Güncelleme Tarihi:
Korku kültürü, edebiyatı ve sineması gelişmiş bir ülkede yaşamıyoruz.
Çocukluğumuzun en korkunç canavarı gulyabani bile içinde komedi unsurları barındırıyor aslında.
Gulyabani, Adile Naşit’in görünce iki seksen bayıldığı, Ayşen Gruda’nın dilinin tutulduğu ve Sütoğlan Kemal Sunal’la bir araya geldiğinde komedinin dibine vurduğu bir Süt Kardeşler canavarı. İşte bu dev gibi, koca kafalı, korkunç görünümlü efsanevi canavar yeniden sinemamıza konuk oldu.
‘Bu Son Olsun’ filmiyle sinemaya giriş yapan Orçun Benli’nin senaryosunu yazdığı ve yönettiği Gulyabani korku ve komedi türlerini birleştiriyor.
Amerikan gençlik korku filmlerinden de izler barındıran film, korku filmi senaryosu yazmak üzere ormana giden dört genç kadının başına gelenler üzerine kurulu.
Gulyabani’yi yüzeysel korku filmlerinden ayıran en önemli özelliği karakterlerin altının çok daha koyu kalemle çizilmiş olması.
Her bir kadının hikâyesini filme yediren ve onlara birer kimlik kazandıran senaryo, korku ve komediyi de başarıyla harmanlıyor.
Komedi ayağı ağırlıklı olarak kadınlara musallat olan üç avcı üzerine kurulmuş. Burada özellikle Mustafa Üstündağ’ın başarılı performansına dikkat çekmek gerek.
Korku unsuru olarak verilen Gulyabani’nin tasviri gayet ürkütücü.
Ama aynı başarıyı dijital efektlerde göremediğimi söylemeliyim.
Filmin bir başka dikkat çeken özelliği de sağlam oyuncu kadrosu.
Deniz Uğur, Melike Öcalan, Ceyda Ateş, Didem Balçın, Mustafa Üstündağ, Kenan Ece’nin yanı sıra espri yüklü performansıyla Cüneyt Arkın ve müthiş bir gizemli falcı kadın tiplemesiyle Perihan Savaş’ı izlemek ayrı bir keyif.
GÜNÜMÜZE PARALELLİKLER VAR
2009 yılında Malatya’da yaşanan gerçek bir olaydan esinlenilen ‘Sürgün İnek’, 28 Şubat sürecinde yaşananlara eleştirel dille yaklaşan bir politik komedi.
Senaryosunu Serkan Öztürk’ün yazdığı, yönetmenliğini Ayhan Özen’in yaptığı filmde Hasan Kaçan, Şebnem Sönmez, Fırat Tanış, Necip Memili, Cezmi Baskın, Tarık Papuççuoğlu ve Vildan Atasever gibi önemli oyuncular rol alıyor.
Yılmaz Gruda, Eşref Kolçak ve Köksal Engür filmin renkleri.
Her şey güzeller güzeli bir inek olan Sarıkız’ın okulun bahçesindeki Atatürk büstünü kırmasıyla başlıyor.
Çocukları olmayan Cemile ve Şevket’in bebekleri gibi baktıkları Sarıkız’a karşı yapılan suçlamalar öyle yerlere gidiyor ki işin içine politika bile giriyor.
Önyargılar, yanlış anlamalar, yaftalamalar, haksız yere suçlamalar zinciri ve devlet odaklı “Bizim de başımıza bir şey gelir mi” korkusu hikâyeye hâkim olunca ortalık bir anda karışıyor.
Siyasetin rüzgârına göre savrulan hesaplı insanların yanında, ineğinden başka bir şey düşünmeyen Cemile (Şebnem Sönmez) filmin en derinlikli ve duygusal karakteri olarak insanlığı temsil etmekte.
Cemile’nin filmin sonuna doğru yaptığı duygusal konuşmada gözyaşlarını tutmanız zor.
Diğer yanda ise gücünü oyunculardan ve senaryodan alan bir komedisi de var filmin.
Hem gülerek hem de günümüz ortamına olan paralelliklerini değerlendirerek izleyebilirsiniz.