Türkiye’nin yaşadığı her türlü doğal afet, kriz, Irak, Afganistan savaşları, Avrupa’daki her türlü kongre, toplantı ve zirve, Avrupa ve Dünya Şampiyonaları’nda bizi yalnız bırakmayan CNN TÜRK’ün
haber maratonundaki nefesi daha çok uzun.
1998 yılı Haziran ayı ortalarında Mehmet Ali Birand’ın telefonu çalar. Arayan Aydın Doğan’dır. Mesajı kısa olur: ‘Mehmet Ali, haberleri her yönüyle tarafsız verecek, güven ve onur duyacağım bir haber kanalı istiyorum.’ Taha Akyol, Mehmet Ali Birand ve Efe Önbilgin’den oluşun ekip çalışmalara hemen başlar. Kanal yüzde yüz bir Türk televizyonu olarak yola çıkar. Hatta adının TV24 olmasına bile karar verilir. Başta şu anda CNN TÜRK’ün haber koordinatörü Çiğdem Anad olmak üzere 30 kişilik haberci kadrosu da işe çoktan koyulmuştur. Bütün bu gelişmeler olurken Kanal D Yönetim Kurulu Üyesi Arzuhan Yalçındağ, Cannes’da televizyon belgeseli filmleri festivalindedir. Amerikan CNN televizyonunun Avrupa Başkanı Ron Cicone de katılımcılar arasındadır. Sohbet sırasında yeni bir televizyon kanalı kurduklarından bahseden Arzuhan Yalçındağ, Ron Cicone’dan sürpriz bir teklif alır: ‘Neden birlikte bir kanal kurmayalım?’
Pazarlıklar 6-7 ay sürer. Tedbir elden bırakılmaz CNN ile işbirliği olmama ihtimaline karşı, jeneriği bile hazırlanan TV24 projesi de bir taraftan yürür. CNN’den beklenen cevap gelmeyince, TV24’te tam düğmeye basılacakken,
Atlanta’dan ‘Tamam’ yanıtı gelir.
Amerikalılar’ın, Türk ortaklarının CNN’nin etik ölçülerine ne kadar uyacağı konusunda tereddütleri vardır. Türkiye ile dünya arasında siyasi ihtilaflar çıkarsa bunu nasıl haber yapacakları hep bir soru işaretidir. Bu tereddütlerine rağmen hiçbir zaman CNN TÜRK yöneticilerine editoryal bir müdahalede bulunmazlar. Bir tek şu telkinleri olur: ‘Sizden iki şey istiyoruz. CNN’in New York borsasından düşmesine neden olacak ve CNN’in inandırıcılığına zarar getirecek bir şey yapmayın...’
İSMİ TV24 MÜ OLSUN YOKSA CNN TÜRK MÜ
Haber kanalının adının ne olacağı da Amerikalılarla uzun uzun tartışılır. Türkiye’dekiler, ulusal yayın yapacağı ve bir milli kanal olacağından, içinde mutlaka Türk isminin geçmesini ister. Başta CNN Türkiye ve CNN TÜRK isimleri arasında karar verilemez ama sonunda CNN TÜRK isminde mutabık kalınır.
Aslında önce, Amerikalılar CNN TÜRK’ün banttan yayın yapan bir haber kanalı olmasını istemişti. Amerika’dan getirdikleri teknoloji de ona göreydi. CNN TÜRK yöneticileri ise Türkiye’nin bir haber cenneti olduğunu, banttan yayın yaparak habercilikte başka kanallarla rekabet edemeyeceklerini Amerikalılara kabul ettirmeye çalışıyordu. Tam bu sırada CNN TÜRK daha yayına başlayalı bir ay olmuştu ki, 12 Kasım Düzce Depremi oldu. Uluslararası CNN, Frankfurt’tan bir muhabirini hemen Düzce’ye gönderdi. Muhabir orada kendisine yardımcı olacak CNN TÜRK ekibiyle buluşacaktı. Fakat canlı yayın aracına girer girmez söylenmeye başladı: ‘Ben buradan yayın yapamam. Bu teknoloji yeterli değil, sizi Atlanta’ya şikayet edeceğim!’
Çiğdem Anad, ‘Aman şikayet et, çünkü bu sistemi onlar kurdular’ diye cevabı yapıştırdı. Bu olaydan sonra Atlanta’daki CNN yöneticileri Türkiye’ye verecekleri teknolojinin önemini anladılar ve Amerika’dan Ken Tween başkanlığında 2-3 kişilik teknik ekip İstanbul’a yeni bir teknoloji kurmak için geldi.
TAHA AKYOL, GARSONU FERHAT BORATAV SANDI
Kanal yayına başlamadan önce, tek yaşadıkları sorun teknoloji değildi. Haber kadrosu 1998 yılında start vermeye hazır olduğu halde, TV24 mü CNN TÜRK mü görüşmeleri yapıldığı için birbuçuk yıl gecikmeyle yayına girildi. Aradan geçen zamanda haber kadrosu da demoralize olmuştu. Zira bir yıl boyunca yayınlanmayan bültenler hazırlamış, her olayda sanki canlı yayındaymış gibi haber sunmuşlardı. Çiğdem Anad, o günler için, ‘Tam bir yıl tiyatro oynadık’ diyor. CNN TÜRK yöneticileri ise bu süreyi haber kadrosuna meslek içi eğitimler vererek değerlendirmeye çalışıyordu.
Mehmet Ali Birand, genel yayın yönetmeni olarak CNN TÜRK’ün başındaydı. Ama onun en önemli özelliği haberciliğiydi ve yönetici olması bu görevini geride bırakıyordu. Taha Akyol, ‘Onun yerine bir genel yayın yönetmeni bulurduk ama onun gibi bir haberci daha bulamazdık. O yüzden yeni bir genel yayın yönetmenine ihtiyacımız vardı ve biz o sırada ATV Haber Müdürü Ferhat Boratav’a teklif götürdük’ diye anlatıyor. Ama bu teklifi götürürken yaşadığı komik bir anekdotu da anlatmadan geçemiyor: ‘Boratav’ın çok iyi bir haberci olduğunu biliyordum ama daha önce hiç karşılaşmamıştık. Ertesi gün kendisiyle bir restoranda buluşacağım için bir arkadaşıma telefon açıp Boratav’ın nasıl biri olduğunu sordum. Restorandaki iriyarı şişman kişiyi bul, o Ferhat Boratav’dır, dedi. Buluşma günü randevu saatinde restorandaydım. Kapıdan şişman biri girdi ve bana yöneldi ben de ayağa kalkıp kendisine sarıldım. Meğer neredeyse restoranın garsonuna genel yayın yönetmenliği teklifini yapacakmışım... Beni tanımış ve selam vermek istemiş. Çok bozuldum ama çaktırmadım. Kısa bir süre sonra başka bir iriyarı şişman biri daha girdi restorana, tamam dedim bu kesin Ferhat Boratav.’
Boratav’ın da işi zordu, Mehmet Ali Birand’ın yerine geliyordu ve bir ipte iki cambaz oynar mı oynamaz mı, herkes bunun tereddüdünü yaşıyordu. Fakat korktuğu başına gelmedi ve 1,5 ay gibi çok kısa bir sürede yayına girecekleri için bütün dişlileri uyumlu hale getirmeleri hiç zor olmadı.
İLK YAYINI BANDA ALMAYI UNUTTULAR
1.5 yıl süren çalışmaların nihayet sonuna gelindi. Yayın tarihi 11 Ekim 1999 saat 20.00’ydi, ekrandan merhaba diyecek ilk yüz de Çiğdem Anad. Yayın iki yerden birden devam edecekti. Stüdyoda Ferhat Boratav, Çiğdem Anad ve diğer haberciler, açılış daveti yapılan Conrad’da ise davetliler ve Mehmet Ali Birand vardı. Çiğdem Anad’ın açılış konuşmasından sonra, yayın Conrad Otel’e Mehmet Ali Birand’ın zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile yaptığı söyleşiye bağlandı. Birand, Demirel’e ‘Ne zaman emekli olacaksınız’ diye sordu. Demirel’in cevabı: ‘Sen kendine bak, bence sen benden daha önce emekli olacaksın.’ Şimdi ikisinin de durduğu yere bakınca, zamanın Demirel’i de yanılttığı görülüyor.
AFGANİSTAN İŞGALİNİ İLK ONLAR DUYURDU
Yayın devam ederken sakınan göze çöp battı ve ekran aniden karardı. Ferhat Boratav, ilk yayında bu tür aksilikler olacağını kestirdiğinden ikinci bir canlı yayın arabası kiralamıştı ve o da Conrad’ın önünde beklemekteydi. 2 dakikalık ekran karanlığı ve panikten sonra yayın kiralanan araç sayesinde tekrar devam etti. Ama küçük bir eksiklik vardı. Hiç kimse yayın heyecanıyla ilk yayını banda almayı akıl etmemişti. Yani CNN TÜRK arşivi halen bu yayından mahrum...
Bu açılış yayınından çok kısa bir süre sonra, bütün Türkiye CNN TÜRK’te yayınlanan, travestilere yaptığı kötü muameleyle nam salan polis Hortum Süleyman’ın gizli çekilmiş dayak sahnelerini konuştu. Bu görüntüler CNN TÜRK’ü bir anda zıplattı.
Amerika’nın Afganistan’ı işgalini dünyaya ilk duyuran da CNN TÜRK oldu. O günü Dış Haberler Müdürü Gökhan Güvenç şöyle anlatıyor: ‘Afganistan’daki arkadaşımız İrfan Sapmaz, telefon açıp savaş başladı, dedi. İrfan’la konuşurken bir taraftan onu dinliyorum, bir taraftan da gözüm BBC, CNN ve Arap kanallarında. Hiçbirinde savaşın başladığına dair bir şey söylenmiyor. İrfan’ın telefonundan dört dakika sonra savaşın başladığını duyurduk. O dört dakikada çok önemli bir karar vermek zorundaydık. Ya rezil ya da haberi ilk duyuran olacaktık. Muhabirimize güvendiğimiz için haberi
son dakika olarak verdik. Herkes bizi arayıp, dünyada hiçbir yerde yok sizde var emin misiniz diye sormaya başladı. Emin olduğumuzu söyledik ama haberi verdiğimiz 20 dakika içinde başka hiçbir kaynaktan doğrulama gelmedi. Hatta bir ara haberi geri çekmeyi bile düşündük. Bu arada Azeri ve Yunan televizyonları bizim savaşın başladığını duyurduğumuzu yayınladı. 20 dakika sonra Reuters’tan teyit gelinceye kadar soğuk terler döktüm.’
MUHABİRİN UNUTAMADIĞI AMONYAK KOKUSU
CNN TÜRK’ün rakiplerini atlattığı bir başka haber de İstanbul’daki sinagog patlamalarıydı. Tüm kanallar doğal gaz patlaması olduğunu söylerken bir tek CNN TÜRK muhabiri Güven İslamoğlu kuşkuluydu. Canlı yayında sürekli, ‘Burada doğalgaz kokusu yok, amonyak kokusu var’ diye ısrar ediyordu. İslamoğlu niçin o kadar ısrarlı olduğunu şöyle anlatıyor: ‘Uzun yıllar Ankara’da yaşadım. Hava kirliliği olduğu zaman evdeki kükürtü yok etmek için evde amonyak dolaştırırdık. O yüzden amonyak kokusuna çok aşinayım ve o patlamadaki kokunun doğalgaz olmadığından emindim. Sonra bombanın amonyum nitrattan yapıldığı açıklandı zaten.’
2000 yılı Mayıs’ında
Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğu için Arsenal ile karşılaşacağı gün CNN TÜRK, maçın yapılacağı Kopenhag’da bir meydandan canlı yayın yapıyordu. Aynı meydanda NTV de o sırada canlı yayındaydı. Mehmet Ali Birand tam canlı yayındayken, Arsenalli holiganlar CNN Türk’ün yayın aracına saldırdı ve yayın aniden kesildi. Mehmet Ali Birand müthiş bir kıvraklıkla eline bir cep telefonu geçirdi ve NTV muhabirinin canlı yayınını bastı. ‘Evet sayın seyirciler şimdi CNN Türk-NTV ortak yayınındayız. Şimdi rekabet yok, birlik var’ diyerek konuşmasını sürdürdü. Bu işi en çok garipseyen hiç kuşkusuz neye uğradığını şaşıran NTV muhabiriydi.
CNN TÜRK, peşpeşe gelen Afganistan ve Irak Savaşı gibi sıcak bölgelerden de canlı yayınlarını başarıyla sürdürdü. Geriye dönüp baktığınızda sadece altı yaşında olduğuna inanmak güç, zira hayatımızın bir parçası gibi.