Güncelleme Tarihi:
ELLE DERGİSİNİN TEMMUZ SAYISI YARIN BAYİLERDE
ELLE DERGİSİNE ÖZEL POZLAR (FOTO-GALERİ)
Herkesin sizi tanıması nasıl bir duygu? Buna alıştınız mı yoksa hâlâ garipsiyor musunuz?
Kıvanç Tatlıtuğ: Garipsemiyorum, senelerdir süregelen bir şey. Artık alışkanlık oldu.
Sizinle çalışmış veya tanışmış olan herkes, çok mütevazı olduğunuzu söylüyor...
- Sağ olsunlar. Teşekkür ediyorum. Bu herhalde insan olmakla, maddi şeylere önem verip vermemekle alakalı bir şey. Benim içim hayatımda öncelikleri olan şeyler var: İnsanları sevmek, hayatı sevmek, insanlara saygı duymak, anlamaya çalışmak, kimseyi kırmamaya özen göstermek...
Bunların hep farkında mıydınız?
- Hepimiz büyüyoruz. Ben şu anda 28 yaşındayım. Yaş aldıkça, her sene, hatta her gün bir önceki günümüzü beğenmiyoruz. Bu hepimiz için geçerli, benim için daha da çok geçerli. Ben önceki günüm için hep “Bunu da böyle mi yapsaydım, şunu da şöyle mi yapsaydım?” diye düşünürüm. Birlikte çalıştığımız insanları, gitmiş olduğum yerleri hep analiz ederim. Doğru mu yaptım, yanlış mı yaptım diye düşünürüm.
Bizimle yaptığımız çekimde mavi yolculuğa çıktınız...
- Ekip çok güzeldi. Tekneyle çok keyifli bir yolculuğa çıktık. Ekibin bir kısmını zaten önceden de tanıyordum. Çok keyifli bir çekimdi. Tekne demir aldı, yola çıktık, çekimimizi yaptık... Ardından Sedef Adası’na gidip orada devam ettik. Hepsi çok güzel geçti. Ben zaten çok fazla çekim ve röportaj yapmıyorum. Ekip olarak (ajansımla birlikte), bir röportaj verebilmek için bir şeyler üretiyor olmamız gerektiğine inanıyoruz. Yeni bir projenin ve anlatacak bir derdimizin olması lazım. “Merhaba, ben Kıvanç Tatlıtuğ” diye başlayan bir röportajın benim için bir kıymeti olmadığını düşünüyorum. Okurlar da bunu istemez diye tahmin ediyorum.
KARAKTERİMİ GÖRSELER AĞIZLARI AÇIK KALIR
Sizi mutlu etmek kolay mı, zor mu?
- Çok sevdiğim bir arkadaşımla konuştuğum zaman benden mutlusu yok... Şu anda da, içtiğim çayın tadını alabiliyorsam benden mutlusu yok. Elim ayağım tutuyorsa ve ben bu röportajı verebiliyorsam da öyle. Tüm bunlar benim için çok kıymetli.
Bunun farkında olmak, bunları hatırlamak da önemli...
- İnsanoğlu bir şeye sahip olur ama o ona asla yetmez. Paran yoktur mesela... Paraya sahip olursun, bu sefer daha fazlasını istersin, bir türlü yetinmezsin. İşte o zaman o insan, içindeki gerçek mutluluğu kaybetmeye mahkumdur. Çünkü yetinmeyi bilememek mutsuzluğu getirir. Elindekilerle mutlu olabilmek çok önemli.
Galiba insanlar aradaki ekrana rağmen sizde bunları görüp o yüzden sizi çok seviyorlar...
- Beyaz cam, ekran, çekmiş olduğum reklamlar... Sizi ne tarzda lanse ediyorlarsa, insanlar da öyle tanıyorlar. Ben oyuncuyum. Bir karakter canlandırıyorum. Bugüne kadar insanların karşısına hiç “İşte bu Kıvanç’tır!” diyebileceğim bir karakterle çıkmadım. Karşılarına kendi karakterimle çıksam, insanların ağzı bir karış açık kalır.
BEN OLAĞANÜSTÜ SIRADAN BİR İNSANIM
Neden?
- Çünkü dışarıdan görünenle, o insanın karakterini analiz etmen mümkün değil. İnsanlar sizi ekranda nasıl görüyorlarsa o şekilde konuşuyorlar. Sadece kendim için söylemiyorum; bu durum tanınan tüm insanlar için geçerli. Bu bana da oluyor. Birisini ekranda izliyorum, sonra tanıma fırsatım olduğunda “Ne kadar ilginç bir insan” diyebiliyorum. Benim de çok başıma gelen bir durum. O yüzden dışarıdan görünenle asıl olan aynı değil. Yani tabii ki insanların ağzı açık kalacaktır; çünkü gerçek Kıvanç’ı yakın çevrem hariç kimse tanımıyor.
Bunu biraz daha açalım. Büyük bir yıldız olan Kıvanç Tatlıtuğ ve duyguları, hayalleri ve planlarıyla gerçek bir insan olan Kıvanç arasındaki farklılıkları anlatır mısınız?
- Aslında şöyle bir mevzu var: Size veya başkalarına göre büyük bir yıldız olan Kıvanç Tatlıtuğ, aslında anasının babasının çocuğu. Bununla beraber normal (ekranlardaki görüntüsünün dışındaki) yaşantısında Kıvanç; giymiş olduğu o gömleği çıkarıp çalıştığı yerde bırakan, evine gelen, evinde yalnız, Doberman cinsi köpeğiyle yaşayan, pijamalarını giyip televizyonun karşısına geçen, arşivdeki sinema filmlerini izleyen, mümkün olduğu kadar ailesiyle vakit geçiren, sevdiği arkadaşlarla buluşup sohbet etmeyi seven, normal bir saatte uyuyan, sabah çok erken kalkıp elini yüzünü yıkadıktan sonra köpeğini gezdiren...
Bizim gibi bir insan...
- Hatta olağanüstü sıradan bir insan...
İstanbul bir alışveriş cenneti
Dış görünüş olarak kime benziyorsunuz?
Guisela Rhein: Anneme.
Siz dünyaca ünlü bir top modelsiniz. Sizce kime “top model” denir, bunun tanımı nedir?
- Top model, insanların saygı duyduğu, beğendiği kişidir. Podyumda iyi yürüyen, güzel fotoğraf veren ve tanıttıklarını sattıran; aynı zamanda moda sektöründeki en iyi ve profesyonel isimlerle çalışma fırsatını yakalayan kişidir.
İnsan top model olunca bir rutini olabiliyor mu?
- Olamıyor. Benim de yok. Her gün yepyeni olaylarla karşılaşıyorum. Ve bazen ertesi gün nerede olacağımı ya da neler yapacağımı bilemeyebiliyorum.
Mavi’yle gerçekleştirdiğiniz reklam çekimi nasıl geçti? Çekim başlamadan önce Kıvanç Tatlıtuğ’la yapacaklarınızı konuştunuz mu?
- Çekim harikaydı! Ekip de kıyafetler de çok güzeldi. Her aşamasından çok keyif aldım. Çekim başlamadan önce Kıvanç ve fotoğrafçıyla hikayeyi ve neler yapacağımızı konuştuk.
KESİNLİKLE BİRJEAN İNSANIYIM
İstanbul’a gelmişken alışveriş de yaptınız mı?
- Alışveriş yapmaya pek fırsatım olmadı. Ancak İstanbul, bu anlamda kesinlikle bir cennet; bunu hemen fark ettim. Çok güzel butikleriniz var. Bu arada, Elle çekimi sayesinde tekne turu yapma fırsatım da olduğu için mutluyum. Böylece İstanbul’un hiç bilmediğim, yerlerini ve müthiş manzaralarını da görmüş oldum.
Günlük hayatınızda da sıkça jean giyer misiniz? Çalışmadığınız zamanlar hangi kıyafetleri tercih edersiniz?
- Ben kesinlikle bir jean insanıyım! Genelde de “boyfriend” gibi rahat modeller tercih ediyorum. Gece çıkacaksam “skinny”, yani vücuda oturan dar jean’ler giyerim. Ya da boyfriend jean’imi şık bir ayakkabıyla tamamlarım.
Gardırobunuza göz atabilsek, jean dışında başka neler görürüz?
- Bu benim için cevaplaması zor bir soru; çünkü çok değişken bir kızım. O anki ruh halime göre giymek istediklerim de değişiyor. Yani gardırobumda birbirinden çok farklı tarzda parçalar görebilirsiniz.
SAKIZ VE ŞEKERLEME OLMAZSA OLMAZLARIM
İşiniz gereği sürekli seyahat ediyorsunuz. Yolculuk yaparken ne giyersiniz? Uzun uçuşlarda neler yaparsınız?
- Seyahat ederken konforlu kıyafetleri tercih ediyorum. Bol jean’ler, bol tişörtler... Uçak yolculuğunda kitap okuyor ya da film izliyorum. Havalimanlarındaki “duty free” mağazalarından alışveriş yapmak da benim için çok zevkli.
Nereye giderseniz gidin, yanınıza mutlaka aldıklarınız neler?
- Blackberry’m, kitap okumak için kindle’ım (elektronik kitap okuma cihazı), diş fırçası ve macunu, göz kremi, saç fırçası, saç bakım ürünleri, iPod’umla sakız ve şekerleme olmazsa olmazlarım.