Güldünya’ya mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Güldünya’ya mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 17, 2008 00:00

Artık onu bilmeyenimiz yok. Güldünya Tören, teyzesinin damadı tarafından tecavüze uğrayıp hamile kaldığı için, kardeşleri tarafından 2004 Şubatında öldürülmek istenmiş, hastaneye kaldırıldığında ikinci bir saldırı ile vurularak öldürülmüştü. Bu trajik hikayesiyle ölümünden sonra bir sembol haline geldi.

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) Türkiye Şubesi, sembolleşen Güldünya için 2006’da bir mektup yarışması düzenledi. Yarışma UAÖ’nün 2004 yılından beri "Kadına Yönelik Şiddete Son" kampanyasının da bir parçasıydı. 302 mektup geldi, yazanların yüzde 70’i kadındı. Mektuplar sadece Güldünya’nın öldürülmesine ağıt yakmadı, kadınların bir çeşit iç dökmesi gibiydi. Mektuplarda fiziksel şiddetin yanı sıra, psikolojik şiddete, zorla evlendirmeye, okutulmamaya konu olan ya da çevresinde şiddeti gören bir çok kadının deneyimleri de var.

BEN YAŞAYAN BİR ÖLÜYÜM

İnci rumuzuyla yazılan bu mektup jüri tarafından "elverişsiz sosyokültürel ortamına rağmen, yarışmaya katılma cesareti göstermesi ve azim ve dirayetle bunu başarması nedeniyle" yazarına özel ödül kazındırdı:
On-onbir yaşıma kadar hayat çok güzeldi. Yaşam dolu, sevgi dolu bir kızdım. Gönlümde okuma aşkıyla ilkokulu bitirdim. Gül dünyam bundan sonra yavaş yavaş kararmaya başladı. Fakir bir aile köyden göç etmiş, gelip gideni fazla, kerpiçten derme çatma bir oda, ufak salon, kendi halinde mutfak, misafirlerden kalırsa doyabileceğimiz kadar yiyecek. Bunlara gene razıyım, korkuyla yaşamak daha zordu. Rahmetli babam aşırı derecede sinirliydi. İlkokul beşten sonra Pratik Akşam Kız Sanat Okulu biçki dikiş kursuna gönderildim. Gönderildim diyorum çünkü istemeyerek gittim. Ben okumak istiyordum, ama bu arada okula gittiğim günler aklım hep evdeydi. Şimdi babam annemi dövdü.. neleri kırdı? Oysa ben hayatı yaşamayı, huzuru seven bir kızdım. Bunlar gene hafif... Ailemden sülalemden, yani sizin anlayacağınız herkesten bir darbe yedim. Çok doluyum, size de bazılarını yazıyorum çünkü zamanında konuşamadığım için nasıl ki bir insan kusunca kendini mat eder, bundan sonra konuşsan zararı kendine ama biraz olsun rahatlama amacıyla bu kadarını yazma hissi geldi içimden Güldünya. Çünkü ben bir ölüyüm, yaşayan bir ölü. Bedenim dolaşıyor, ruhum ölü. Hiç bir şeyden tat almıyorum. Sanki hiç birşey hissetmiyorum. Korkuyla
/images/100/0x0/55ea9a43f018fbb8f88abb35
yaşıyorum. Küçükken baba-abi, evlenince koca ve çocuk korkusuyla bir girdabın içinde dönüp duruyorum. Tutucu bir aile, tutucu bir koca. Gerisini siz düşünün. Ben de böyle töre kurbanımıyım. Yine de yaşamak istiyorum çünkü okuma aşkının kıvılcımı hala içimde var. Bu satırları da gönderdiğim postanenin bir köşesinde yazdım. Evde yazacak fırsatım yoktu. İnşallah inanırsınız. Güldünya sana sesleniyorum : beni okutmadılar!

KOMŞUMUZU KOCASI YAKARAK ÖLDÜRDÜ

Jüri bu mektuba üçüncülük ödülünü "kadına karşı şiddet sorununu gerçek olaylara dayanan samimi akıcı bir dille anlattığı ve bu konuda devletin rolüne sistemin değişmesine yaptığı vurgu nedeniyle" vermiş :

Bir gün tüm televizyon kanallarında töre cinayetine kurban gittiğin söylendi. Bütün kanalları izledik ayrı ayrı. Bize de yabancı değildi bu töreler. Yaşama şekline kadar herşeyi belirlemişler biliyor musun?

... Senin adın bir sembol oldu bize. Biliyor musun Güldünya bizim burada da bir kadını kocası öldürdü. Hem de canice, hem de anlatamayacağım acılar çektirerek. Yakarak öldürdü. Adı Nazime. Kocası kayboldu önce onu öldürdükten sonra. Arandı uzun süre. Bir gün yakalandığını duyduk. Mahkemeye katılmamız gerekirdi. Nazime’nin yanında yerimizi almalıydık. Biliyor musun Güldünya ben çok neyi merak ediyordum; bir katilin hem de gözü dönmüş eşine işkenceler çektirip öldüren katilin nasıl bir insan olduğunu merak ettim... Filmlerdeki katiller geldi gözümün önüne, gözleri kanlı..

Ne gördüm biliyor musun Güldünya? Zavallı bir adam. Cahil... Yaptığının bilincinde olmayan biri. ’Beraatımı istiyorum’ dediğinde bile bir zavallılık vardı inan. Öyle cüsseli de değildi. Zayıftı elleri de Nazime’nin bedenini nasıl ateşe verdi anlayamadım. ...Bu nasıl bir dünya dedim

Kadına yönelik şiddete son

Toplumda duyarlılığı arttırmak ve şiddetin kabullenilmesini önlemek için UAÖ Türkiye Şubesi, "Kadına Yönelik Şiddete Son" kampanyasının başlangıcından bugüne çeşitli etkinlikler düzenledi. Futbol takımlarının sahaya pankartlarla çıkmaları, sokakta kadına yönelik şiddete dair istatistikler içeren nikah şekerleri ya da içerisinde mağdur kadınların başvurabilecekleri telefonların yazılı olduğu cep aynalarının dağıtılması, şiddet mağduru kadınlar anısına kurulan lale bahçeleri, Anadolu’nun 6 iline otobüsle yapılan bilgilendirme turları, belediyelerin kadın sığınma evleri açmaları için lobi çalışmaları UAÖ’nün etkinliklerinden bazıları. Güldünya’ya Sesleniş yarışmasının seçici kurulu da Aylin Aslım, Emine Yaman, Halime Güner, İlkay Bahçetepe, Leyla İpekçi, Leyla Pervizat, Nebahat Akkoç, Şevket Akdemir, Yeşim Denizel, Yıldırım Türker’den oluşuyordu. Ödüller 8 Mart 2006’da Fransız Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle dağıtıldı. Birinciliğe İzmir’den Ezgi Kızmaz’ın mektubu layık görülürken, ikinciliği Ankara’dan yüksek lisans öğrencisi Işıl Özbek, üçüncülüğü ise Van’dan Perihan Özbey aldı. Gebze, Kocaeli’ndeki M Tipi Kapalı Cezaevi’nden yarışmaya mektup gönderen Songül Mengütay; Tarsus, Mersin’den Onur Uçar ve İstanbul’dan İnci Dal Esenyurt ise Jüri Özel Ödülü’ne layık bulundu. 12-86 yaş arasındaki kadınlardan, 43 ilden, İsviçre ve Almanya’dan 302 mektup geldi. Ayrıca 13 farklı cezaevinden 16 kadın ve 22 erkek Güldünya’ya mektup yazdı.

ALFABENİN TÜM HARFLERİNE KAN BULAŞMIŞ

İzmir’den Ezgi Kızmaz’ın "Gece" rumuzuyla yazdığı mektup jüri tarafından "kadın ve erkeğin toplumsal rollerini doğru analiz ettiği, kadına karşı şiddet sorununa geniş bir perspektifle ve küresel ölçekte yaklaşabildiği ve bu konuda bilinç geliştirmeye yönelik olumlu bir yaklaşımla kaleme alındığı için" yarışmanın birincisi seçildi. Mektupta dünyanın bir çok ülkesinden aile içi şiddet nedeniyle öldürülen kadınlardan seçilen isimler, alfabetik olarak sıralanıyor :

Sevgili Güldünya,

Sen daha önce hiç mektup aldın mı? O kısa hayatına kaç mektup sığdırdın? Senin hayatın mektuplara sığar mı, Güldünya?

Dünyada şiddete maruz kalan tüm kadınlar aslında aynı ülkede yaşar. Bu ülkenin sokaklarında, yara izlerini örtmek için makyaj yapmış kadınlar dolaşır. Sokakta karşılaşan her kadın, kendinden bilir o boyanın altında ne olduğunu. Bu maskeye sadece bu ülkenin çorak topraklarında yetişen erkekler kanar. Bu erkekler yaralar açar, yaraları kapatmak için yapılan makyaja tapar. Erkeklerin arasında, bir kadının yaraları tekrar tekrar böyle kanar. Bu ülkede sokağa çıkabilen kadınlar, her akşamüstü karanlık çökmeden eski bir oyunu oynar, Güldünya. Hava kararmadan eve dönme oyununu herkes çocukluğunda öğrenir ama sadece kız çocukları hayat boyu oynamaya devam eder...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!