Güncelleme Tarihi:
Uzun zamandır sesi soluğu çıkmayan Funda Arar’ı geçtiğimiz günlerde Ulus’taki evinde ziyaret ettik. Biraz hal hatır sorduk, biraz hayallerden, planlardan konuştuk. Derken konu konuyu açtı, hakkında birbirinden ilginç bilgiler edindik! Işte Arar’dan samimi açıklamalar...
Funda Arar / Foto Galeri
Ekrandaki Funda Arar ile ev ortamındaki Funda Arar arasında fark var... Ekranda daha neşeli, hareketlisiniz... Şimdi ise az önce yoga yapmış gibi görünüyorsunuz.
- Gerçi normalde de sahnedeki gibi gülen, cıvıl cıvıl biriyimdir ama evde böyle oluyorum. Çünkü ev ortamını, sakinliği seviyorum. Evde olmayı, mutfakta olmayı seviyorum. Mutfak benim için bir terapi. Akşamın yemeğini, tatlısını yapmak beni çok rahatlatıyor. Bir de dizi seyretmek...
Hangi dizileri seyrediyorsunuz?
- “Hanımın Çiftliği”, “Ezel” ve “Bir Bulut Olsam”...
Hiç dışarı çıkıp eğlenmez misiniz?
- Onu da seviyorum. Ama daha çok restoranlara ya da canlı müzik yapılan mekanlara gitmeyi tercih ediyoruz. Mesela eşimle zaman zaman Taksim’e gider eğleniriz.
Taksim’de nerelerde eğlenirsiniz?
- Rock müzik çalan yerlere gidip eğlenmeyi seviyorum. Kafa sallayıp coşmak, hoplamak, zıplamak hoşuma gidiyor. Ona da ihtiyaç var çünkü...
Sizi kafa sallarken hiç düşünemiyorum...
- Konservatuvar yıllarımda Kemancı’ya falan çok giderdim. Çok takılırdım oralara. Şimdi duruldum. Fakat arkadaşlarımla zaman zaman yine gidiyorum. Seviyorum rock dinlemeyi. Bir de benim kız grubum vardır. Onlarla da fasıl dinlemeye gideriz... Çünkü eşim böyle yerlere gelmek istemiyor, sıkılıyor. O sıkı bir rock müzik dinleyicisi çünkü.
ARTIK BIR IMAJ DANIŞMANIM VAR
Siz çok klasik bir kadın değilsiniz ama eviniz ağır, klasik eşyalarla döşenmiş. Ruhunuzu pek yansıtmıyor...
- Bir önceki evim, biraz daha moderndi. Bu eve taşınırken, eşyaların biraz daha klasik olmasını istedim. Ancak biraz abarttım galiba. Eşyaları mobilyacıda çok beğendim. Ama evde çok ağır durdu, ben de farkındayım. Şimdi yeni bir ev daha aldık. Orayı biraz daha modern döşemeyi düşünüyorum.
Siz sahneye ilk çıktığınızda da biraz klasiktiniz. Şimdi çok modernsiniz...
- Sahneye ilk çıktığım zaman işin tecrübresizliği, ürkekliği vardı. Zaman içinde bu işin profesyonelleriyle çalışmaya başladım. Bir imaj danışmanım var. Esra Başıbüyük ile çalışıyorum. Albüm kapaklarımın çekimlerini, sahne kıyafetlerimin seçimini falan hep Esra ile yapıyorum. Günlük yaşıntımda da bana çok büyük faydası oluyor. Birgün benim evime geldi ve bütün gardırobumu temizledi. Ama neler çıktı inanamazsınız... Öyle kıyafetler eledik ki hâlâ etiketi üzerindeydi... Bilinçsizce alışveriş yapmışım. Hatta öyle şeyler almışım ki Esra bana, “Mümkünse bunları hiç kimse giymesin” dedi.
Bir de çok “sıkı” görünüyorsunuz. Spor mu yapıyorsunuz?
- Evet... Gençken de sporla iç içeydim. Voleybol, basketbol oynardım. Şimdi de her gün ya yürüme bandında yürürüm ya da dışarıda. Yürüyüşlerimi hiç aksatmam. Bir de sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorum. Hamur işleri falan yememeye çalışıyorum.
Ya cildiniz için?
- Hiçbir şey yapmıyorum. Sadece temiz tutuyorum, bir de nemlendirici sürüyorum, o kadar. Genetik biraz da. Çünkü annem de böyle beyaz tenli, pırıl pırıl bir cildi var.
DİZİDE ROL ALMAK BENİ KASAR
Biraz önce dizi izlemekten söz ettiniz. Eminim size de dizi teklifleri geliyordur. Düşünüyor musunuz?
- Evet, zaman zaman dizi teklifleri alıyorum. Ama dizi beni kasar. Çünkü haftanın altı günü çekimlerde olmak zorundasınız. Haftanın altı günü sette olursam, müzikten uzak kalırım. Bu beni düşündürüyor. Ancak oyunculuğumu da kullanabileceğim yarı müzikal bir tiyatro oyununda yer almak isterim. Sinema filmi de olabilir. Komedi yapmayı çok isterim mesela.
Komedyenlerden kimi beğeniyorsunuz?
- Engin Günaydın, Cem Yılmaz, Şener Şen, Kemal Sunal... Onların filmlerini hiç kaçırmam. Bir de eski Türk filmleri...
Yeni Türk filmlerini...
- Onları da hiç kaçırmam. Mesela Yılmaz Erdoğan’ın “Neşeli Hayat” filmini izledim. Bayıldım. Yılmaz Bey orada çok farklı. Vizontele serilerinden çok çok farklı. Çok güzel, yalın bir konusu var. Çok güzel anlatılmış.
15 yıldır müzik hayatının içindesiniz... Nilüfer, sizi çok beğendiğini, bir veliahtlık durumu olursa da o kişinin siz olacağını söyledi... Bu durum üzerinize ağır bir sorumluluk yüklüyor mu?
- Bu durum çok gurur verici... Tabii ki biraz yükü de var. Ama işinizi iyi ve kaliteli yaparsanız, korkmazsınız. Ben iyi bir ekip kurdum. Etrafımda beni eleştiren zeki insanlar var, pohpohlayanlar değil. Bu da dimdik durmanız için çok önemli...
Bir de siz “Ses var, dekolte gereksiz” diyenlerden değilsiniz...
- Yok, ben dekolteyi severim... Bence sahnede biraz dekolteye de gerek var. Bir görsellik olmalı. Sırt dekoltesini severim.
Bu arada dikkatimi çekti, ne kadar uzun bacaklarınız var...
- Moda editörüm sayesinde böyle şortlar, mini etekler falan giymeye başladım. Eskiden hep pantolon giyerdim... Esra “Etek giyeceksin, yırtmaçlı giy” diye diye açtı. Umarım yakıştırıyorumdur.
Çok yakışıyor...
- Sevindim. Iltifat aldığımda da çok memnun oluyorum...
Televizyon programı yapacak mısınız?
- Ben televizyonculuğu da çok sevdim. Gelen konuklara şimdiye kadar hiç sorulmamış sorular sormak, farkımı yaratmak istiyorum. Belki sivri olabilir ama gelen konuk “Ya ben Funda Arar’a gidiyorum ama bana ne soracak acaba?” demeli. Amacım korkutmak, rencide etmek değil. Gülüp, eğleneceğim farklı bir şey yapmak derdindeyim. “Neden müzik?” gibi sorular sormak istemiyorum konuğuma. Keyifli bir kadınımdır, bu keyfimi de yansıtmak istiyorum.
GELECEK YIL ANNE OLMAK ISTIYORUM
Mutlu bir evliliğiniz var. Çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz?
- Evet, istiyoruz. Bu aralar hamile haberleri çıkıyor ama şimdilik öyle bir şey yok. 2010 yılında, yeni albümden önce olabilir. Bakalım...
En son neye ağladınız?
- Kurban bayramında hayvanlara yapılan eziyetlere. Çok üzüldüm. O insanlara ne ceza verilse azdır...
ŞAN, ŞÖHRET PAZARA GİTMEME ENGEL DEĞİL
Şan, şöhretle aranız nasıl?
- Dışarı çıktığım zaman hiç şan şöhret aklıma gelmiyor... Ben bunun egosunu yaşamıyorum. Bazen Funda Arar olduğumu unutuyorum. Unutmadan yaşanmaz zaten. Benim annem ve babam Tarabya’da oturuyorlar. Onlar her hafta Sarıyer pazarına giderler. Ben de onlarla birlikte pazarda dolaşırım. Bundan keyif alıyorum. Yani tanınmış biriyim diye keyif aldığım şeylerden asla kendimi mahrum etmem. Her yapmak istediğimi yapıyorum. Şana, şöhrete takılmış değilim.