GS’nin 100’üncü yıl logosu şaka değil

Güncelleme Tarihi:

GS’nin 100’üncü yıl logosu şaka değil
Oluşturulma Tarihi: Ocak 14, 2005 00:00

Önce adayı sattılar şimdi logoyu... Sırada? başlıklı yazımın ardından Galatasaray Spor Kulübü İletişim Koordinatörü, eski çalışma arkadaşım Sara Koral Aykar aradı. ‘İki konuda hataya düşmüşsün, bilgilendireyim’ dedi.Yazımda Bülent Erkmen’e siparişle yaptırılan ama çıkan sonuca bakınca Erkmen’in başından savdığı hissini doğuran 100’üncü yıl logosunu eleştirmiştim. İtirazımın temel noktalarından ikisi şöyleydi: 1. Logoda kullanılan renkler Galatasaray’ın resmi sarı-kırmızısı değildi.2. Logoda Galatasaray’ın klasik amblemine yer verilmemişti...Aykar’a göre birinci hatam, logoda seçilen turuncumsu, bordomsu renklerin Galatasaray’ın yüz yıl önceki logosunda kullanılan renkler olduğunu bilmememmiş! İkinci hatam ise bu logonun sadece bir yıl için, 100’üncü yıl temalı ürünlerde kullanılacağını bilmememmiş! Kimsenin Galatasaray amblemini bir kenara atma niyeti yokmuş.Galatasaray’ın ambleminin ilk çizimlerinden birini yayınlıyorum. Bana renkleri hiç de 100’üncü yıl logosundakine benzer gelmedi. Adamı sarakaya alırlarDiyelim ki yanılıyorum... Galatasaray’ın 100 yıl önceki orijinal renkleri gerçekten de 100’üncü yıl logosuna uygun görülenler gibiydi. Bu yine de logoda, Galatasaraylıların maçlarda salladıkları, arabalarında dalgalandırdıkları, evlerine astıkları bayraklarında gurur duydukları sarı-kırmızıdan farklı renklerin kullanılmasını haklı kılmaz.Profesyonel şirketlerde, kurumsal renkler anayasa maddesi gibidir. Bu renkleri farklı tonlarda kullanmaya kalkan reklam ajansını, reklam ajansının grafikerini, reklam ajansına izin veren kurumsal iletişim yöneticisini topa tutarlar. Topa tutmakla kalmaz, arkasından teneke çalarlar. O da yetmez sarakaya alırlar.Olmaz ya, hadi bir espri uğruna renklerle oynadınız diyelim. Bari orijinal Galatasaray amblemini, logonun içinde bir yerlerde kullansaydınız. Ya da ne bileyim o sünepe aslan yerine Galatasaray’ın amblemiyle bütünleşen, kükreyen aslan figürünü kullansaydınız. 100’üncü yıl logosu, birazcık hatırlatsaydı Galatasaray’ı...Okurlarımdan Hande Kanatlı’nın yorumu, 100’üncü yıl logosunun çağrıştırdıklarını çok güzel özetliyor, ‘Logoyu ilk gördüğümde bir kulüp yöneticisinin ilkokula giden çocuğunun resim ödevi zannetmiştim. Ve logoyu bana gönderen arkadaşımın bana şaka yaptığını düşünüyordum. Bugün sizin yazınızı okuyana kadar da şaka olduğunu sanmaya devam ediyordum.’Yeni logo satmazGalatasaraylı okurlardan gelen mesajlar arasında 100’üncü yıl logosunu beğenenine rastlamadım! Galatasaray yönetimi yeni logonun sadece 100’üncü yıl temalı ürünlerde kullanılacağını söylüyor. Yani yeni logoyu kullanarak gelir elde etmeyi hedefliyorlar. Ama görünen o ki, bu logoyu kullanmakta ısrar ederlerse, 100’üncü yıl temalı ürün satmakta çok zorlanacaklar!Ne o? 100 yıl önceki renkleri kullandınız da, 100 rakamını eski Türkçe yazmaya cesaret mi edemediniz?Dümbüllü’nün kavuğu Alaattin’in hakkıHepsi birbirinden değerli tiyatro sanatçılarımızın kavuk kapma dalaşına baktıkça, hem kendi adıma, hem onlar adına üzülüyorum. Gözümden kaçmış olabilir, belki başkaları da vardır ama aralarından şimdilik bir tek Haldun Dormen’le, Hamdi Alkan’a helál olsun çekmek geliyor içimden. Bugüne kadar tüm davranışlarıyla sadece değerli bir sanatçı değil, aynı zamanda çok değerli bir insan olduklarını da kanıtlayan Hamdi Alkan ile Haldun Dormen, hiç gocunmadan, kıskanmadan ‘Kavuk Cem Yılmaz’ın hakkı’ diyebildiler.Bence bu kavganın Nasreddin Hoca’nın yorgan kavgası gibi bitmesinde fayda var. Akşam’ın spor yazarı Alaattin Metin’in bir yazısını okudum geçen gün. ‘MP3 denen, içinde onbin türkü olan son model bir valkmen varmış’, diye yazmış. Bence Dümbüllü’nün kavuğunu bu mizah şaheserine verelim, kavuk gitsin kavga bitsin.Şaka şaka... Alaattin Metin’in bu son derece naif yazısı çok hoşuma gitti aslında.Türkiye’de İnternet gazeteciliği yok!Emre Aköz haklı. Türkiye’de İnternet gazeteciliği diye bir şey yok. Mutlaka olacak ama şu anda yok.Türkiye’nin en çok ziyaret edilen haber sitesi olan hurriyetim.com.tr dahil, Türkiye’deki hiçbir haber sitesinin İnternet yayıncılığıyla uzaktan yakından ilgisi yok.Bu gerçeğe Mehmet Barlas’ın yaptığı gibi ‘İnternet haber siteleri gazete gibi olmak istemiyorlar ki’, diye konuyla ilgisi olmayan bir yönden karşı çıkmanın anlamı da yok.Mehmet Barlas’ın iddiasının tam tersine Türkiye’deki İnternet haber sitelerinin tamamı gazete olmaya öykünüyor. İnternet yayıncılığının hakkını vermiyor olmaları da işte tam bu yüzden! İnternet yayıncılığı, gazeteyi İnternet’e geçirip yayınlamak değildir. Ajanslardan gelen haberleri İnternet ortamına aktarmak da değildir. Hatta kendi öz kaynaklarıyla ürettiği haberleri İnternet’te yayınlamak da değildir.Emre Aköz’ün yazısında ise tek bir noktaya itirazım var. ‘Medya dedikodusu siteleri’ olarak nitelediği sitelerden bahsetmesi yersizdi.Yersizdi diyorum çünkü, bu sitelerin İnternet haberciliği yapmadığı çok açık. Bu konudaki en güzel yazıyı, yine bu tür sitelerden olan Medyatava.net’in ‘Haller Prensi’ köşesinin sahibi Ömer Özgüner yazdı. ‘Tarifi henüz yapılamamış bir mecra olarak görülmemizde fayda var. Henüz billurlaşan bir şey yok. Zamanla olur umarım’ dedi. Billurlaşacak, hiç kimsenin şüphesi olmasın. Büyük şirketlerin pazarlama iletişimi yöneticilerinin, bu tür sitelerin ziyaretçi profilinin medya çalışanları olduğunu fark edip, önemli basın bültenlerinin reklamlarını bu sitelerde yapmaya başlamasıyla başlayacak bu billurlaşma.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!