OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 03, 2005 00:00
Karadenizli sanatçı Kazım Koyuncu’nun 33 yaşında kanserden yaşamını yitirmesi 1986’da meydana gelen Çernobil ve dolayısıyla dönemin bakanlarından Cahit Aral’ı yeniden gündeme getirdi.Aradan 19 yıl geçmesine rağmen hálá hafızalardan silinmeyen Çernobil’in Karadeniz’de kanser vakalarının artmasına neden olduğu iddiaları geçen hafta TBMM’de de gündeme geldi; TAEK Başkanı Okay Çakıroğlu, ‘Çernobil kazası sonrası Türkiye’de kimsenin vücudunda radyoaktif kalıntıya ya da genetik bozulmaya rastlanmadı’ deyince yeniden tartışmalara neden oldu. Biz de o günlerde yaşananları uzun süredir suskun olan Aral’a sorduk.Çernobil denince o günlerde çekilen ve çay bardağını elinde tuttuğu fotoğrafı akla gelen Cahit Aral hálá çay tutkunu. Arada kahve de içerken Çernobil felaketinden sonra özellikle kamuya açık alanlarda çaydan başka bir şey içemez hale gelmiş. Çayda radyasyon olmadığını kanıtlamak için giriştiği bu faaliyet halen tüm hızıyla sürüyor! Aral, günde 15-20 bardak çay içmeden edemiyor. Hakkındaki suçlamaları hatırlatınca da yine ‘çay’ gerekçesine dayanarak yanıt veriyor:‘Çay içmekten hiç vazgeçmedim. 19 yıldır her gün yaklaşık 20 bardak çay içiyorum. Sağlığım da son derece yerinde. Çünkü 20 yılda içtiğim çaylardan aldığım radyasyon aslında bir kez uçakla Amerika’ya gidip geldiğimizde aldığımız radyasyona eşit.’78 yaşında bir insan olarak bunca çay içmesine rağmen sağlığının yerinde olmasını başlı başına yeterli bir kanıt olarak görüyor Aral. Nükleer felaketin piyasada satılan çayı etkilemediğini kanıtlamak için düzenlediği basın toplantısını daha dünmüş gibi hatırlıyor:‘Basın toplantısı öncesinde basın mensuplarını gönderip piyasadan çeşitli çaylar aldırdım. Önce radyasyon ölçüm cihazı ile onları ölçtük, hiçbirinde radyasyon yoktu. Çaylarda radyasyon olmadığını, televizyonda daha fazla radyasyon olduğunu ölçerek gösterdim. Televizyona yaklaştıkça sinyal sesinin arttığını uzaklaştıkça azaldığını hep beraber tespit ettik. Bu sırada bir gazeteci çay içip içmediğimi sordu. Ben de içtiğimi ve herkesin içebileceğini söyledim. İşte bütün mesele buradan çıktı.Hatta basın toplantısı sonrasında Düzen Laboratuvarı’nın sahibi Prof. Dr. Yahya Laleli aradı. O da piyasadan çay almış, röntgen filmi üzerine döküp tab ettirmiş. Bakmış hiçbir nokta yok. Radyasyon olsaydı çayın olduğu yer beyaz çıkardı. Tertemiz çıkmış. Onu söyledi. Herkes endişe edip kendine göre kontrol ediyor tabii ki.’Çernobil kazası sonrasında Radyasyon Güvenlik Komitesi Başkanı olarak elinden geleni yaptığına inanıyor Aral. 19 yıl aradan sonra hálá suçlanmasına da Meclis’te üç kez araştırma önergesi verildiğini hatırlatarak yanıt veriyor.Meclis’te üç kez ‘aklandığı’nı anlatıyor gururla:‘Önce bakanlığım sırasında muhalefet fındık konusunda meclis soruşturması önergesi verdi. Ben yaptıklarımızı anlattım. O önerge öyle kapandı. Ben 21 Aralık 1987’de Sanayi Bakanlığı’ndan ayrıldım. Beş yıl kadar sonra gazetelerde Karadeniz’de kanser vakalarının arttığına dair
haberler çıktı. RP de muhalefetteydi, hakkımda önerge verilmiÅŸti. Meclis BaÅŸkanı Cindoruk beni davet etti. 27 dakika konuÅŸmuÅŸum kürsüde. Görüşmeler sırasında Abdullah Gül yanıma gelerek, ‘Bizim arkadaÅŸlar dışarı çıkacaklar, aleyhte oy kullanmayacağız’ dedi. Nitekim soruÅŸturma açılması isteÄŸi reddedildi. Yine de araÅŸtırma komisyonu kuruldu. Oraya da 13 klasör belge gönderdim.Erdal Ä°nönü ile daha sonra uçakta karşılaÅŸtım. Bilim adamı olarak bana destek vermediÄŸini hatırlattım. Bana ‘Yahu hiç ben senin aleyhine konuÅŸtum mu? Kalkıp da seni methedecek deÄŸildim ya. Aleyhine konuÅŸmamam sana destektir’ dedi. Ona da bir ÅŸey diyemedim.’Şimdi geriye bakınca Aral’ın en çok sevindiÄŸi noktalardan biri, Radyasyon Güvenlik Komitesi’nin bütün belgelerinin sonradan kendisine gönderilmiÅŸ olması. Çünkü iddialar her gündeme geldiÄŸinde bu belgelere dayanarak savunmalar yapıyor. ‘Allahtan ki komite feshedilince bütün evrakı bana gönderdiler’ diyor. Aral, dönemin faaliyetleri hálá tartışılan TAEK BaÅŸkanı Prof. Dr. Yüksel Özemre’ye ‘şükran borçlu olduÄŸunu’ söylemeden geçemiyor: ‘Sayın Özemre, fevkalade ciddiyetle görev yapmıştır. Bütün TAEK personeline şükran borçluyum. Onlar hata yapsaydı o benim hatam olacaktı.’Aral, Ä°stanbul Teknik Ãœniversitesi’nin yürüttüğü deprem tahmin projesinin süper vizörü olarak bilgi ve deneyimlerini kullanmaya devam ediyor...Ä°MHA ETTİĞİMÄ°Z ÇAYLARIN BUGÃœNKÃœ DEÄžERÄ° 585 TRÄ°LYONO yıl piyasaya sunduÄŸumuz çay bir önceki senenin çaylarıydı. Radyasyon yoktu. Ama yeni mahsul 58 bin 500 ton çay radyasyonluydu, piyasaya vermemem gerekiyordu. Felaket! Ä°mha da edemiyorum. TAEK’ten arkadaÅŸlar depolanması gerektiÄŸini söylediler. Tam 44 depoya 58 bin 500 ton çay stok edildi. Tel örgülerle çevrildi, tahta bantlar kondu. Oraya giriÅŸler yasaklandı. Ä°mhasına karar verdiÄŸimiz 58 bin 500 ton çayın bugünkü piyasa deÄŸeri 585 trilyon Türk lirasıdır. Buna karar veren heyet gerekseydi hepsinin imhasına karar verirdi.KOYUNCU’NUN ÖLÃœMÃœNE ÃœZÃœLDÃœMCahit Aral, Kazım Koyuncu’nun geçen yıl Trabzon Kanser Hastaları ve yakınları Dayanışma DerneÄŸi yöneticileriyle birlikte yaptığı suç duyurusunu soran bir gazeteciye ‘Ben Meclis’e karşı sorumluyum’ yanıtı verdi. ‘Sorumlusu ben deÄŸilim ama böylesine deÄŸerli bir sanatçının ölümünden fevkalade üzüntü duyduÄŸumu ifade etmek istiyorum.’Â
button