Güncelleme Tarihi:
- Son projeniz ‘Yalancı Bahar’ bitti ama söylentileri devam ediyor. Öncelikle neler ters gitti de dizi yayından kaldırıldı?
- Bu çok kolektif yapılan bir iş. A noktası doğru ve B noktası eksikse doğru yolu bulamıyor. Bazı şeyler aceleye gelmiş olabilir, senaryoda da aksaklıklar yaşandı. Herkes “Bu işin sonu ne olacak, nereye gidiyor” sorularını sormaya başladı. Set içinde bazılarının motivasyonu düştü. Bu sefer diğer çalışanlarda da panik oluştu. Kimileri işten geri adım attı. Bazıları da normalinden fazla efor gösterdi.
- Siz hangi taraftaydınız?
- İkinci kategorideydim. Senaryonun yüzde 90’ında vardım. Dublajında beş saat geçiriyordum. Bir baktım üç hafta, bir gün dahi izin yapmadan çalışmışım. Bazı yerlerde işin hatırına, belki gereğinden fazla, onu düzeltmek için ses çıkardığım için yanlış anlaşılmış olabilirim. Bu işi fazlasıyla sahiplendim ama sonuçta korktuğum başımıza geldi.
- Senaryonun yüzde 90’ınında siz olunca ve dizi yayından kaldırılınca kabak da sizin başınıza mı patladı?
- Evet kabak benim başıma patladı. Ben işimi seve seve yaptım. Ama ben çaba sarf ederken biri de çıkıp “Fahriye elinden geleni yaptı” demedi. Tam aksine çıkan olumsuz ve asılsız haberler karşısında kimse sesini çıkarmadı!
- O haberlere gelirsek... Önce “Fahriye makyözü setten kovdu” dendi. İşin aslı var mı?
- Ben kimi kovabilirim? İnsani olarak öyle bir şey yapmam mümkün değil. Çalışan arkadaşımız kendisi işten ayrıldı. Üç gün makyajımı kendim yaptım.
- Rol arkadaşınız Cansel Elçin’le aynı arabaya binmeyip özel araba istediğiniz hikayesi...
- Kendi arabamla sete gidip gelirdim. Çok uykusuzsam o zaman prodüksiyondan araç rica ederdim. Tabii ki Cansel’le veya set ekibinden diğer bütün arkadaşlarımla aynı arabaya binerim. Hatta evi yakın olan set arkadaşlarımı bile evine bırakırdım. Bu çıkan haberler tamamen senaryo.
- Peki kostümcü arkadaşınıza sinirlenip, kafasına ayakkabı fırlattığınız...
- Bu nasıl bir şey ya? Bu dediğin olabilir mi? Öyle bir şey yapsam karşımdaki bana karşılık vermez mi?
- Okul programınızın seti etkilediği, geç kaldığınız...
- Bir buçuk ay öğretmenlerimden izin aldım. Derslerime giremedim. Haftanın iki günü sadece öğlen 12.00’ye kadar zorunlu derslere girdim.
- Peki bölüm başına 50 bin aldığınız doğru mu?
- Çok büyük bir rakam. Böyle bir şey yok.
ŞORAY KURALLARINI BİLMİYORUM
- Basında ‘Türkan Şoray kuralları’ gibi ‘Fahriye Evcen kuralları’ndan bahsediliyor. Asla öpüşme ve sevişme sahnelerinde rol almayacağınız söyleniyor. İşin aslı nedir?
- Türkiye’de hangi kadın oyuncu abartıya kaçan sahnelerde yönetmenle konuşup orta yolu bulmak istemez? Tabii ki oyuncu her şeyi canlandırmalı ama ben bazı sahneleri dramaturjiye uyduramıyorsam ve suiistimal edildiğimi düşünüyorsam, seçme şansım olmalı. Ayrıca sadece öpüşme, sevişme sahnelerinde değil, etik olarak doğru bulmadığım bir sahneyi de tartışabilirim.
- Peki bir sinema filminde sevişme sahnesi çok gerekliyse ne olur?
- Eğer gerçekten hikayede bir dönüm noktasıysa, akış içinde gerekiyorsa ve yapılan işe inanıyorsam tabii olabilir. Ben sadece kafamda soru işareti bırakan şeylerde titiz davranıyorum. Ayrıca Türkan Şoray kurallarının ne olduğunu da emin olun madde madde bilmiyorum. Sadece canlandıracağım ve benimle özdeşleşecek karakterle ilgili kurallarım var.
- Bu haberlerden dolayı kariyeriniz bitti eleştirilerine ne diyorsunuz?
- Söz konusu değil. ‘Yaprak Dökümü’ sonrası birçok iş geldi. ‘Yalancı Bahar’ biter bitmez de birçok proje karşıma çıktı. Değerlendirmelerim devam ediyor. Televizyon dizisi olarak netleşmiş bir şey yok, seçim aşamasındayım. Sürekli ortalarda görünmeyen biri olduğum için işsiz kaldığımı sanmış olabilirler ama sınav dönemindeyim ve yeni projelerin arasından bana en uygun olanıyla yakında yine izleyicilerin karşında olacağım.
- ‘Ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ derler. Peki bütün bu söylentiler neden hep sizi buluyor?
- O ateş benden değil başkalarından çıkıyor. Bazı şeyleri kamufle etmek için dikkati başka yöne çekersin ya, bir günah keçisi seçersin ve amacına ulaşırsın. Ben günah keçisi oldum. Benim bu söylentilerdeki gibi biri olmadığımı herkes bilir.
ÖZCAN’LA ÇOK NET: BİRLİKTE DEĞİLİZ
- Güzellik başa bela mı?
- İnsanlar beni güzel olarak değerlendiriyorsa teşekkür ediyorum. Kişiliğimin güzelliğinden, aklımın güzelliğine kadar bu söylenenin hakkını vermeye çalışıyorum. Güzellik, eğer altını dolduramazsan başa bela olur.
- Kendinizi beğenir misiniz?
- Genel olarak enerjimi seviyorum.
- Seksi olmakla ilişkiniz nasıl?
- Her kadının içinde mutlaka seksilik vardır. Seksilik yaşla ve kadının kendinin farkına varmasıyla haline, tavrına yansıyor.
- Şimdi nasıl bir dönemdesiniz?
- Geçiş dönemindeyim. Yaşla birlikte kendinin farkına daha çok varıyorsun. Son bir-iki senedir her şeye bakış açımın daha güzel, daha olumlu olduğunu görüyorum.
- Bir röportajınızda “ruh halim Batı müziği gibi” demişsiniz. Peki şimdi nasıl?
- Daha dingin ve sakin. Klasik müzik modunda yaşamaya çalışıyorum.
FİLM PROJESİ YENİ DEĞİL ZATEN BİR YILDIR VARDI
- Aşk hayatınızın neresinde?
- O da klasik müzik gibi, Bach tadında falan gidiyor (gülüyor).
- “Bir erkekte beni el ve dişler çeker” demişsiniz. Neden eller kadınlar için bu kadar önemli?
- Eller ve dişler referans gibidir, her şeyi yansıtır. Ama karşımdakinin duruşu, yürürkenki hali, espri yapışı, bir anlık davranışları da benim için önemli.
- Özcan Deniz ile bir gün ayrıldığınız, bir gün barıştığınız haberleri çıkıyor. İşin aslı nedir?
- Özcan’la samimi ve derin şeyler paylaştık. Bu yüzden ilişkimizin herkesin dilinde dolaşmasını istemedik. Ne başkasına bir şey söylettik ne de kendimiz söyledik. Her ilişkide iniş-çıkışlar yaşanır. Samimiyete bağlı olarak tekrar birbirinize bağlanırsınız, sonra tekrar barışıp pürüz yaşayabilirsiniz.
- Şimdi durum ne peki, ben yine bir şey anlayamadım?
- Özcan da ben de özel hayatımızı hiçbir zaman göz önünde tutmadık ve hakkında konuşmadık. Ben de her zaman ilişkiye saygımdan sessiz kalmayı tercih ettim fakat böyle olunca insanlar hadlerini aşıp gıyabımda yorum yapabiliyorlar. Bu da masa başı asılsız, basit ve yorum içeren haberlere yol açıyor. Oysa ki durum çok net: Birlikte değiliz!
- Özcan Deniz’le aynı filmde oynayacağınız haberleri çıktı... Bu doğru mu?
- Evet doğru. Bu yeni değil, bir yıldır bildiğim bir proje. Seyirci adına çok sevindim bu filmin çekiliyor olmasına. Benim de heyecanla kabul ettiğim bir rol oldu. Artık hayırlısı.
LİMONATAYLA BU YAZ TANIŞTIM
- Altı yıldır Türkiye’desiniz. Limonatayı ilk kez bu sene keşfettiğinizi duydum...
- Evet (gülüyor). Limonata Almanya’da pek bilinmiyor. Türkiye’de de hiç dikkatimi çekmemişti. Ben de limonatayla geçen yaz tanıştım. Bodrum’da dizi çekimlerinde basın danışmanım Ebru “Gel limonata içelim” dedi. Denedim, çok sevdim, güzel bir yaz içeceği.
- Başka büyük keşifleriniz var mı?
- Annem Çerkez kökenli, babam Selanik göçmeni. Annem başta kendi kökenlerinin yemekleri olmak üzere birçok yemeği güzel yapar.
- Aileniz hâlâ Almanya’da mı, onlar da döndü mü?
- Annem ve babam burada, ablalarım Almanya’da. Türkiye’yi çok seviyorlar, zaten hep akıllarında buraya dönmek vardı. Benim Türkiye’ye gelmem süreci hızlandırdı.
- Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü ikinci sınıf öğrencisisiniz. Dersler nasıl?
- Çok sevdiğim bir bölüm. Üst sınıflardan ders bile alıyorum.
- Okulda yakın arkadaşlarınız var mı?
- Olmaz olur mu? Onları çok seviyorum. Yetişemediğim noktalarda yardımcı oluyorlar. Algıları ve vizyonları çok geniş insanlar. Hiçbiri beni televizyondan tanıdıklarına dair bir şey söylemedi.