Güncelleme Tarihi:
Mehmet Ali Erbil, kendisiyle barışmak için Kıbrıs programı sırasında sahneden inip kucağına oturan Gülben Ergen'i savundu.
- Temmuz ayının ortasındayız ve siz hâlâ ailenizle İstanbul'dasınız. Tatile çıkmayı düşünmüyor musunuz?
Kanal 1'e yaptığım "Çarkıfelek" çok iyi reyting aldığı için yöneticiler programı uzatmaya karar verdi. O yüzden ay sonuna kadar İstanbul'dayım. Bu sıcakta İstanbul'da olmaktan bunaldığım için de yapım şirketim MED Yapım bana bir tekne kiraladı. Hem dinlenmem, hem de ailemle keyifli vakit geçirebilmem için... Açıkçası bu jestleri çok hoşuma gitti. Her gün çekime gitmeden önce tekneyle Boğaz'a açılıp keyif yapıyoruz. Hafta sonları da ya adalara gidiyoruz ya da Riva taraflarına... Kısmetse ağustos başında keyifli bir tatil yapacağız.
- Bodrum'a, pardon şovruma mı gideceksiniz?
- Kendi jenerasyonunuz içinde en yoğun tempoyla çalışan sizsiniz sanırım... Biraz ara vermek hiç aklınızdan geçmiyor mu?
Hayır. Ben çalışmayı, üretmeyi seviyorum, kendi jenerasyonumda da tekim. Diğer yaşıtlarım ya tiyatroda, ya sinemada ya da televizyonda başarılı işlere imza atmışlardır. Ama ben hem televizyonda, hem sinemada başarılı işlere imza attım hem de Türkiye'nin en iyi şovmeniyim. Dolayısıyla kendi alanımda, kendi jenerasyonumda tekim. Rakibim yok! Ama buradan veliahtımı açıklamak isterim, o da Jim Carrey! O yüzden bu kadar başarılıyken, kendimi sağlıklı hissederken, çalışarak mutlu olurken neden bırakayım? Bırakın bırakmayı, ara vermeyi bile aklımdan geçirmiyorum.
- Geçtiğimiz aylarda Gülben Ergen'le aranızda bir tatsızlık oldu... Onun sunduğu "Sürpriz" programının tanıtımlarında adınız ikinci sırada yazıldığı için canlı yayına çıkmaktan son anda vazgeçtiniz.
- Tamam, yaşadıklarınızı biliyorum. Aslında benim sormak istediğim barışma şekliniz... Gülben Hanım'la Kıbrıs'ta karşılaştınız ve kendisi gelip gönlünüzü aldı. Ancak kucağınıza oturması çok eleştirildi. Siz ne söyleyeceksiniz?
Gülben'in o hareketi bir refleksti. Eşim Tuğba da oradaydı... Biz her zaman Gülben ile ağabey-kardeş gibi sohbet ederiz, şakalaşırız, espri yaparız. Bizim bu diyaloğumuzla ilgili ne Gülben'in eşi Mustafa (Erdoğan) yanlış bir şey düşünür ne de benim eşim Tuğba... Gülben, gerçekten benim kız kardeşim gibidir. Yıllardır hiç kötü bir şey düşünmeyiz birbirimiz hakkında. Aklımızın ucundan bile böyle bir şey geçmez. O gece de aklından "Aman yanlış anlaşılır mı?" kaygısı geçmediği için öyle bir tavır sergiledi. Yoksa bir kadın karısının yanında bir erkeğin kucağına oturur mu? Ancak bir aile gibiysen, bir kardeş gibiysen oturursun... Bizim aklımıza hiç kötü bir şey gelmedi. Tuğba'nın da gelmedi... Ama insanlar bunu hep kötü algıladı. Çok ayıp ve günah. Neden bu kadar art niyetliyiz, anlamıyorum ki...
- Tuğba Hanım, sizin bu hareketten dolayı yüzünüz asıldı mı, kıskandınız mı?
Tuğba Erbil: Asla... Olur mu hiç? Bu konuda Gülben'e çok büyük tepki gösterildi. Sanki yanlış bir şey yapmış gibi... Gülben, bir kızın babasına davrandığı gibi davrandı Mehmet Ali'ye. Hani kızlar hemen gidip babalarının kucağına oturur ve şımarıklık yapar ya, Gülben'in tepkisi de böyleydi. Gerçekten Gülben, Mehmet Ali'yi ağabeyi gibi görüyor.
M.A. Erbil: Öyle. Zaten her şey o kadar spontan gelişti ki. Bu planlı, programlı bir hareket değildi. Planlı, programlı olsa daha farklı olurdu. Küçücük bir çocuk gibi geldi, gönlümü almaya çalıştı. Ben de şaşırdım. Sonra aramızdaki kırgınlık bitti. Zaten Gülben beni Babalar Günü'nde de aramış, kutlamıştı.
- Tuğba Hanım, eşiniz ile Gülben Ergen arasında gerginlik yaşanırken hiç aracı olmayı, onları barıştırmayı düşündünüz mü?
- Ama çok eleştiri gelince Gülben Hanım da "Keşke yapmasaydım" dedi... Sanırım bu durum onda çok sıkıntı yarattı.
O kadar çok eleştiri gelince sanırım ailesi de biraz tepki gösterdi. Gülben'in bu durumdan etkilenip "keşke" demesi çok normal. Fakat ikimizi de tanıdıkları ve bizim ailevi ilişkilerimizi bildikleri için bu kadar abartmanın bir anlamı yok.
Tuğba böyle tutkulu bir eşi olduğu için şanslı
- 4-5 yıldır çok dingin bir hayatınız var. Evlilik, üçüncü çocuk size iyi geldi...
Kendimi o kadar iyi, o kadar huzurlu ve mutlu hissediyorum ki. Son evliliğim, üçüncü çocuğum benim tam olgunluk dönemime denk geldi. Dolayısıyla artık hayata daha farklı bakıyorum. Eskiden çok daha deli dolu yaşıyordum. Fırtınalı, hızlı bir hayatım vardı. Şimdi sorumluluklarım daha ağır basıyor. Benim bu kadar dingin olmamda eşimin de çok büyük etkisi var. Çok yapıcı, yönlendirici. Paylaşım çok önemli. Bu konuda çok şanslıyım. O da çok şanslı. Çünkü benim gibi tonton, şeker, neşeli, sempatik, hoş, karizmatik, tutkulu bir erkekle beraber.
Tuğba Erbil: Tutkulu bir erkek doğru... Ama tutkularının esiri de olma yani!
M.A. Erbil: Olmam artık, yaşım 40'a geldi ya!
Tuğba Erbil: Şaka yapıyorum. Hayatta tabii ki tutku olmalı. Tutku olmazsa, hiçbir şeyin zevki olmaz ki. Başarılı olamazsın.
- Mehmet Ali Bey, sanki Tuğba Hanım'dan çekinir gibi bir haliniz var?
Çekinmek değil de, çok saygı duyarım. Onu üzmek istemem, ailemin huzurunun bozulmasını istemem. Bunun için mücadele ediyorum.