Güncelleme Tarihi:
Yazı şöyle:
''Bin seneyi aşkın geniş bir zaman dilimi içinde hep şanlı devirler yaşamış ve hep güzelliklere açık bulunmuş şu mübârek dünyâ, bir-iki asır var ki, buhrandan buhrana sürüklenmekte ve çepeçevre rûhunu saran bunalımlarla inim inim inlemektedir.. Özünden uzaklaşma bunalımı.. Tabiat değiştirme bunalımı.. Milli, dînî ve târîhî değerleri inkâr ve tezyîf etme bunalımı.. Ve eskilerin 'kaht-ı ricâl' dedikleri seviyeli insan, idâreci kadro ve lider kıtlığı bunalımı...
BİZİM DÜNYAMIZDA BÖYLE BİR LİDER YOK
Yakın geçmişi ve hâlihazırdaki durumu i'tibârıyla, şu karmakarışık dünyânın gerçek manada bir lider tanıyıp-tanımadığını bilemiyeceğim; bilebildiğim bir şey varsa o da, bizim dünyâmızda böyle bir liderin olmadığıdır.
Evet, bir zamanlar, Merakeş'ten Orta Asya steplerine, oradan da Avrupa içlerine kadar çok geniş bir sahada mevcûdiyet ve ağırlığını hissettiren o tunç irâdelerin, o polat sînelerin ve o çelikten sadâların yerinde şimdi sinekler uçuşuyor.. Evet, ateşböceklerinin yıldızlaştığı, sineklerin kartallaştığı bu tâli'sizler diyârında aslan inleri, tilki çalımlarıyla inliyor, bülbül yuvaları saksağanların elinde perişan ve her tarafta yarasalar şehrâyinler tertip ediyor...
SÜLEYMAN ÇOKTAN GÖÇÜP GİTMİŞ, İBLİSLER SATRANÇ OYNUYOR
Süleyman çoktan göçüp gitmiş ve o muhteşem saltanatın yerinde iblisler satranç oynuyor.. Yüreğe, irâdeye, rûha hasret gittiğimiz şu günlerde, şimdiye kadar yolları elli defa gidip pusuya takılmış yığınlar, bir yenisine takılabilecekleri vehmiyle köşeye sıkışmış ve ümitsizliklerini, hârika günler ve hârika şahıslarla giderebileceklerini düşlüyorlar. Bu simsiyah yalnızlıkta herkes karanlıklara esir ve herkes birbirine teslimiyet salıklamakta.. Teb'a yol-iz bilmez, câhil ve onurlu yaşamanın acemisi.. Hâkim güçler insafsız ve temettû' avında.. Işığa uyananlar oldukça az -Allah irâdelerine fer versin- onların da çoğu beline kadar çamur içinde ve başları bulutlarda. Kitlelerin fikir semâları tersine dönmüş gibi; köstebek deliklerinde dolaşırken yıldızlararası seyâhat rüyâları görüyorlar.
DÜNYA BAŞIBOŞLARIN ELİNDE
Yüreğe, irâdeye, rûha hasret gittiğimiz şu günlerde, şimdiye kadar yolları elli defa gidip pusuya takılmış yığınlar, bir yenisine takılabilecekleri vehmiyle köşeye sıkışmış ve ümitsizliklerini hârika günler ve hârika şahıslarla giderebileceklerini düşlüyor.
Hâsılı, bu koskoca dünyâ başıboşların elinde ve bir baştan bir başa lidersizlikle kıvrım kıvrım...
LİDER, SEVİLEN, SAYILAN BİR İNSANDIR
Lider, özüyle ve zâtî husûsiyetleriyle her zaman kendini hissettiren ve gönüllerde yaşamasını bilen bir şahsiyettir. O, görünüşündeki inandırıcılığı, anlayışındaki derinliği, görüşlerindeki inceliği, ihâtasındaki genişliği, tespitlerindeki sağlamlığı.. Öğrenme aşkı, öğretme istidâdı ve uhdesine aldığı her şeyin üstesinden gelebilme yeteneğiyle -istemediği halde- dikkatleri üzerinde toplayan, sevilen, sayılan, gözdeleşen, dolayısıyla da binlerin-yüz binlerin her zaman uğrunda ölmeye hazır oldukları bir seviye insanıdır.
LİDER, DOĞRU DÜŞÜNÜR, DOĞRU KONUŞUR
Lider, yemesinde-içmesinde, oturup-kalkmasında, davranış ve muâmelelerinde hep dikkatli, hep temkinli ve hep emniyet telkin edicidir. Doğru düşünür, doğru konuşur, doğruluğu sever ve yalandan tiksinti duyar.. Sînesi vefâ ile çarpar, gözleri samimiyetle açılır-kapanır ve her zaman güven ve i'timât soluklar...
LİDER, ÇEVRESİNE KARŞI GÜLERYÜZLÜ, SAYGILI VE CİDDİDİR
Lider, çevresine karşı güleryüzlü, saygılı, ciddi ve alabildiğine vakûrdur. Onun yanında bulunanlar yakınlığın lâubâliliğini görmez, uzakta kalanlar da uzaklığın mahrûmiyetini hissetmezler. Sorumluluğunu yüklendiği toplumun büyüklerini babası, küçüklerini evlâdı bilir ve bir kuluçka hassasiyetiyle, himâye ve şefkatine sığınan herkese bağrını açar, herkesi kanatlarının altına alır ve korur... Soluklarının duyulduğu dâire içindekilere şefkat ve alâkası o kadar engindir ki, ayaklar altındaki karıncalardan, göklerde uçuşan kuşlara kadar canlı-cansız her şey o incelikten aldığı nasiple şükrân çığlıkları atar ve iki büklüm olur, yerlere yüz sürer.
Lider, vazifeşinâs, hasbî ve diğergâmdır. Sorumluluklarını yerine getirme mevzûunda, ne karşısına çıkan engellerin zorlu ve aşılmaz olması ne de imkânların genişliğiyle gelen yaşama zevki, rahat ve rehâvet onu yolundan döndüremez ve ona mükellefiyetlerini unutturamaz. Üzerine aldığı mesuliyetleri peygamberâne bir himmetle yerine getirir.. Hep yürekten ve cansiperâne davranır.. Sonra da yapıp ortaya koyduğu hizmetler karşılığında herhangi bir ücret ve mükâfât beklemeden çeker-yoluna gider.
LİDER, SABIR VE METANETİYLE ÇEVRESİNİN TEK DAYANAĞIDIR
Lider, üstün idrâki, cesâret ve kararlılığı, sabır ve metânetiyle her zaman çevresinin tek dayanağı ve ümit kaynağıdır. Süratli kararla isâbet, dikkat u temkinle cesâret, sabr u tahammülle atılganlık gibi zıtlıklar, onun sihirli dünyâsında birleşir, bütünleşir ve birbirinin tamamlayıcısı olurlar. Fetânetin aydınlatıcı tayfları altında yarınlar ve yarınlara âit hâdiseler, bugünkü vak'alar sırasına girer berraklaşır.. Cesâret ve kararlılığı sayesinde, aşılmaz gibi görülen tepeler aşılır ve bütünüyle yollar düzlüğe erer.. Tahammül ve metâneti karşısında olmazları olur hâle gelir, muhâller ve imkânsızlıklar toz-duman olur gider.
LİDER KAPI KAPI KOVULMUŞLARIN BİRİCİK TESELLİ KAYNAĞIDIR
Lider, bir ahlâk ve fazilet kahramanıdır. O, merhamet ve yumuşak huyluluğuyla bütün canlıların çarpan yüreği, atan nabzı; cesâret ve yiğitliğiyle, millet ve ülkesinin yılmaz ve sarsılmaz muhâfızı; his ve gönül dünyâsıyla zayıfların en emîn sığınağı; tevâzû ve mahviyetiyle kapı kapı kovulmuşların biricik tesellî kaynağı; müsâmaha ve af atmosferiyle sendeleyip düşenlerin ve sürçüp sürçüp günâhlara girenlerin ümit çerağıdır.
LİDER, YILAN VE ÇIYAN DELİKLERİNİ TIKAMAYI İHMAL ETMEZ
Lider, adâletli olduğu zaman merhametli, merhametle coştuğu zaman da istikâmetlidir. İnsan ve insanca düşünceleri şefkatle kucaklarken, yılan ve çıyan deliklerini tıkamayı da ihmal etmez.. Onun dünyâsında ne zâlimlerin toyu-düğünü ne de mazlûmların âh u efgânı hiç mi hiç işitilmez. O, elindeki keskin kılıcın bir yüzüyle kobraların başlarını alırken, diğer yüzüyle de bülbüllere yuva örme san'atını öğretir.
Lider, Ağrı Dağı kadar mehâbeti, Lût Gölü kadar da haşyeti vicdânında duyabilen gariplikler halîtası bir ruh yapısına sahiptir. Ona sırf mehâbet noktasından bakanlar, aşılmaz bir zirve karşısında bulunduklarını hisseder, hayret ve hayranlıkla ürperirler.. Onu, ötelerle irtibâtı, ihlâs ve samîmiyetiyle tanıma fırsatını bulanlar ise rûhânîlerden biriyle diz dize olduklarını sanır ve kendilerinden geçerler.
YALANCI MUMLARI GÜNEŞ ZANNEDİP ALKIŞLADI
Yıllar ve yıllar var ki, düşkünler diyârı şu mübârek ülke, taşıyla-toprağıyla, canlısıyla-cansızıyla, mü'miniyle-kâfiriyle hasretle inledi ve böyle bir liderin yolunu gözledi.
Bu uğurda elli defa yalancı mumları güneş zannedip alkışladı.. Yüz defa ateşböceklerini yıldız sanıp arkalarına düştü... Ve bilmem kaç defa da kırkharâmîleri Kâbe yolcusu sanarak içlerine girdi. Öyle anlaşılıyor ki, daha bir süre bu hicranlı arayış devam edecektir.''