Güncelleme Tarihi:
Polonyalı senarist, oyun yazarı ve yönetmen Andrzej Saramonowicz’in yazdığı, Neşe Taluy Yüce’nin çevirdiği Testosteron’u, Oyun Atölyesi’nde tiyatro sahnesinde izlemiş, hayli gülmüş ve beğenmiştim.
Erkeklerin erkeklik hormonu testosteron belası nedeniyle neler çektiklerini, ne hallere düştüklerini gösteren, kadınlar hakkında nahoş tespitlerine yer veren, espriler ve sürprizlerin yanı sıra bilimsel açıklamalarla da izleyiciyi besleyen bir oyundu Testosteron.
ERKEKLERDEN NEFRET ETTİREN KARAKTER
Oyun Atölyesi’nde izlediğim muhteşem kadro hem rollerinin hem de metnin hakkını fazlasıyla veriyordu.
Özellikle de garson rolündeki Tuna Kırlı o kadar başarılıydı ki hem kendinden hem de benzeri hemcinslerinden nefret etmeme neden olmuştu.
Tuna Kırlı sinema filminde de benzer etkiyi yaratıyor.
Ama sadece o değil, diğer oyuncular da... Filmin buradaki tek sorunu tiyatroda gerekli olan büyük oyunculukların perdede fazla kaçmış olması.
Film, başkasını sevdiğini söyleyerek düğün günü ortadan kaybolan gelinin ardından bakakalan erkeklerin ilişkiler hakkında muhabbetleri üzerine kurulu.
Çapkın baba, gelinin kaçma nedeni olarak gördüğü gazeteciye yüklenirken, yaralı damat kuşbilimci olmasından mütevellit hayvanlar ve insanlar arasında benzerliklerle olayı açıklamaya çalışıyor.
Müzisyen, garson, mikrobiyolog ve avukat gibi farklı meslek gruplarından olan diğer erkekler de kadın, erkek, cinsellik ve ilişkiler üzerine kurulu muhabbete kendi bakış açılarıyla katılıyorlar.
Önce iki kişi arasında başlayan hesaplaşma zaman geçtikçe yedi erkeği de içine alan bir ilişkiler ve sürprizler yumağına dönüşüveriyor.
KADINLAR HEM NEFRET EDECEK HEM SEVECEK
Belaltı denecek erkek muhabbetini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor Testosteron.
Alkollü yedi erkeğin muhabbetinde bolca küfür ve kadın odaklı erkek muhabbeti var.
Kadın izleyiciler açısından sarsıcı ve kimi zaman nefret ettiren cümleler dökülüyor erkeklerin ağzından.
Ama kaçan ve mutluluk tablosunu bozan kişinin gelin, yani bir kadın olması erkek egemenliğine vurulan bir darbe.
Hem bu hem de erkeklerin film boyunca düştükleri zavallı durumlar aslında onların acınacak hallerine gülüyor olmamız anlamına da geliyor. Bu bağlamda kadınları yer yer sinir etse de aslında kadın tarafını tutan da bir film var karşımızda.
TİYATRO OYUNU OLARAK DAHA ETKİLİYDİ
Testosteron’un sinemaya aktarılmasının nedeni tahmin edilebilir: Çok tutan bu oyunu daha geniş kitlelere taşımak.
Bu noktada filmin oyunun üzerine sinema adına bir şey koymadığını söylemem gerek. Tiyatro oyunu çok daha etkiliydi. Filmin uzun olması yüksek temponun yer yer düşmesine neden oluyor.
Yine de erkeklerin aralarındaki muhabbetleri gözler önüne serip, onları adeta çıplak hale getiren güçlü metni ve oyuncuları adına izlenmeli.
Bolca güldüreceği de garanti. Dili itibariyle 18 yaş sınırına dikkat tabii.