Güncelleme Tarihi:
Işıl Eğrikavuk
Hikâyeler toplar ve yazarım
Çoğu sanatçının aksine benim pratiğim görsel anlatımlara değil, kelimelere ve yazıya dayanıyor. Yazı çoğu zaman hikâyeler şeklinde ortaya çıkarken, bunun sonucu bazen bir metin, bazense bir video için yazılan senaryo ya da bir performans olabiliyor. Hikâyelere olan merakım sanat pratiğim için bir köprü oldu. İster insan öyküsü, ister tarihi bir olay ya da bir gazete haberi olsun hikâye toplamak ve yazmak benim günlük stüdyo pratiğimi oluşturuyor.
Hikâye ve anlatıcılığıyla ilgim sadece düz aktarımlarla sınırlı değil; işlerimde duyduğumuz ya da okuduğumuz hikâyelerin kendi gerçeklik algımızı nasıl etkileyip dönüştürdüğünü ve ne gibi kalıplaşmış temsiliyetler oluşturduğunu irdeliyorum.
Yaptığım işlerin arasında kurgu röportajlar, parallel anlatılar, seyirci tarafından yazılan haber bültenleri ve gündelik hayatın arasına serpiştirilmiş kurgu sahneler yer alıyor. Profesyonel olarak yaptığım gazetecilik ve sanat pratiklerimi bir araya getirerek bilgi üretimini sağlayan ve çoğaltan mekanizmaları ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Seyircinin katılımı ise yaptığım işler için bir diğer temel unsur.
Aslı Çavuşoğlu
Bilginin gerçekliğine nasıl ikna olursunuz?
Marmara Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü mezunuyum. Güncel sanata yönelmem eğitimimden çok, ilgi alanlarım nedeniyle oldu. İlkokuldan başlayarak tüm eğitim sürecinde ve gündelik hayatta karşımıza çıkan tarih bilgisi, siyasetin bu bilgilerle yönlenmesi, arşivlerin bizler için ulaşılabilir olan kısıtlı kısmı bende her zaman tüm bunları sorgulama ve sunulanın dışındakine ulaşma isteğiyle karşılık buldu.
2004 yılında yaptığım İstanbul’daki bilboardları donatan ve ilk işim olan sahte korku filmi afişlerim, izleyicinin bir bilginin gerçek olduğuna nasıl ikna olduğunu sorguluyordu. Bu arayışa aynı yıl ‘Bir Türk Doktoru: Ömer Ayhan’ adlı videomda da devam ettim. Bu videoda kurgusal karakter olan doktor Ayhan, Türkiye’nin tanıdığı bir haber spikerinin kendisini oynadığı bir programda kurmaca bir hastalığın tedavisi için bulduğu kurmaca bir formülü anlatıyordu. İlerleyen yıllarda bu arayış; bazen Maya’ların unutulmuş bir fal türü olan bina cephelerini okuma olarak New York’ta bir performansta; bazen 1985 yılında TRT’nin ikna edici olmayan nedenlerle yasakladığı kelimelerden şarkıcı Fuat ile yaptığımız bir rap şarkısı olarak; bazen de Fatsa 1980 nokta operasyonunun hayaletine bakan bir video olarak devam etti.
Cengiz Tekin
Yaşadığım coğrafya performans sanatına çok uygun
Halen doğup büyüdüğüm şehir Diyarbakır’da yaşıyor ve üretiyorum. İşlerim saklanma ve gizlenme üzerinden aile, gelenek, kimlik, güncel politik gibi kavramlarla olaylara ironik perspektifler sunan kompozisyonlar olarak özetlenebilir. İlham olarak sanat yapma fikri bana çok uzak. Bir şair gibi davranıp duygularımla eser üretmiyorum. Daha çok hayatın içinden damıta damıta çıkardığım kompozisyonları belli bir olgunluğa eriştiğine inandığım anda görselleştiriyorum. Tabii ki filtrelerim vardır ve bu filtreleri geçen kompozisyonlar şanslı kompozisyonlardır. Hayatın her karesine o kadar çok müdahale söz konusu ki bunları teğet geçmek zor. Yaşadığım coğrafya performans sanatına çok uygun. Her gün onlarca performans oluyor buralarda ve ben de bunları fotoğrafla manipüle ederek arşivliyorum. Bir fotoğraf işi yaparken o işin öncesi, çekildiği an ve sonrasını kameraya çekerim. Çünkü bir iş yapmanın verdiği tat ile bir işin tüm sürecinin verdiği tat apayrıdır. Ben etkileşim ve süreç kısmını daha çok seviyorum. Diyalog kurmak iş yapmaktan daha eğlencelidir.