Güncelleme Tarihi:
Cumartesi pazar sabahları gazete haberlerine “bizden” yorumlar yapan, zaman zaman sinirlenen, “Evde kaldım” nidalarıyla ‘kariyer kadınları’nın sesi olan Akgül, yeni sezonda Star TV’ye transfer oldu. Artık seyircilerinin karşısına hafta içi her sabah “Bugün” isimli programla çıkıyor.
Seda Hanım, yeni sezonda Star TV’ye transfer oldunuz. Bu durum, artık başarılı bir televizyoncu olduğunuzun kanıtı mı?
- “Bir günde gelen başarı, ortalama 15 sene alır” diye bir atasözü vardır. Bu, benim hayatım için tamamen doğru bir söz. 14 yıl TV8’deydim. Ondan önce sınavlarını kazanıp TRT’ye girmiştim. Hep Doğuş Grubu’nda çalışmak istemiştim, şimdi istediğim yerdeyim. İşin güzel yanı, beni olduğum şeyle transfer ettiler.
Nasıl yani?
- “Erken Baskı”nın sunucusu da, yapımcısı da, editörü de bendim. O programda hoşlandığım şeyleri ekrana taşımıştım. Hayvan sevgisi, nostaljik müzik klipleri olan bir programdı benimki. Programı bu kimliğiyle, doğallığıyla istediler. Ağızdan gelen şey, sadece izleyicinin kulağına gider. Kalbinden gelirse, kalbe ulaşır. Benim de en çok gurur duyduğum şey bu.
“KOCAM SİZE AŞIK” DİYE MEKTUP YAZANLAR VAR
Sizi en çok seven izleyici grubu hangisi?
- Kadınlar. Hiç kıskanmadan, “Kocam size aşık” diye mektup yazanlar bile var. Sokakta bana ağlayarak “Sizin gibi insanların varlığını bilmek bize güç veriyor” diyen oldu. 83 yaşında “Sana mail atmak için interneti kullanmayı öğrendim, mail adresi aldım” diyen Müjgan Teyze var...
Peki o programın başarısının sırrı neydi?
- Yayında kameramanımla konuşmam, yönetmenimle sohbet etmem insanları etkiledi. Ekranda bir kadın var, kendi kendine haberleri okuyor, yorum yapıyor, kızıyor... Aslında çaktırmadan söylemem gerekenleri açık açık söyleyince diyaloglar doğdu ve bunlar da ilgi çekmeye başladı. Kameramana ufak ufak sataşmaları herkes yapıyordu ama açık söyleyeyim, Türk televizyonlarında hiçbir kadın bunu yapmadı. Kadınlar komik de olmaya çalışmıyor bizde. Bana “Güzelsin” yerine “Komiksin” denmesi daha çok hoşuma gidiyor.
PROGRAMIN İÇERİĞİ BENİM
Yeni kanala geçerken programın ismi de değişti. Neden “Erken Baskı” ismiyle devam etmek istemediniz?
- Adını korumak konusunda ısrarcı olmadım, çünkü programın içeriği bendim.
Mütercim tercümanlık mezunusunuz ve aslında dış politika muhabiri olma yolunda ilerliyormuşsunuz. Neden böyle bir program yapmaya başladınız?
- Mütercim tercümanken, rapor ve analiz konusunda Amerika’da ufak bir master’ım varken TRT’nin sınavlarına girmek istedim. Girdim ve kazandım. Rahmetli Turhan Yavuz beni çok sevdi. Kendisi kariyerimde bir dönüm noktasıdır, beni ana habere kadar çıkardı. Kazandığım tüm burslara beni yolladı; Avrupa Birliği gazeteciliği bursu, Washington’daki geleceğin toplum lideri bursu... Ben de kendimi geliştirip “Avrupa Birliğine Doğru” adında 500 bölümlük bir program çektim. Şimdi bile Brüksel’de beni tanımayan yoktur ve hâlâ mail adresime ilerleme raporları geliyor.
KANAL YÖNETİCİLERİ BANA “DAHA DA BETER OL” DEDİ
O iş sizi mutlu etmedi sanırım...
- Onların arasında da iyi adamlar vardı ama ben beni mutlu eden bu işi yapmak istedim. Daha sabırlı olan herkes dış politika muhabirliği yapabilir. Bende bulunan özel yan, sahicilik ve samimiyetti. Bu programda bunu daha iyi yansıtıyorum. Ve bunlar, medyadaki kadın sunucularda ender bulunan özellikler.
Ama çoğu programda rahatça yorum yapabilme imkanı yok...
- Çünkü herkese yaranmaya çalışıyorlar. Cosby Ailesi’nin babası şöyle söylemiş; “Başarıyı bilmem de başarısızlığın sırrı herkese kendini beğendirmeye çalışmaktır.” Kendileri gibi olmaktan korkuyor ve “mış” gibi yapıyorlar. Ama artık bu dönem bitti. Bizim kadınımız çok daha iyisine layık. Biz onlara iki kıvırıp, iki kırıtıp program yaptığımızı düşünüyoruz ama onlar buna kanmıyor. Bu durumu sahici programlar arttığında kavrayacaklar diye düşünüyorum.
Peki yeni kanala başlarken, sizden yayındaki tavırlarınızda herhangi bir değişiklik yapmanız istendi mi?
- Star TV’ye ilk geçtiğimde bana en çok bu soru gelmişti. Çünkü büyük bir kanala geçip de her gün ekrana gelecek diye insanın değişeceği düşünülüyor. Kanal değişmemi isteseydi, beni zaten almazdı. Demek ki değişmemi istemiyorlar. Zaten Cem Aydın ve Ömer Özgüner de ilk görüşmemizde bana “Daha da beter ol” dedi.
“TOMBUL”A ALINIRIM AMA “APTAL SARIŞIN”I UMURSAMAM
Merak ediyorum; size sarışınlığınızla sataşanlar oluyor mu?
- Oluyor ama o lafın bende karşılığı yok.
Nasıl yani?
- Şöyle söyleyeyim; bana tombul dersen alınırım ve dalga geçersen üzülürüm. Çünkü bende karşılığı var. Ama bana “aptal sarışın” dersen dikkate bile almam, çünkü bende karşılığı yok.
Türk ekranlarında 34-36 beden kadınlar revaçta. Siz ise bu kuralı yıkanlardansınız...
- Kadın sadece ölçüleriyle reyting alıyor olsaydı, kimse Angelina Jolie’ye senaryo yazmaya uğraşmazdı. Kadını üç saat sağdan soldan çeker, gösterirlerdi. Peki o çektikleri şey gişe yapar mıydı, hayır. “İçerik” denen bir şey var. Kaç tane Türkiye güzeline, yakışıklısına program yaptırıldı, tutmadı. Sadece şöhretli diye bir konuğu çıkardığınızda bile saçına, gözlüğüne, kıyafetine en fazla beş dakika bakarsınız. O yüzden söyleyeceği lafı olan konuklar çıkarıyorum programa.
İLİŞKİ MASALINA İNANACAK KADAR ENAYİ DEĞİLİM ARTIK
Yayında “Evde kaldım” deyip duruyorsunuz. Var mı aslı?
- Ne kadar başarılı, paralı, mutlu olursa olsun, belli bir yaşın üstündeki evlenmemiş kadına “evde kalmış” gözüyle bakılıyor. Ama aynı yaştaki erkeğe “evlenilecek adam, ideal bekar, helal olsun” deniyor. Ben evlenmek istesem, kör topal yarım akıllı birini illa bulurum. Ama ben artık kadın-erkek ilişkisi masalına inanacak kadar enayi değilim. Kadınlar yaşlandıkça evlenmeleri zorlaşıyor. Neden? Çirkinleştikleri için değil, akıllandıkları için.