Güncelleme Tarihi:
Keriman Halis, Nebahat Çehre, Arzum Onan, Azra Akın… Bu isimlerin ortak özellikleri Türkiye’nin en güzel kadını olarak hayatımıza girmeleri. Türkiye’de tarihi 1929’lara dayanan yarışmanın geçmişiyse aslında milattan öncesine dayanıyor. Homeros’un İlyada destanında bahsettiği gibi ilk güzellik yarışması M.Ö. 2.binde Kaz Dağları’nda yapılıyor. Paris elindeki elmayı Afrodit’e vererek onu taçlandırıyor. Peki o zamandan bu zamana yarışmada neler değişti? Aradan yıllar geçse de evlenmemiş ve çocuk sahibi olmama kuralı hâlâ baki. Malum, güzellik kavramı göreceli. O sene en güzel seçilen bazen yere göğe sığdırılamıyor bazen eleştiri oklarının hedefi oluyor.
Kimi kızlar yarışmayı modellik için bir basamak görse de kimi gerçekten sadece ülkesinin en güzeli olmak istiyor. Yine de güzellik yarışmaları en az şarkı yarışmaları ve spor müsabakaları kadar ülkelerin hırsını kabartıyor. Rekabet artıyor. Bu sene de 20 kız mücadele için kampa kapandı. Olay mahallini incelemek üzere Taksim Rixos Otel’deki güzellik kampındayız. “Of! Ne şanslısınız”diyecek bir durum yok. Kampta sıkıyönetim havası hâkim. 20 kız dünya olimpiyatlarına girecek kadar işi ciddiye almış.
Havuz sefaları sırasında dertleşiyoruz. Kızlar en çok “Güzel kız boştur” ön yargısından şikâyetçi. Hepsi mürekkep yalamış olduğunun altını çiziyor: “Üniversitede okuyoruz, en az bir yabancı dil biliyoruz. Yani hem güzel, hem zekiyiz”. Miss Turkey Organizasyon Başkanı Can Sandıkçıoğlu’nun bir eklemesi var: “‘Dünya Güzellik Yarışması’na aptal bir kız gönderemezsiniz.
Çünkü şansı olmaz. Bu algı 2000’li yılların güzellik yarışması enflasyonundan sonra yaşandı. Sonra herkes ‘Güzeliz’ diye ortalıkta dolaşmaya başladı.”