Gurur ve iyi insanlar

Güncelleme Tarihi:

Gurur ve iyi insanlar
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 2011 20:33

Aynalar. Aslında ihtiyacımız olan aynalar. Eğer düşünecek olursanız tanıdığınız ve kendilerini beğenmediklerini söyleyen insanlar bile aslında kendilerini beğenirler. Herkes biraz da olsa kendini beğenir ve karşısındaki insandan çok daha iyi, çok daha doğru, çok daha ahlaklı olduğunu düşünür...

Haberin Devamı

Mart ayında bu sayfada David Lindsay-Abbaire’den bahsetmiş ve yazarın 2006’da ‘Rabbit Hole’ oyunuyla Broadway izleyicilerini hüngür hüngür ağlattığını yazmıştım. Amerikalı yazar beş yıl sonra yeni oyunu ‘Good People’ı bu sezon ‘Broadway’de tiyatroseverlerin beğenisine sundu.
Samuel J. Friedman Tiyatrosu’nda perde yükseldiği zaman kendimizi işçi sınıfından insanların yaşadıkları Boston’ın güneyinde, 1 dolarlık eşyaların satıldığı bir dükkanın arka avlusunda buluyoruz. Çöp bidonları arasında patronuyla konuşan ve işinden kovulmamak için laf kalabalığı yapan orta yaşlı kadın Boston aksanınıyla konuşuyor. ‘Good People’da Margie’yi (Margaret Walsh) ‘Fargo’ filmindeki hamile polis şefi rolüyle 1996 yılında Oscar ödülünü kazanan oyuncu Frances McDormand canlandırıyor.
ESKİ SEVGİLİYE MECBURİ ZİYARET
Hayat, bu kadın için hep zor olmuş ama tek başına engelli kızına bakan ve fakirlikten başını bir türlü kurtaramayan Margie, hayatın tüm zorluklarına rağmen yenilmemiş. Karşımızdaki kadın olabildiğince cana yakın, inatçı, kurnaz, saygısız, çıkarcı, savaşçı, rahatsız edici, sevimli ve cana yakın. Hayatın sınırlarında yaşayan Margie’nin umutsuzluğu ve çilesi sessiz sakin değil...
İşini kaybeden anne oyun boyunca iş arıyor ve umutlarını yitirdikçe saldırganlaşsa da iyi biri olduğundan bir an bile şüphe etmiyor. Arkadaşları Margie’ye lisedeyken erkek arkadaşı olan Mike’ı ziyaret etmesini tavsiye ediyorlar. ‘Friends’, ‘The O.C.’ ve ‘Damages’ dizilerinden tanıdığımız Tate Donovan’ın başarıyla canlandırdığı Mike, Boston’ın güneyinde doğup büyüse de başarılı bir doktor olmayı başarmış. Margie’nin lisede kendisini neden terk ettiğini hiçbir zaman öğrenememiş olan Mike yıllar sonra ofisine gelen Margie’yle istemeye istemeye görüşüyor. Margie ise duygusal baskı yaparak Mike’ın evinde vereceği bir partiye kendini davet ettirmeyi başarıyor.
Ertesi gün Mike telefon ediyor ve 6 yaşındaki kızının hasta olduğunu, bu yüzden partinin iptal edildiğini söylüyor. Margie partinin iptal edildiğine inanmıyor ve sanki kendisine hiç telefon edilmemiş gibi Mike’ın evinin yolunu tutuyor. Mike’ın karısı Kate rolünde izlediğimiz Renee Elise Goldsberry genç bir oyuncu olmasına rağmen sahnede McDormand ve Donovan kadar başarılı. Varlıklı bir ailenin kızı olan Kate ayakları yere basan, pozitif, sıcak bir insan.
YILLARCA SAKLANAN SIR
Derken laf lafı açıyor, eski defterler karıştırılıyor ve artık ayrı dünyaların insanları olan Margie ve Mike arasında gerilim had safhaya ulaşıyor. Margie lisedeyken Mike’ı terk ettiğini ve bunu onun yolunu açmak için yaptığını söylüyor. Herkesin kaçtığı yerden, fakirlikten Margie neden kaçamıyor? Neden kurtaramıyor kendini?
Margie 30 yıl önce Mike’ı terk etmesinin sebebini açıklıyor ve dünyaya getirdiği ve tek başına bakmak zorunda kaldığı engelli çocuğun aslında Mike’ın çocuğu olduğunu söylüyor. Margie bu açıklamayı yaptığı an Frances McDormand’ın yüzünde pişmanlık, korku, dargınlık, öfke ve kederi aynı anda görebiliyorsunuz. Usta oyuncunun kontrolü ve gösterdiği performans takdire layık. Haziran ayında Frances McDormand Margie Walsh rolüyle yılın En İyi Kadın Oyuncusu dalında Tony ödülünü kazanmayı başardı...
Oyunun en can alıcı noktasında, Margie çocuğuyla ilgili iddiasını dile getirdikten sonra, sahnede hava aniden değişiyor. O ana kadar Margie’nin tarafını tutan Mike’ın karısı Kate kahramanımıza dönüp şu soruyu soruyor: “Margie bebek konusu doğru ise neden Mike’ı hiç arayıp sormadın? Sen iyi bir insan mısın?”
Margie zaten iyi bir insan olduğu için Mike’ı hiç rahatsız etmediğini söylüyor. Kate ise kendisinin de bir anne olduğunu ve bu yüzden evliliğine katlandığını açıklıyor. Genç kadın “Ben asla gururumun kızımın istikbalinin önüne geçmesine izin veremezdim... (Eğer söylediklerin doğruysa) sen çocuğunun boş yere acı çekmesine izin verdin” diyor.
Yalvarmak mı, yalvarmamak mı? Yardım istemek mi, yoksa istememek mi insanı ‘iyi’ yapar, ‘iyi’ kılar? David Lindsay-Abbaire bu sorulara yanıt ararken tiyatroyu terk eden izleyiciler ister istemez hayatta verdikleri kararların ve yaptıkları fedakarlıkların kendilerini ‘iyi’ insan sınıfına mı, yoksa ‘kötü’ insan sınıfına mı soktuğunu düşünmekten kendilerini alamıyorlar...

Bir gün

Haberin Devamı

David Nichols’ın romanı ‘One Day’ sadece İngiltere’de 1 milyonun üzerinde sattı ve Türkiye dahil dünyanın dört bir yanında kitabın milyonlarca hayranı var. ‘An Education’ isimli filmiyle 2009 yılında Oscar’a aday gösterilen yönetmen Lone Scherfig’in romanı beyazperdeye uyarlayacağı ve başrolleri genç neslin sevilen oyuncularından Anne Hathaway ve Jim Sturgess’e verdiği duyulunca ‘One Day’ filmi büyük bir heyecanla beklenmeye başlanmıştı. Gelin görün ki senaryosu oldukça zayıf olan bu filmi ne başrol oyuncuları, ne de yönetmeni kurtarabiliyor... Bu İngiliz filmini vasatlıktan kurtaran belki de tek şey Amerikalı Anne Hathaway’in oyunculuğu. ‘One Day’ filminin senaryosunu kitabın yazarı David Nichols yazmış, dolayısıyla filmin sonunun kitabın sonundan farklı olmasının tek suçlusu da yine David Nichols’tan başkası değil...

Barbra

Haberin Devamı

Barbra Streisand 15 yaşından beri şarkı söylüyor. Büyük yorumcunun 54 yıldır mesleğinde zirveden inmemesinin sebeplerine gelince... Streisand yaptığı müzikten hiç taviz vermemiş. Streisand daha çok CD satmak için 15-20 yaşlarındaki gençlerin tercih ettikleri ticari müzikleri yapıp hiç ismini zedelememiş, beş kuruşun peşinden koşup itibar kaybetmemiş. Böyle olunca sanatçının her yeni albümü sevenleri tarafından merakla bekleniyor ve Streisand 50 yıldır her 10 yılda en az bir albümüyle Amerika’da 1 numaraya çıkan tek yorumcu olarak tanınıyor müzik dünyasında.
Bu hafta ‘What Matters Most’ albümüyle müzik dünyasına geri dönen Streisand yeni çalışmasında ‘The Way We Were’ ve ‘Papa, Can You Hear Me’ gibi hit şarkılarını yazan yakın arkadaşları Alan ve Marilyn Bergman’ın bugüne kadar hiç seslendirmediği 10 şarkısını seslendiriyor. Bergmanlar Barbra’yı ilk dinledikleri zaman ve soyunma odasında genç sanatçıyla tanıştıkları an, “Ne kadar muhteşem olduğunun farkında mısın?” diye sorduklarında genç sanatçı sadece 18 yaşındaymış...
‘What Matters Most’ albümün açılış şarkısı binlerce kere seslendirilmiş olan ‘The Windmills Of Your Mind’. İlk 55 saniye şarkıyı acapella söyleyen Streisand’ın orkestranın müziğe girdiği an dinleyicilerin nefesini çoktan kestiğini fark ediyorsunuz... ‘The Windmills Of Your Mind’ı Barbra Streisand’dan dinleyene kadar bu şarkıyı hiç dinlemediğinizi düşünebilirsiniz. Streisand 69 yaşında sanatının zirvesinde...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!