Günlük hayatta acılarımı anlatmam, bu duyguları şarkılarımla paylaşırım

Güncelleme Tarihi:

Günlük hayatta acılarımı anlatmam, bu duyguları şarkılarımla paylaşırım
Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2006 00:00

Yugoslav göçmeni bir anne babanın 3. çocuğu olarak 34 yıl önce Yalova’da başladı öyküsü. Ailesi yeteneğini fark etti, ilkokulda mandolin dersi aldı. Lisede gitara geçti, şarkıda yoğunlaştı, müzik uğruna ODTÜ Ekonomi Bölümü’nden ayrıldı. Volvox’la başlayan serüveni, 10 yılda beş albümle onu zirveye taşıdı.

Geçen yıl yayımlanan "Can Kırıkları" albümünün etkileri sürüyor. Harbiye Açıkhava’da ve Rock’n Coke’ta iddialı iki konser veren Şebnem Ferah’la buluştuk, filmi başa sardık. 

Açıkhava Tiyatrosu’nda senfoni orkestrası eşliğinde, Rock’n Coke’ta grubunuzla verdiğiniz konserlere ilgi büyüktü. Neler hissettiniz o konserlerde?

- Bir konseri özel yapan, müzikal standartların dışında, dinleyiciler. İkisi de çok özel gecelerdi, özellikle senfoni konserini hatırladıkça tüylerim diken diken oluyor. Bir süredir sahnede, dinleyicilerle iletişimime çok özen gösteriyorum. Müzikal yolculuğum uzadıkça, şarkılar, albümler arttıkça aramızdaki ilişki sağlamlaşıyor.

Dinleyicilerinizle ve sizin için web sitesi açan hayranlarınızla konserler dışındaki iletişiminiz nasıl?

- Klasik şarkıcı-dinleyici ilişkisi istemiyorum. Dinleyiciyle büyüyen, arkadaşlık benzeri, birbirini anlayan bir ilişki istedim hep. Web sitesi hazırlayan dinleyicilerimle iletişimim sürüyor, bazılarıyla arkadaş bile olduk.

ÇOCUKSU SAFLIĞI KORUMAYA ÇALIŞIYORUM

Müziğe başladığınız günlere dönelim. Bu noktaya gelebileceğinizi tahmin etmiş miydiniz?

- Her şey adım adım ilerledi, birden olmadı. Şarkı söyleyebildiğimi keşfedip bu alana yöneldim. Müziği hayatımın merkezine koymaya karar verdim, en iyilerden biri olmak için çalışmaya başladım. Bir gün şunu yapacağım, buraya varacağım, gibi büyük planlar yapmadım. Hobi bile olsa, her şeyin en iyisini yapmak isterim. Rock, Türkiye’de kadınlar için bugün bile zor bir alan. Gençtim, zorlukları düşünmeden, müzik sevgim ve deli cesaretimle başladım, sürdürdüm.

Aileniz müziğe yakın mıydı, müziğe yönelmenize tepki gösterdiler mi?

- Annem ve babam müzik sevgisine, yeteneğine sahip kişilerdi. Müzik ailemizin önemli parçasıydı. Babam, her enstrümana kısa sürede hakim olacak kadar yetenekliydi. Türk Sanat Müziği’ni severlerdi. Yugoslav göçmeniydiler, o bölgenin müziklerini iyi bilirlerdi. Ablalarım Batı şarkıcılarını takip ediyordu. Misafirlerin geldiği akşamlar, yemek masası etrafında şarkılar söylenirdi. Bu çeşitliliğin müziğime çok katkısı oldu. Ailem bana karşı hep çok anlayışlıydı. Yine de onlar açısından pek kolay olmadı, endişelendiler. Düşünsenize, okulu bırakıp karşılarına dikildim "Rockçı olmak istiyorum ama bu ülkenin şartlarında nasıl olur bilmiyorum" dedim. Ailemin sıcaklığını, anlayışını bugün kendi çocuklarıma gösterebilir miyim, bilmiyorum.

"Geçmişe Yolculuk" şarkınızda "Bir bilet istiyorum sadece gidiş olsun/ Çocukluğun saflığına gidip orada yaşamam gerek" diyorsunuz. Şu anda öyle bir biletiniz olsa, çocukluğunuzda en çok hangi zamana gitmek isterdiniz?

- Çok güzel bir çocukluk geçirdim. Okuldan sonra yaka paça sokağa çıkardım. Çocukluktan en çok ailemi özlüyorum. Arka arkaya ablamı ve depremde babamı kaybettim, çok ağır geldi. Ölüm sevdiğini tamamen kaybetmek demek değil, yine de onlarla olmayı özlüyorum. Babamla sohbeti özlüyorum.

Babanızın denizi çok sevdiğini okumuştum. Deniz sizin de şarkılarınızda sıklıkla kullandığınız bir metafor. O günlerle bir ilişkisi var mı bunun?

- Mutlaka var. Yalova bir sahil kasabası, denizle hep çok yakın bir ilişkim oldu. Balık tutmak babamın hobisiydi, iyi balık tutardı. Birlikte giderdik.

Hayatınızın en sevdiğiniz, özlediğiniz dönemleri o zamanlar mı?

- Şu anda son derece mutluyum. Şarkıda anlatmaya çalıştığım, zamanla kaybettiğimiz saflığa duyulan özlem. Müziğe çocuksu bir sevgiyle bağlıyım, bu saflığı heyecanı korumaya çalışıyorum.

Müzik serüveninizde önemli dönüm noktaları hangileri?


- İlki Volvox gibi bir gruba sahip olmak, uzun süre çalışmak. Sahne rahatlığımı, güvenimi, o dönemde çok konser vermeye borçluyum. İkincisi ilk albüm: Tahmin edemeyeceğim kadar iyi bir başlangıçtı. Örneği olmayan bir müzikle başladım, dinleyici beklenmedik destek verdi, sonraki adım için bundan güç aldım. İlk patronlarım Sezen Aksu, Onno Tunç’un verdiği özgürlük, İskender Paydaş, Tarkan Gözübüyük, Demir Demirkan’ın desteği çok önemliydi.

Hiç bilmeyen birine müziğinizi 4-5 şarkıyla anlatmanız gerekse hangilerini seçerdiniz?

- Son albümden bir şeyler dinletirdim önce. Çünkü son ürünü en gerçek kabul ediyorsunuz. Performansımı, çalıştığım kişileri görürdü. Yağmurlar, Bu Aşk Fazla Sana, Bugün, Sigara ve İyi Kötü’yü de dinletmek isterdim. Çünkü her biri farklı yönleriyle beni temsil ediyor.

İlham kaynağınız en çok hangisi: Aşk, acı, öfke?

- Yaşa, yaşananlara göre değişiyor. Çok aşıksam, bu acı, üzüntü veya mutluluk tetikleyici olabiliyor. Aşk şarkısı gibi görünenin bile bir alt metin içermesine dikkat ediyorum. Mesela Sigara’daki en değerli cümle "Aslında ben de isterim düşünmeden konuşmayı." Acı yaratıcılık için büyük bir tetikleyici. Günlük hayatta acılarımı anlatmam, başkasının acılarını dinlemeyi sevmem. Bu duyguları şarkılarımda paylaşmayı seviyorum. Şarkı sözlerim, en büyük özgürlük alanlarım.

Dünyadaki gelişmeler nasıl etkiliyor sizi? Gazeteyi açtığınızda en çok hangi haberlerde çileden çıkıyorsunuz?

- Savaşı haklı gösterecek gerekçe olamaz. Geçmişte ülkeler, uygarlıklar savaşla kurulmuş olabilir. Yine de insanlar birbirini öldürmemeli. En çok cehaletle ilişkilendirdiğim haberlere kızıyorum. Bir toplumun başına gelebilecek en tehlikeli şey cehalet.

Tepkinizin şarkılara yansımaması hayatla aranıza mesafe koyma çabası mı?

- 23-24 yaşında müziğe farklı yaklaşıyordum. Sözler, müziğin yanında daha az önemliydi. Zamanla, tecrübelerle empati duygusu artıyor, başkalarının acısını içinizde hissediyorsunuz. Bunu şarkı sözlerine yansıtıyorum. Son albümde birçok örneği var. "Can Kırıklarım" hepimizinkiler. Cehalet konusunu "Zaman Geçip Gidiyor"da işledim. Gelecekte bu yaklaşım daha da yoğunlaşacak. Tabii estetik bir dille anlatabildiğim sürece.

HİÇ İDOLÜM OLMADI

Diğer müzik türlerini dinliyor musunuz?

- Gençken tutucuydum, sadece rock dinliyordum. Diğerlerine kendimi kapatmıştım. Yıllar geçtikçe iyi performanslara ilgim, saygım arttı. Bir müzisyenin "O türle ilgilenmiyorum" demesinin büyük bir kayıp olduğunu anladım.

Müziğiniz, yaklaşımınız hep Björk, Alanis Morisette, Tori Amos gibi isimlere yakındı. Onlardan izler taşıyor mu Şebnem Ferah?

- Çok sevdiğim kişiler ama müzikal açıdan birbirimize benzemiyoruz. Çok müzik dinlerim. Dinlenenlerle en derin ilişki gençlik yıllarında kuruluyor. En çok Pink Floyd, Deep Purple gibi grupları severdim. Müziğimdeki etkileri, kadın müzisyenlerden fazladır. Yine de "İşte idolüm, bunun gibi olmak istiyorum" demedim. En iyi yapabileceğime odaklandım. Kendime en yakın hissettiğim şarkıcı ise Whitesnake’in solisti David Coverdale’dır.

Çoğu rock yıldızının aksine dinleyicinize sevecen yaklaşıyorsunuz. Bu üslup yaptığınız müzikle ne kadar örtüşüyor?

- Son birkaç yılda çok önemli rock yıldızlarıyla tanıştım. Hiçbirinin burnu havada değildi. Dinleyicileriyle ilişkilerini önemsiyorlardı. Onları gördükten sonra, yaklaşımımın doğruluğuna inandım, rahat ettim. Sözünü ettiğiniz şablonlar bir sanatçıyı, müziğini tanımlamada işe yaramıyor. Kendimi bildim bileli iyi müzisyen olmanın yanı sıra iyi insan olmaya gayret ediyorum. İyi insan olmak her şeyi kapsıyor. İyi insan olabildiğim kadar, iyi şarkıcı olacağıma inanıyorum. Tamamen doğal davranıyorum. Bunu bozmak adına birtakım imajlara bürünemem, kendime yalan söylemem.

"Güçlü bir yüzücüyüm" demişsiniz. Güçlü olmayı, ayaklarınızı sağlam yere basmayı neden bu kadar çok vurguluyorsunuz?

- Ailenizde sağlık sorunu yaşayan biri varsa, doğal olarak ayaklarınızı yere daha sağlam basarak büyüyorsunuz. Daha dikkatli, temkinli oluyor, erken olgunlaşıyorsunuz.

Geçmişte yaşadığınız zorlukları yansıtan Bugün, Deli Kızım Uyan, Nereye Kadar, Ben Şarkımı Söylerken, Mayın Tarlası’nı söylerken neler hissediyorsunuz?

- Kaçıncı kez söylersem söyleyeyim her seferinde o şarkının dünyasına yoğunlaşırım. 10 yıl önce ya da dün yazılmış olması bu yoğunluğu değiştirmez. Zaten şarkı söylemenin en zevkli tarafı bu. Yorum sırasında oluşan enerji, şarkı sözleri, melodisi, düzenlemesindeki enerjiden büyüktür.

KONSER ÖNCESİNDE SEVDİĞİM ŞEYLERİ YAPARIM

Sesimi sürekli egzersizle koruyorum. Yurtdışından bu konuda birçok kitap aldım. Sadece ses telleriyle şarkı söyleyenlerden değilim. Bütün kalbimi, beynimi, hücrelerimi katıyorum şarkıya. Konser öncesinde evde yalnız kalmaya, az konuşmaya, sevdiğim şeyleri yapmaya gayret ederim. Uyku çok önemli. Fiziğimi ve kondisyonumu yürüyüşle koruyorum. Beslenmeme çok dikkat ediyorum. Fazla meyve, sebze tüketiyorum. Suyun cilde yararını zamanla fark ettim. Aslında sporcu gibi yaşamam lazım. Şarkı yazmakla spor yapmak arasındaki denge bazen beni zorluyor. Albüme, şarkılara konsantre olduğum dönemlerde başka herhangi bir şeye enerji harcayamıyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!