Oluşturulma Tarihi: Ağustos 30, 2005 00:00
Bülent Ersoy, ‘Avukatlık ücreti’ olayının üzerinden neredeyse 25 yıl geçmiş olmasına rağmen CHP Başkanı Deniz Baykal’la ilgili yaptığı açıklamalarla gündemin tepesine oturdu.Olay sadece ‘Avukatlık ücreti’ olsa neyse... Bülent Hanım anlatımını öyle vurgularla yaptı ki, insanlar bu vurgulamalar karşısında, ‘Deniz Baykal siyasi nüfuzunu kullanmasının karşılığını istedi’ sonucunu çıkardılar. Baykal’ın ‘medyaya’ yaptığı ‘açıklama’ hatalarla dolu olunca da, ‘Baykal acaba yapmış mıdır’ tartışmasını alevlendirdi.Deniz Baykal’ın imajı bu tartışmadan öyle ya da böyle ‘su’ aldı. Bülent Ersoy kafalardaki ‘dönmüş’ imajına rağmen bu olayda ‘Güvenilir’ bir kaynak rolü oynadı. Bazıları, nasıl oldu da Bülent Ersoy, Deniz Baykal’dan daha ‘güvenilir’ sayıldı, anlamakta güçlük çekiyor. Hele de Ersoy’un ‘unutkanlık sendromu’ herkes tarafından bilinirken. Ersoy çok iyi tanıdığı kimselere bile ‘İsmin neydi senin bakayım çocuğum, daha önce görmüş müydüm ben seni... Ayy çıkaramadım’ şeklinde yaklaşıyor. Bu kadar unutkan birinin 25 yıl önce Baykal’la arasında geçen bir olayı ‘elbise rengine’ kadar tüm ayrıntılarıyla anımsaması ve peşinden de ‘güvenilir kaynak’ sayılması,beni de oldukça şaşırttı. Hem de yıllardır ‘dürüstlüğü’ ön plana çıkarılarak pazarlanan koca CHP lideri karşısında. Ne oldu bu insanlara? Ne oldu da unutkan Bülent Hanım’ı, koca CHP’nin ‘dürüst’ başkanı karşısında ‘muteber’ saydılar.Formula 1 kentinde
trafik Geçen hafta cuma gecesi İstanbul’da, saat 10 sularında, Koşuyolu Parkı’nın kenarındaki caddeden Natilius’a doğru arabayla akıyorum. Sağdan gelen araçlardan biri bana doğru direksiyon kırınca, birden frene bastım ve ‘güüüüm’ diye bir sesle irkildim. Arabadan inip arkaya dolandığımda, arkadaki aracın ani duruşumdan istifade ederek iki puan almaya çalıştığını anladım. Arkadaki araçtan da genç bir delikanlı indi. Birlikte araçlarımızı bir sigorta eksperi edasıyla incelemeye başladık. Benim arabada bir şey yok. Onun tampon, ön taraf ciddi haşat! Hemen 155’i aradık. Bütün hatlar dolu. Yaklaşık bir 15 dakika ‘doluluk’ devam etti. Kaza ihbarı yaptığımızda saat tam 22.20 idi. Tahmin edin bakalım trafik polisi kaçta geldi? 22.30 mu, hayır. 23.00 mü, hayır. 23.30 mu, hayır. 24.00 mü, hayır. Tam 00.20’de! Yani tam iki saat sonra. Bu arada yaklaşık üç kez daha 155’e ulaşıp, ihbarımızı yeniledik. İki saat ne mi yaptık? İki kazazede birbirimize hayat öykülerimizi anlatıp, akraba olduk. Üstelik araçlarımızı çekemediğimiz için de dar yolda trafiği epeyce bir aksattık. Gelen trafik aracının içinden çıkan polis geç kaldıklarının farkında hemen savunmaya geçti: ‘Kusura bakmayın, Kadıköy bölgesine tahsis edilmiş 11 araç var. 4’ü bozuk, parasızlıktan tamir edilemiyor, yatıyor. 3’ünün benzini yok, benzinsizlikten yatıyor. Kalan dört araç ancak bu kadarına yetişebiliyoruz...’ Bir şey diyemedim. Nedense Formula 1 aklıma geldi. Üstünde ‘İstanbul Kazandı’ yazan afişleri düşündüm. Doğrudur. İstanbul Formula 1’le imaj kazandı. Peki ya gerçekler? Acı gerçekler. Balçıkla sıvanamayan gerçekler.TRT ‘Gece Dürümcüsü’ne yazık etmişRasim Öztekin’in davetini kıramadım, pazar gecesi Antalya’daki TRT tesislerinden canlı olarak yayınlanan ‘Gece Dürümcüsü’ programına katıldım. Bana diğer konuğun Yaşar olacağı söylenmişti ama Yaşar’ın son anda konser bağlantısı çıktığı için gelememiş. Yerine ‘Lo Lo Lo’ albümüyle ünlenen Tuğba Özerk davet edilmiş. Niye yalan söyleyeyim daha önce Tuğba Özerk, adını duymamıştım. ‘Lo Lo Lo’ albümünden de habersizdim.Tuğba, çok sempatik, ne istediğini iyi bilen, 25 yaşında biri. Henüz albümünü can kulağıyla dinlemedim. Dinlemeye hazırlanıyorum ama Tuğba’nın doğru pazarlama ve pazarlama iletişimi etkinlikleriyle hedeflediği kategoride iyi yerlere gelecek bir ‘temele’ sahip olduğunu söyleyebilirim.Makyaj faslı bittiğinde saate baktım. Neredeyse 01.00’i geçiyordu. Program başladığında ise saat 01.30 olmuştu. Rasim çok yaratıcı bir ‘tok şov’ formatı oluşturmuş. Açıkhavaya dürüm arabası getirilmiş, orkestra kurulmuş. Alman dürüm dağıtıcısı, tahta sandalyede konuklar derken ortaya çok sıcak, samimi bir program atmosferi çıkmış. Rasim’in ‘tok şov’ performansı süper. Her konuğunun yaptıklarını, söylediklerini çok analiz ettiği belli. Çalıştığı konuları kıvrak zekasıyla birleştirince de program çok güzel bir şekilde akıyor. Saat kaçta? Gece yarısı üç buçukta. Evet TRT, Rasim Öztek’in gibi bir sanatçının ‘Gece Dürümcüsü’ gibi bir talk show harikasını gece üç buçuklarda yayınlayıp resmen harcıyor. Hatta harcamış. ‘Gece Dürümcüsü’ gelecek pazar son kez yayınlanıyor. Gören oldu mu? Satın TRT’yi.
button