Gripal yazı

Güncelleme Tarihi:

Gripal yazı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 07, 2003 00:00

DURMAKSIZIN koyduğum termometrede cıvanın yukarı derecelere yükseldiği de yok ama, hiç belli olmuyor ve aniden öylesine ateş basıyor ki.Nöbet diyemeyeceğim, çünkü ardından gelen bir ürperme ve titreme yok.Böyle giderse, sıradan bir grip değil de, kadınların menopoz sendromlarını erkek andropozunda yaşadığım hükmüne varacağım. Oysa biliyorum, işte altı üstü bir mevsim gribi!Zaten gazeteler ve radyolar hanidir salgın geldi geliyor diye ilan ediyorlardı.Piyangonun böylesini ben hiç kaçırmam, işte ilk anda büyük ikramiyeyi kaptım.Ve de geçmek bilmiyor. Bir hafta bitti, yarı ayakta - yarı yatalak atlatmaya çalışırken, sonunda tamamen yorgan döşek uzanmaktan başka çare kalmadı.Komodinin üzerinde ağrı kesici ilaçlar, gırtlak gargarası şurubu, düzinelerce mendil pakedi, sürünceme kalıp canıma okuyan virüsün def olup gitmesini bekliyorum.*ASLINDA belki, hem can ciğer arkadaşım, hem de ezeli doktorum Abraham'a telefon edip, ‘‘yahu bir uğrayıver’’ demek var. Fakat cesaret edemiyorum.Edemiyorum, çünkü biliyorum ki Adana'nın o harikulade Ermeni lehçesiyle derhal ‘‘cigara içmeye devam mı, lan’’ diye soracak. ‘‘Evet’’ cevabını alınca da önce sunturlu bir Çukurova küfürü savurup, sonra ‘‘Beni değil mezarcıyı çağır, hemşerim’’ diye ahizeyi suratıma kapatacak.Doğru, zira elektronik postama bakmak ve dünya ahvalini izlemek bahanesiyle zar zor yataktan kalkıp bilgisayarın başına oturduğumda, ilk iş, otomatik bir refleksle yine tütüne saldırıyorum.Tadı tuzu yok ve her nefeste boğazımı daha çok şişirdiği için arada bir gırtlak spreyi sıkarak durumu hepten berbatlaştırıyorum ama, işte yine de mereti yakıyorum.Fakat çok sürmüyor, ister istemez yatağa dönüyorum.*YATAĞIN solundaki komodinin üzerinde ‘‘griple mücadele’’ (!) edavatı varsa, yatağın sağında da gazeteler, kitaplar, telefonlar ve pilli radyo duruyor.Gazeteleri, sabah işe gitmeden önce gelen Pelin'cik getiriyor. Pişirdiği çorbayı da ‘‘İçmezsen canına okurum, yarın yine uğrayacağım’’ diye mutfağa bırakıyor.Zaten o olmasa kim uğrayacak ki?Kızım harıl harıl Mağribi ellerde çalışmaktadır. Oğullarımın ise üniversitesi, lisesi, sınavı ve bir de nemrutluklar kraliçesi anneleri var.Diğer kadınlar mı? Öteki sevgililer mi? Bir gecelik ‘‘hijyenik ilişkiler’’ mi? Yok yok istemez, Allah yazdıysa bozsun!*İSTEMEZ, çünkü bir, ben köpekler gibiyimdir ve hastalandığım, daha doğrusu kendimi genel olarak kötü hissettiğim zamanlar, tamamen içime kapanırım.Kimsenin varlığını çekemem. Belki de, bilinçaltı bir korkuyla, öyle olduğumun bilinmesini ve görülmesini istemediğim için çekemem.Ardından iki; diğer kadınları, öteki sevgilileri, ‘‘hijyenik ilişkiler’’i böyle bir durumda başucuma çağırmayı önce onlara hakaret, sonra kendime zul, daha sonra da tehlikeli addederim.*EVET, onlara hakaret olur, çünkü sen ‘‘özgürlüğün’’ (!) adına her türlü angajmana girmeyi ve duygusal bir arz-talep ilişkisi yaşamayı baştan reddetmişsin.Şimdi nane mollalığın tutup burnun akmaya başladığında ise ‘‘yetiş’’ diyorsun.Böylesine bir gizli ‘‘aşağılama’’ o kadınları cariye, hizmetçi ve hastabakıcı olarak algılamak olur ki, hiçbir kadın bunu hak etmez ve edemez.Üstelik, bu tür bir davranış tarzı beni de sonsuz küçültür ve zul haneme yazılır.Ve nihayet, hiç belli olmaz, ‘‘yardımlaşma ilişkisi’’ gerçekleştiği takdirde, şevkat-sevgi-aşk-ten ayırımlarının buğulaştığı bir hissiyatlar karmaşası girdabına kapılmak ve o ilişkiyi ‘‘iyileşme’’ ertesinde de sürdürmek ihtimali doğabilir ki, işte tehlike de buradadır.Alnınıza elini koyarak ateşinizi kontrol eden; gargara şurubunu düzenli almanız için suyu ısıtan; mutfakta usta olmadığından hazır çorba pişiren kadın, ‘‘Aman sana da sirayet edebilir. Şimdi evine dön, istersen yarın tekrar gelirsin’’ tembihlerinize aldırmadan, salonda seyrettiği TV programı bittikten ve getirdiği fırçayla banyoda dişlerini ovduktan sonra, gazeteleri, kitapları, telefonları, radyoyu başka yere koyarak sağ yanınıza uzanır.Üşüyen ayak tabanlarını hemen sizinkilerine bitiştirerek ısıtır.O an hoşunuza, hatta çok hoşunuza gider de, ‘‘iyileştikten’’ sonra aynı kadını kaldır kaldırabilirsen bitişiğinizdeki yerden ve aynı diş fırçasını sepetle sepetleyebilirsen ayna önündeki banyodan. *NEYSE, şeytan kulağına kurşun, benim gribim tam 1. Harp ertesi, siperlerde ölmüş milyonlar kadar insan götüren İspanyol gribi değil ya.Bugün, yarın, bilemediniz öbür gün, inşallah sapasağlam ayağa kalkacağım.Pelin'cikten çorba taamı, Abraham'dan kalay korkusu, eczaneden gargara şurubu falan; ayriyeten de pilli radyonun caz temposu, sihirli bilgisayarın dünya kutusu, Umberto Eco'nun ‘‘Edebiyata Dair’’ kitabı, uğursuz bir felaket olmazsa, yukarıdaki riziko ve tehlikelere bulaşmadan tekrar sıhhat ve afiyetime kavuşacağım.Ama, yine grip sendromu olmalı, benim de ayaklarım üşüyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!