Güncelleme Tarihi:
TRT Müzik’te 1,5 yıl içinde üç kez genel koordinatör değişti. Siz de dördüncüsünüz. Bu hızlı değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Sorunuzun cevabı olarak söylenebilecek tek şey var; burası bir hizmet ünitesi, hizmet ünitesinde de devamlılık esastır. Bu devamlılık, neticede bir bayrak yarışıdır. Birisi bayrağı diğerine teslim eder ve kurulan sistem devam eder. Devlette veya yayıncılıkta kurumun kişilerle baki olması, o sistemin çökmesi anlamına gelir. Her gelenin bayrağı alıp daha yukarı götürmesi gerekir.
Mutlaka öyledir, fakat 1,5 yılda üç kişi değişince, sanki o bayrak hızlı bir koşunun ardından teslim ediliyor gibi görünüyor...
- Kanal zaten çok hızlı kuruldu, onunla ilgili olabilir. Benim bu konuyla ilgili söyleyebileceğim pek bir şey yok. Devamlılık esas olduğu için biz onlardan bayrağı devraldık. Bu bayrağın yanına giderken bir de sancağımızı dikersek, bundan daha güzel bir anı olamaz bizim için.
Göreve gelmeden önce yaşanan bu hızlı değişim, sizde stres yaratmadı mı?
- Hayır. Ben kurumda 30 yıldır yapımcılık ve yönetmenlik yaptım. Hep mutfaktaydım, yöneticilik aklımda yoktu. Şimdi de vaktimin çoğu mutfakta geçiyor. Sabah geldiğimde ilk işim kurguya, animasyona gidip oradaki arkadaşlarla günün kritiğini yapmak, işleri planlamak oluyor.
HER YİĞİDİN YOĞURT YİYİŞİ FARKLIDIR
Bayrağı devralırken aklınızda neleri değiştirmek vardı? Bu zamana kadar neyi değiştirebildiniz?
- Her yiğidin farklı bir yoğurt yiyişi vardır. Biz de kendi tarzımızda yoğurdu yemeye başladık. Arkadaşlarımızın bıraktığı yerdeki eksiklikler nelerdi, onlara baktık ve tamamlamaya çalıştık.
Ne gibi eksiklikler vardı?
- Bizim kuşak BBC’de eğitim gördü. Orada, bir yıl sonra şu saatte ne yayınlanacağı bile belliydi. Bizim ilk yaptığımız iş de planlamayı sağlamlaştırmak oldu. Günübirlik değişmeleri önledik, böylece basının da ilgisi ve istikrara inancı arttı. Geldiğimizde yaz dönemiydi, o dönem yeni bir yapım yapmadık ve elimizdeki arşivi değerlendirdik. Arşivi kuşaklara göre dizayn ettik ve seyirciyi alıştırmaya başladık. 3 Ekim itibariyle de yeni yayın dönemine girdik. Eski yapımları çektik, yerlerine yenilerini koyduk. Müzikal belgesel kuşaklar açtık. Elvis’ten Muharrem Ertaş’a kadar “Anısına” diye programlar ürettik.
Sizinle birlikte akışa eklenen yeni programlar oldu mu?
- Şu anda 90’ın üzerinde program var. Yaklaşık 83 tanesi bizimle birlikte geldi. Prodüktörlükten geldiğimiz için bu çalışma biçimimize de yansıdı.
ARTIK SANATÇILARDAN PROGRAM TEKLİFİ GELİYOR
Kanalınızda çok sayıda ünlü isim program yapıyor. Bu kadar ünlüyü nasıl bir araya getirebildiniz?
- İstikrarlı bir kurum olması, sanatçılarda bir güven oluşturuyor. Kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri, müzikaliteye yönelik programlar içinde buluyorlar kendilerini. Karşılıklı güvene dayalı bir sistem oluşuyor. Artık sanatçılardan da program teklifi geliyor.
TRT’de reyting kaygısı olmaması da sanatçıları kanala çeken nedenlerden biri olabilir mi?
- Ona pek katılmıyorum. “Reyting kaygısı yok”, doğru bir ifade değil. Ulusalda yer alan bütün kanalların reyting kaygısı vardır. Vardır ama bizim ayrıştığımız yer, TRT’nin halkın kanalı olması nedeniyle -neticede halkın vergileriyle yayın yapabiliyor- halkın beklentilerini değerlendiriyor olmamız. Halka iletmek istediğimiz birçok yapımımız var. Bir Itri, bir Dede Efendi konserini çok yerde göremeyebilirsiniz. Bu kanalda anı ve vefa programları da var. Elimizden geldiğince objektif yayın yapıyoruz. Neticede reyting kaygısı güttüğümüz saatler de var, gütmediğimiz saatler de.
TRT, halkın kanalı olarak bugüne kadar halka hitap edebildi mi sizce?
- Buna bir seyirci olarak cevap vereyim; tek kanal olduğu yıllarda TRT’nin halka hitap ettiği söylenemezdi. O dönem “Ben yaptım, oldu” gibi bir zihniyet vardı. Ama son sekiz yıldır öyle bir şey söz konusu değil. Uzmanlaşmış kanallar var. Belgesel, haber, müzik kanalları var.
O PARILTIYI BU YIL CAN BONOMO’dA GÖRDÜK
Gelelim Eurovision’a... Can Bonomo’yu seçme nedeniniz neydi?
- Eurovision’un bittiği günün ertesi günü, TRT’de yeni yarışma için çalışmalar başlar. Bütün yıl değerlendirmeye alınır. Yıl içinde çıkış yapanlar, parıltı hissettiğimiz sanatçılar incelenir. Biz bu yıl o parıltıyı, birçok kişinin tanımadığı Can Bonomo’da gördük. TRT’nin bir görevi de gençlerin önünü açmak.
? Eurovision’a sanatçı seçimi konusunda polemikler var...
- Ben bu kurumun içinde birçok görevde bulundum. Eskiden de Eurovision’un seçme jürisindeydim. 350 eser gelirdi, katılanların çoğu gençlerdi. Kendi fikrimi söylüyorum bu konuda, o kadar eser arasında dişe dokunur besteler çıkmazdı. Zorla 10 eser seçerdik, O 10 eser içinden üç taneyi de zar zor çıkarırdık.
? Söylendiği gibi TRT şarkıya, dil seçimine, kıyafete ve sahne şovuna karışmıyor mu?
- Sanatçı bu konularda tamamen serbest. Hiçbir baskı ve yönlendirme yok. Eurovision’un kendi şartları ve takvimi var.
NET RAKAMI BEN DE BİLMİYORUM
Açıklamazsınız muhtemelen ama ben yine de sorayım; Eurovision’un bizdeki bütçesi ne kadar?
- Bizde gizli bir durum söz konusu değil ama şunu söyleyeyim; aman aman bir bütçesi yok. Bu sene ben delegasyon başkanıyım, net rakamı ben de bilmiyorum. “Neden?” derseniz... Çünkü bu işin içinde TRT, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı var. Bunların kurumlar arası gider planları paylaşılıyor, sonra bir bütçe çıkıyor. Ne kadarı neye gidecek diye. Abartılı bir rakam yok.
GÜLBEN’E O KADAR PARA ÖDENDİĞİNE İNANMIYORUM
TRT kanallarında sanatçılara yüksek ücretler ödendiği söyleniyor. Son olarak Gülben Ergen’in programı için ayda 400 Bin TL aldığı iddia edildi mesela. Doğru mu bunlar?
- Gülben Ergen’in programı TRT 1’de yayınlandığı için bilgim yok ama ben böyle bir rakama inanmıyorum. Burası devletin ve halkın kanalı, en küçük şeyde halk hesap soruyor. Biz de bu zihniyet ve bilinçle hareket ettiğimiz için son derece dikkatliyiz. Zaman zaman Meclis’te açıklamalar da yapılıyor, kayıtlar var, gizli saklı bir şey yok.