OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 05, 2005 00:00
Sırtını daÄŸlara vermiÅŸ olan Gümüldür, daÄŸların eteklerinden, Ege denizinin mavi sularına doÄŸru uzanır. Ä°zmir’in gözde yazlıklarındandır. Selim ÖztaÅŸ ve eÅŸi NeÅŸe ÖztaÅŸ TRT Ä°zmir Radyosunun ses sanatçılarıydı. O yaz Gümüldür’de diÄŸer yıllarda olduÄŸu gibi yazlık tatillerini bitirmiÅŸler, dönüş hazırlıkları yapıyorlardı.Bir eylül vakti, sabahın erken saatleriydi. Selim ÖztaÅŸ, çayını içtikten sonra bahçeye çıkmıştı. Küçük bahçe, çiçeklerle doluydu. Güllere doÄŸru yürüdü. Yaz gülleri çoktan açmış, ömürlerini doldurmuÅŸ ve kırmızı, pembe yapraklarını topraÄŸa dökmüşlerdi. Bunlar, bu dünya güzeli güller ise Güz gülleriydi. Sabahın erken saati olduÄŸu için gecenin yaÄŸan çiÄŸi, kırmızı ve pembe gül yapraklarının üzerinde damlacıklar halinde duruyordu. Selim ÖztaÅŸ, güllerden birini eline aldı, onu okÅŸarcasına, incitmek istemezcesine sevdi. EÄŸildi, kokladı, ‘Koklamaya bile kıyamıyorum Gül’üm’ dedi içinden. GÃœZ GÃœLLERÄ°YLE KONUÅžA KONUÅžA GEÇMÄ°ÅžE GÄ°TTÄ° Güz güllerine bakarken, ilkbahar ve yaz gülleri geldi aklına. Onların da yapraklarına böyle çiÄŸ düşerdi gecelerden. Ama sabah doÄŸan sıcak güneÅŸin ışınları, o güllere hayat verirdi. Oysa Güz gülleri, gittikçe serinleyen havalarla, doÄŸa koÅŸullarıyla, daha geç açardı. Selim ÖztaÅŸ, Güz gülüyle konuÅŸurken takvim yaprakları, belleÄŸinde hızla çevrilip duruyordu. Aylar, yıllar geriye gidiyordu. Åžimdi 1981 senesinin içindeydi. Ä°zmir’den Ankara’ya gelmiÅŸ, Gazi Ãœniversitesi’nin Ä°nÅŸaat Fakültesi’ne girmiÅŸti. Çok iyi bir sesi vardı, Türk MüziÄŸi’ni çok ama çok seviyordu. Ankara Radyosu’na stajyer sanatçı olarak girmiÅŸti. Koroda kızlı erkekli arkadaÅŸ gruplarıyla çalışma günlerinde, hocalarıyla çeÅŸitli eserleri geçiyorlardı. Bir gün o gözlerinin içine kadar gülen kızla tanıştı: - Ben Selim, dedi. Genç kız, ‘Ben de NeÅŸe’ diye cevap verdi. Gazi’li Selim ÖztaÅŸ yeniden sordu: - MüziÄŸin dışında baÅŸka bir ÅŸeyle meÅŸgul müsünüz?- Ä°ÅŸletme okuyorum.GEÇEN SENELERE AÄžLAMIYOR SADECE HÃœZÃœNLENÄ°YORUM Ankara Radyosu’ndaki staj döneminde her geçen gün farkında olmadan birbirlerine daha çok yaklaÅŸtılar. O kadar çok ortak noktaları vardı ki...Bazen koro çalışmalarında, konserlerde beraber bir ikili oluÅŸturuyor, ÅŸarkıyı öyle okuyorlardı. O yıllarda bir de ortak ÅŸarkıları vardı. Rahmetli büyük Bestekar Muzaffer Ä°lkar’ın bir ÅŸarkısıydı Hicaz parça:‘Gözlerimden yüzünKulaklarımdan sesin Silinmedi senelerdir...’ ArkadaÅŸlıkları çoktan flörte geçmiÅŸti. Ama yaÅŸananlara, yaÅŸadıklarına bir türlü bir isim veremiyorlardı. O duygu dünyasının bir çifti olduklarını artık inkar edilemez bir gerçek olarak kabullendikleri gün, zaten kendilerini nikah masasında bulmuÅŸlardı.Selim ÖztaÅŸ, NeÅŸe hanımla yaÅŸamını birleÅŸtirdiÄŸi gün 28 yaşındaydı. Mutluydular, ama ÖztaÅŸ kendi kendine kızıyordu, ‘Neden daha önce NeÅŸe’ye açılmadım, neden onu sevdiÄŸimi söylemedim!’ diye. Selim ÖztaÅŸ o güz gülünü aldı yeniden eline, avuçlarının arasına. Gülün incecik yaprağı üzerinde titreyen çiÄŸ damlasına baktı, billur çiÄŸ damlacığı adeta titriyordu. Selim ÖztaÅŸ, parmaklarının ucunda, avuçlarında tuttuÄŸu Güz gülüyle konuÅŸmaya baÅŸladı yeniden;‘Senin gibi biz de bu aÅŸkta geç açıldık, geç söyledik sevgimizi birbirimize. KeÅŸke keÅŸke daha önce konuÅŸabilseydik, keÅŸke daha önce kalbimizin sesini birbirimize duyurabilseydik. Duyurabilseydik de, mutluluÄŸumuzu çok öncelerden yakalayabilseydik. Ama geçen senelere, aÄŸlamıyor sadece hüzünleniyorum...’Güz güllerinden birini koparıp eline aldı, yazlık evin önüne geldi, balkona oturdu. Masanın üzerinde bir beyaz kağıt duruyordu. Selim Öztaş’ın eli kalemine gitti. NeÅŸe ÖztaÅŸ, gazete okuyordu. Selim bey, bir anda hayal aleminin derinliklerine gitti. Zaman zaman masanın üzerinde duran o Güz gülüne bakıyordu. Bakarken o gülden kokuların yerine duygu yüklü ilhamlar geliyordu. 28’inde evlendiÄŸi halde, ‘KeÅŸke keÅŸke daha önce bu yuvayı kursaydık, keÅŸke daha önce bu mutluluÄŸu yaÅŸasaydık’ derken duyguları heceler halinde kağıdın üzerine dökülüyordu:‘İnan ki aÄŸlamadım hüzünlüyüm sadece Gözlerimdeki nemler çiÄŸ gibi yaÄŸar böyle her gece... ‘Selim ÖztaÅŸ güftesini yazdığı ÅŸarkıyı kendisi besteledi. Åžarkı önceleri tabii ki her ÅŸarkıda olduÄŸu gibi TRT Radyoları’nda çalındı söylendi. Sonra televizyon kanallarında izlendi milyonlarca insan tarafından. Åžarkının kaderi ne tuhaftır ki Öztaş’ların aÅŸkları, evlilikleri gibiydi. Onlar birbirlerine geç açılmışlar, mutluluÄŸu geç elde etmiÅŸlerdi. Åžarkı da bestelendikten 10 yıl sonra şöhretli besteler arasına girdi. Hakan Taşıyan ÅŸarkıyı kasete okuyunca, beste büyük patlama yaptı. Güz gülleri, TRT’nin deÄŸerli sanatçı çifti NeÅŸe ve Selim Öztaş’ların mutlu yuvalarının ‘Altın gülleridir.’GÃœZ GÃœLLERÄ°MAKAM:NihaventGÃœFTE ve BESTE: Selim ÖZTAŞİNAN KÄ° AÄžLAMADIMHÃœZÃœNLÃœYÃœM SADECEGÖZLERÄ°MDEKÄ° NEMLER ÇİĞ GÄ°BÄ°YAÄžAR BÖYLE HER GECEGÃœZ GÃœLLERÄ° GÄ°BÄ°YÄ°MHİÇ BAHAR YAÅžAMADIMYA SEVMEYÄ° BÄ°LMEDÄ°M YILLARCAYA SEVÄ°NCE GEÇ KALDIMŞİMDÄ° DELÄ°CESÄ°NESEVMEK Ä°STESEM BÄ°LESON BAHAR SÄ°SÄ° ÇÖKMÜŞ ÃœSTÃœMEÂ
button