlesi vardır ve o ‘biz bize’ hâli hem Cenk Taner’e hem grup arkadaşlarına hem de grubun dinleyicilerine yeter. Niteliksiz kalabalıkların içi boşaltılmış kavramları arasında var olma çabası vermektense, nitelikli azınlıkların samimiyetinden, yalınlığından ve gerçekliğinden ilhamını almıştır Kesmeşeker. Yaptıkları işe ticaret olarak bakmaz Cenk Taner. O yüzden hit şarkı kaygısı, ‘tutacak’ albüm yapma telaşı yoktur, sakindir. Onun alışveriş mantığı hayattan aldıklarını müziğe verebilme üzerine kuruludur. Onun derdi, içinden gelenlere sekte vurmadan gitarına aktarabilmektir. Yalnızlığa, aşka dair, şehrin çoğu zaman boğucu hayatına ve bu hayatın bizden alıp götürdüklerine dair sözler yazar, edebiyat parçalamadan da dinleyicinin kulağında ve gönlünde şiirsel bir tat bırakılabileceğini kanıtlar. ‘90’lı yıllarda çıkardığı 5 Kesmeşeker albümü, geriye dönüp o yılları hatırlamak istediğimizde fonda çalacak sayısız şarkıya ev sahipliği yapar.
2011’de 20. yılını kutladı ‘karşının çocukları’ Kesmeşeker. Geçmiş kadrolarında Serdar Öztop ve Demirhan Baylan gibi isimleri barındırmış olan grubun 7 yıl aradan sonra çıkardığı ‘Doğdum Ben Memlekette’ albümü ise 20. yıl hediyesi bir bakıma. Bugünkü kadrosunda Cenk Taner’in yanı sıra Can Alper (elektrik gitar, akustik gitar, on iki telli gitar, geri vokal), Tansu Kızılırmak (basgitar, geri vokal) ve Emre Sarıtunalılar’ın (davul, perküsyon, geri vokal) yer aldığı grup; modern rock’ın aşırı cilalı, aşırı parlak sound’u ve üslubunun aksine daha ahşap bir dokuyla çıkıyor karşımıza. Türk futbolunda sendikalaşma faaliyeti içine giren ilk futbolcu olarak bilinen, sosyalist görüşleri ile endüstriyel futbola karşı çıkan, ‘70’lerin unutulmaz Galatasaraylı futbolcusu ‘Çizgi Metin’ lakaplı Metin Kurt’un Türk futbolu içindeki yeri neyse, son albümünün kapağında yer aldığı grup Kesmeşeker de Türkçe rock içinde aynı yerde duruyor. Ceza sahasında, tek başına...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!