Güncelleme Tarihi:
"Fuat Güner ile Kuşaktan Kuşağa" programınız hayırlı olsun.
- Fuat Güner: Teşekkür ederim. 18 Şubat’ta TRT’de başlıyor programımız. Program için Rio de Janerio, oradan Saint Paulo, Kolombiya, Venezuela ve Urfa’yı dolaştık. Bunların yanı sıra çocuk ve konuk sanatçı bölümümüz var. İlk programda Ajda Pekkan, ikinci programda Müjdat Gezen, üçüncüsünde Zerrin Özer, dördüncüsünde Ferhan Şensoy konuğumuz olacak.
Konuklarınızı neye göre seçiyorsunuz?
- F. Güner: Ağzı laf yapan, belirli bir kültür düzeyi olan insanları seçiyoruz. Biz ünlüleri değil önemli insanları davet ediyoruz. Sonuçta benim Fuat Güner olarak omzuma iki yıldız daha takacak halim yok. Ruhsal tatmine erişmiş bir insanım. Bir de programın içinde Rekorlar Kitabı’na geçmiş bazı yerleri ve hadiseleri tespit ediyoruz. Örneğin dünyanın en küçük evi, dünyanın en uzun kulaklı hayvanını bulup, onları anlatıyoruz.
Dünyaca ünlü müzisyenleri de programınızda konuk etmeyi düşünüyor musunuz?
- F. Güner: Elbette düşünüyoruz. Mesela Eric Clapton ya da Chris Rea fena mı olur? İkimiz programda çalıp söylesek! (Gülüyor) Bu planlarımız arasında...
Erkmen Bey, sizin yeryüzünde ayak basmadığınız yer kaldı mı?
- Erkmen Sağlam: Toplam 178 ülke var, 137’sini dolaştık, her kıtaya ayak bastık.
Duyduğuma göre TRT öncesinde bu proje için özel kanallarla görüşmüşsünüz. Görüşmelerden birinde de epey gerilmişsiniz, doğru mu?
- E. Sağlam: Evet, çünkü bize "Bir gönderin, bakalım, tutup tutmayacağına karar verelim" gibi salakça bir cümle kurdular. 47 yıldır bu işi yapıyorum, 20 yıl Barış Manço ile sürdürmüşüm işi. Talihsiz bir cümleydi. Program yapmak kolay iş. Masanın başına geçerim, kamerayı koyarım, sen anlatırsın, konu da buluruz. Ama olay bu değil. Eğer Ay’a ayak basabileceksen Ay’dan konuş. Biz hayal edebiliriz, hayalle vakit geçirtemeyiz.
- F. Güner: Erkmen bana "Yap programı" dedi, başladık hemen. Hiçbir lafımızı yemedik. Yedi ay oldu, şirketimizi kurduk, elemanları topladık ve başladık. İşte 68 kuşağının güzel tarafı bu. Güzel kuşaktı. Ben o zaman 20 yaşındaydım. Türkiye’nin ve dünyanın en güzel dönemi. Şimdi kimse ne birbirini tanıyor ne selam veriyor! Özür dilerim, söylemek zorundayım, kıro kültürü egemen oldu! Buna Fransız kalarak "Kendi durumumu kurtarayım da batsın bu dünya" dememek gerek. Bu topluma bugüne kadar edindiğimiz kültür ve tecrübe ile ne kadar faydalı olabiliriz derdindeyim ben. Bütün kültürlü, aklı başında insanların da bu konuda bir şeyler yapması gerektiğine inanıyorum.
Bu adalet duygusu hasta etmez mi insanı bu devirde?
MFÖ’nün 37 yılı süt liman geçmedi
Fuat Bey, MFÖ olarak kendi aranızda ego tatminsizliği yaşadınız mı dönem dönem?
- 37 yıl oldu. Süt liman mı geçti bu kadar yıl sence? İmkansız... Üç ayrı şahsiyet, üç ayrı fikir, üç ayrı karakter olmanın da getirdiği bir güzellik var. Bu renklilik, müziğe çok güzel yansımış. Diğer yandan üç ayrı görüş, üç ayrı değer yargısı, kavgaları da getiriyor. Ama bunların altından hep kalktık. Çünkü MFÖ
Röportaj: Dilek DALLIAĞ