Röportaj: Buket BAYDAR Fotoğraflar: Koray PARLAK-FABRİKA
Oluşturulma Tarihi: Kasım 15, 2012 09:23
Şarkıcı, oyuncu, sunucu, Çağla Şıkel’in eşi, Kuzey ve Uzay’ın babası... O çok yönlü bir adam... Emre Altuğ, bu dolu dolu hayatın detaylarını InStyle dergisine anlattı, hem ev hallerinden dem vurdu hem yeni sinema filmi “Lal”in heyecanını paylaştı.
*Öncelikle sormak istiyorum, sahnede ya da ekranda görünenin dışında, gerçek hayatta Emre Altuğ nasıl biri?
- Çok çabuk parlarım. Bu koç burcunun en tipik özelliğidir zaten. Kızgınlığım geçince de gerçekten perişan olur, üzülürüm. Sevdiğim insanlara, arkadaşlarıma sadık ve bağlıyımdır; onların haklarını savunurum. Çok yakın bir arkadaşlığım olmasa bile selamım kelamım olan insanı, başkaları benim yanımda kolay kolay harcayamaz.
*Uzun zamandır göz önündesiniz, buna rağmen hakkınızda pek bilmediğimiz, bizi şaşırtacak bir şeyler var mıdır?
- Çok fazla gizlim saklım olmadığı için bu kadar seneden sonra herhalde insanları şaşırtacak bir şeyim de olamaz... Çağla’nın da (Şokel), benim de özel hayatımız dışında insanlardan saklayacağımız gizli saklımız pek yoktur.
BEN BİRAZ SOKAK ÇOCUĞUYDUM
*Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
- Gayet iyiydi, ailemiz her zaman bir aradaydı. Hem Akatlar’da büyüdüm hem de Akatlar’ın altı Karanfilköy’de. Yani aslında biraz da sokak çocuğuydum diyebilirim. Şişli Terakki’de okudum. Terakki özel okul olduğu için daha kalburüstü tabii ama orada da çok özel arkadaşlıklar edindim. Dolayısıyla biraz o kuranderde büyüdüm ve bu da beni besleyen bir şey oldu. Özellikle Terakki ekibinden beş, altı arkadaşımla 25 senedir ayrılmadık, hep bir aradayız. Aynı zamanda eski mahalleme gidip oradaki arkadaşlarımı görmeyi de çok severim. Çünkü bazıları mahallede kalıp işlerini ve evlerini orada kurdu. Dolayısıyla gittiğim zaman birkaç dükkana uğrayıp onlarla sohbet etme imkanım oluyor. Kimi taksicilik, kimi emlakçılık yapıyor, kiminin berber dükkanı var.
*Yaptığınız iş dışında sizi ne mutlu edebilir?
- Çocukken otel sahibi olmayı düşünürdüm. Diğer ütopik meslek hayallerimi bir kenara bıraktım ama otel sahibi olma fikri hâlâ aklımın bir kenarında vardır. Belki bir yaştan sonra Çeşme’de bir butik otel sahibi olurum, bu çok hoşuma gider.
MODAYI GERİDEN TAKİP EDİYORUM
*Modayı takip ediyor musunuz?
- Yer yer ve zaman zaman evet. Biraz geriden takip ediyorum ama...
*Neden?
- Çünkü gözümün alışma süreci vardır. Bir şey moda olur olmaz “Ben bu akıma uyum sağlayayım” diyemem. Önce gözüm alışacak ki, o şeyi üzerimde gördüğüm zaman mutlu olayım. Biraz geriden takip etsem de bu haliyle en azından daha emin adımlar attığımı söyleyebilirim.
*Zaman zaman renkli stiliniz ön plana çıkıyor... Renk konusunda son derece cesursunuz?
- Senelerce renk giymemekten kaynaklanan bir bıkkınlık da beni bu noktaya sürüklemiş olabilir. Son yıllarda gördüğüm renkli kombinler çok hoşuma gidiyor. Mesela renkli bir pantolon, siyah ceket ve siyah ayakkabı... Eskiden bu kadar renk kullanmazdım ama şimdi renkli şeyler giymekten hiç rahatsızlık duymuyorum.
*Vazgeçemediğiniz giysi ya da aksesuvarınız var mı?
- Saat ve küpe favori aksesuvarımlarımdır. Yazları Bodrum’dan ya da Çeşme’den aldığım bileklikleri takmayı severim. Bütün yaz kolumda dururlar ama kışın onları da çıkarırım.
BABA OLMAYI HEP ÇOK İSTEMİŞTİM
*Aşık olduğunuzu nasıl anladınız?
- Anlamam...
*Nasıl yani?
- Geç anlarım hakikaten. Heyecanlanırım... Bir de ben korkarım, kendimi uzaklaştırmaya çalışırım. Ama sonra bir kaçış yolu olmadığını fark ederim. Çağla (Şıkel), benimle ilgili bu konuyu çözmüş olabilir. Mesela biz onunla uzun bir flört dönemi yaşadık. O dönemler gel git zamanlarımızdı ve ben o gel gitlerde durumu idrak etmeye çabalarken, Çağla daha cesur davranmıştı.
*Peki aşık olduğunuzu sonunda anladınız, ya sonrası?
- Aşık olduğumu anladıktan sonra layığıyla yaşarım, yaşıyorum da zaten... Hiçbir şeyden kaçmam. Ondan sonrası için “tam teslimiyet” diyebilirim.
*Oğullarınız Kuzey ve Uzay ile ilişkinizden de biraz söz eder misiniz?
- Baba olmayı çok istiyordum, dolayısıyla hayatta beni en mutlu eden şeylerin başında geliyor çocuklarım. Uzay’la öpüş koklaş ilişkisi yaşıyoruz. Ama Kuzey’le sohbet muhabbet iletişimine girdiğimiz bir dönemdeyiz. Onlarla hayatımın sonuna kadar iyi bir ilişkim olacağını ümit ediyorum.
SİNEMA FİLMİM 2013’TA VİZYONA GİRECEK
*Albüm, dizi, TV programı... Çok yönlü bir kariyeriniz var. Ama şu sıralar sizin için en heyecan verici olan sinema herhalde... “Lal” adlı filminizden konuşalım mı?
- Lal, konuşma bozukluğu olan kişi demek.
Film de böyle birinin hikayesini anlatıyor. Başrolde iki çocuk var. 1974’te köylerinden kaçıyorlar ve tek dertleri Adana’da Yılmaz Güney’i bulup onunla fotoğraf çektirmek. Bu çocuklardan biri de lal, yani konuşma bozukluğu var. Ben onların yolda karşılaştığı kişilerden biriyim. Ve oynadığım rolde çok güzel bir özellik, yani Yılmaz Güney’e selam duruşu var. Sevgili Semir Aslanyürek’in hem senarist hem de yönetmeni olduğu bu film 2013’te vizyona girecek, vizyondan tarihinden önce de festivallere katılacak.
*Peki ya yeni albüm? Hayranlarınızın sabırsızlıkla beklediği kesin, sizin kafanızda netleşen bir tarih var mı?
- “Lal”den ötürü oyunculuk heyecanım dorukta tabii ama gündemimde bir albüm de var. Kariyerimin en önemli albümlerinden biri olacağını düşünüyorum. Zamanlama olarak hedefim yaz başı, yok yok yaz sonu (gülüyor). Tarihi boş verelim, ben şöyle söyleyeyim, hayal ettiğim albümü oluşturmadan paylaşmayacağım.
ONUN HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORLAR?
*HANDE SUBAŞI (rol arkadaşı): “Emre, ‘Elde Var Hayat’ta başrolü paylaştığım ve sevdiğim bir rol arkadaşım. Egosu yüksek bir adamdır ama bu tamamen onun zeki biri olmasından ileri gelir ve kesinlikle ona çok yakışır. Aynı zamanda da çok eğlenceli biri olduğunu söyleyebilirim.”
*SEDEF ŞAHİN (arkadaşı): “Dört yıl önce dizi setinde tanışmıştık. Saygı duyduğum biridir. Ünlü olmasına rağmen egolarına yenik düşmemiştir. Hayat doludur.”
KADININ ÖZGÜVENLİ OLANINI SEVERİM
*Güzellik sizin için önemli midir?
- Dikkat ederseniz tarih yazmış kadınların çoğu bize fiziken çok güzel olarak anlatılmıştır, ancak resimleri, fotoğrafları, iskeletleri ortaya çıktığı zaman aslında o kadar da güzel olmadıkları ispatlanmıştır. Kleopatra, Hürrem Sultan gibi kadınların, kendilerine olan güvenleri, entelektüel yapıları ve akıllarıyla karşılarındaki erkeklerin başlarını döndürdükleri kesin. Dolayısıyla ben biraz da kadının o özgüvene sahip olanını, kafası çalışanını ve zeki olanını severim. Diğer yandan dünyanın en güzel kadınlarından biriyle evliyim. Tutup da “Güzellik benim için önemli değildir” diyemem. Ama bu ikisini birleştirmiş insanı tercih ederim.