Güncelleme Tarihi:
* “Boynu Bükükler” dizisinde okul müdürü olarak karışımıza çıkıyorsunuz, nasıl dahil oldunuz bu projeye?
- Yapımcımız Ahmet Kayımtu ile önceden de birlikte çalışmıştık. Bu proje daha senaryo aşamasındayken bana teklifte bulundular. Senaryoyu okuduğumda çok sıcak ve samimi buldum. Proje içime sindiği için de hemen kabul ettim.
* Gençlerle çalışmak nasıl peki?
- Biz de genciz daha canım (gülüyor). Şaka bir yana gençlerle çalışmak gerçekten şahane. Burada çok güzel bir enerji oluştu. Bu dizideki gençlerin çoğu ilk defa birbirleriyle çalışıyor ve lise öğrencilerini oynuyorlar. Dolayısıyla kendi aralarında iyi anlaşmaları ve arkadaş olmaları çok önemli. Bizim gençler daha ilk okuma provasından itibaren çok iyi anlaştılar, hemen uyum sağladılar.
* Herkes okul yıllarını özlemle anar, bu ekip o açıdan büyük bir şans yakalamış...
- Evet, aynen öyle... Dizideki yatılı bir okul üstelik.
* Siz de yatılı okulda okumuşsunuz...
- Evet Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oldum ve liseyi yatılı olarak okudum. Öğrenciliğimde arkadaşlarımla okuldan kaçmak için sürekli kafa patlatırdık. Denizden mi kaçalım yoksa karadan mı diye planlar yapardık. Benim dönemimdeki yatılı okul mantığı ile “Boynu Bükük”lerdeki yatılı okul mantığı hemen hemen aynı çizgide. Ama şimdilerdeki okul ortamları daha statik bir yer oldu sanki.
* Anladığım kadarıyla yaramaz bir öğrenciymişsiniz...
- Muzır bir öğrenciydim ama derslerim kötü değildi. Sınıfta dersi kaynatmak için yapılan türlü yöntemler vardır ya hani, işte ben o işi çok iyi becerirdim.
ARKADAŞLARIMIZI YATAĞA BAĞLARDIK
* Ama siz bu dizide gayet otoriter bir müdürü canlandırıyorsunuz...
- Evet ve şimdi empati kurabiliyor ve hocaların otoriter tavırlarını çok normal karşılıyorum. Çünkü bütün öğrencilerin mesuliyeti onlara ait.
* Okul yıllarına dair unutamadığınız bir anı var mı?
- Okula yeni gelenlere çeşitli şakalar yapardık. Özel olarak onları korkutma geceleri düzenlerdik. Mesela çok derin uykusu olan ya da horlayan arkadaşlarımız olurdu, onları yatağa bağlayıp koridora çıkarırdık. Tabii sabah bir uyanırlardı, etraflarında yüzlerce kişi!
* Bu dizi “Pis Yedili”yi hatırlatıyor mu sizce?
- Hatırlattığını düşünmüyorum. Bazı çıkış noktaları benzese de bizim lisemiz öksüz ve yetim okulu. Başka okullarda ceza almış ve hiçbir okulun kabul etmediği paralı öğrencilerin lisemize gelmesiyle birtakım durumlar ortaya çıkıyor. Bizim hikayemizdeki sınıf çatışmasının çok daha farklı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bizim komedi dilimiz ve anlayışımız da farklı. Biz bu işin samimi ve inandırıcı olması için çabalıyoruz.
* “Boynu Bükükler”in dram tarafı da var.
- Evet, hem dram hem de komedi var. Bu diziyi illa başka bir işe benzetmemiz gerekiyorsa “Hababam Sınıfı” serisine benzetmek daha doğru bence. “Boynu Bükükler”, “Hababam Sınıfı” naifliğinde, gerçekçiliğinde ve yumuşaklığında. Yapı olarak birbirlerine benzediklerini düşünüyorum. Bunu kimse yanlış anlamasın lütfen, “Hababam Sınıfı”nın yeri hiçbir zaman doldurulamaz, kimse de bunun için çaba göstermemeli zaten.
* Bu sene tiyatro yapacak mısınız?
- Evet, bu dizide birlikte rol aldığımız Ünal Yeter ve Barış Başar ile birlikte üç kişilik bir oyun hazırlıyoruz. Şu anda oyunun yazım aşamasındayız. Bu sezon sonu gibi oynayama başlayıp, yazın turne yapıp önümüzdeki sezondan itibaren de İstanbul’da sahnelemek gibi bir düşüncemiz var.
BİZİM SEKTÖRDE İŞLER BELLİ OLMAZ
* 1995’ten beri oyunculuk yapıyorsunuz. Deneyimlerinizden yola çıkarak bir işin tutup tutmayacağına dair öngörüleriniz oluyor mu?
- Oluyor tabii, ama zaman zaman bu öngörülerin tutmadığı da oluyor. Bir projeye başlamadan önce sadece senaryo ve rolümle ilgilenmem, aynı zamanda yapım şirketinin hangisi olduğu, hangi kanalda yayınlanacağı, diğer oyuncuların ve yönetmenin kimler olacağı gibi birçok unsura dikkat ederim. Bu konuda şanslıyım, şimdiye kadar yer aldığım projelerin hemen hemen hepsi uzun soluklu projeler oldu. Yine de bizim sektörde işler belli olmaz. Çok iyi iş dediğimiz birçok dizinin üç, dört bölümden sonra yayından kaldırıldığını görüyoruz.