Gözükara Özen Yula

Güncelleme Tarihi:

Gözükara Özen Yula
Oluşturulma Tarihi: Nisan 22, 2005 00:00

Özen Yula’nın oyunlarının ününü uzun süredir duyardım. Ay Tedirginliği, Mazi Taşıyan Trenler, Gayri Resmi Hürrem, Kırmızı Yorgunları...Çok sayıda ödül sahibi Gayri Resmi Hürrem’i çok izlemek istemiştim ama bir türlü kısmet olmamıştı. Özen Yula ile tanışmak Gözükara Alaturka’ya kısmetmiş.Eskişehir Şehir Tiyatroları’nda Özen Yula’nın yazdığı ve sahneye koyduğu Gözükara Alaturka isimli oyunu izledim, Yula’nın çağdaş tiyatro zekasına hayran kaldım. Türk tiyatrosu izleyiciyle bağını koparmak istemiyorsa, kesinlikle Özen Yula gibi ‘yeni anlatım yolları’ deneyen yazarlara, Özen Yula gibi ‘yeni anlatım yolları’ deneyen yönetmenlere gereksinimi var. Özen Yula’nın çıkardığı iş sahnede çok genç, çok hareketli, çok farklı duruyor. İzleyiciyi içine çekiyor ve değişmemekte direnen tiyatro dinozorlarına meydan okuyor.Gözükara Alaturka, İstanbul’da Harbiye’de bir dairede yaşayan garson Süha’nın yatak odasında geçiyor. Süha’nın yatak odası oyunun ilerleyen dakikalarında yol geçen hanına dönüyor, rastlantılar sonucu burada zorunlu olarak bir araya gelen beş kişi kara mizahi bir macera yaşıyor.Yula; garson Süha, pavyon şarkıcısı eskisi Gönül, deli entel Rüstem, Kasımpaşalı Barbaros ve onun sevgilisi Figen’i kullanarak arabeske geçiş aşamasındaki komik hayatları gözler önüne seriyor. Reji ile de aynı geçişi pekiştiriyor. İlk bölümde oyun yavaş yavaş hızlanıyor, ortada taksim geçiliyor, sonra oyun yine hızlanıyor, böylelikle izleyenlere büyük keyif veriyor. Gözükara Alaturka, öyle oynaması kolay bir oyun değil. Yula, oyunu parçalara bölmüş, belirli bir alana konsantrasyona izin vermiyor. Parçaları birleştirmek için hem izleyiciye hem de oyunculara büyük iş düşüyor. Şehir Tiyatroları’nın genç oyuncuları zoru başarmışlar. Rüstem rolünde Devrim Akın, Gönül rolünde Burcu Tutku Oruç kolay unutulmayacak bir performans sergiliyorlar.Bence kutlanması gereken diğer kişi dekorları tasarlayan Barış Dinçel. Bir dekor ancak bu kadar turkadan alaturkaya geçişi yansıtabilir, ancak bu kadar oyunun hızını yansıtan renk cümbüşüne sahip olabilir. Yani? Eskişehir meskişehir demeyin çağdaş Türk tiyatrosunun yüz akı bu oyunu kaçırmayın.Doğuştan iş ahlakıSaatlerdir araba kullanıyordum. Bursa’dan geçerken biraz soluklanmak için Özdilek’te mola verdim. Saat gece yarısına yaklaşmak üzere... 23.40 falan. Özdilek 24.00’e kadar açıkmış. Ayaklarım açılsın diye mağazanın içinde turluyorum. Birden gözüme Mavi’lerin indirimde olduğu takıldı. O bölüme doğru yöneldim. Hemen yanımda bir bayan görevli belirdi. ‘Nasıl bir şey istiyorsunuz?’ diye sordu. ‘Sadece bakıyorum’ yanıtı verdim. Görevli bayan inatla birkaç pantolon çıkardı ama modelleri beğenmedim. Bunun üzerine bulunduğumuz bölümün geçen sezonun malları olduğunu, yeni sezon Mavi’lerin bir yandaki bölümde bulunduğunu söyledi. Birlikte o bölüme gittik. Saat bu arada 23.50 olmuştu. İki pantolon denemek istedim. Görevli bayan canla başla uygun renkleri bulup çıkardı. Sızlanmadan, sabırla... Denedim. Görevli bayan yanımda bekleyip, pantolonların üzerimde nasıl durduğu ile ilgili görüşlerini söyledi. Sonra ne aradığımı anlayıp, yeni modeller çıkarmaya başladı. ‘Sadece bakıyorum’ diyen ben, satışçının inadı sayesinde pantolonların birini beğendim, aldım. Saat bu arada 24.00 olmuştu. O saatte, bu motivasyon... İnanılacak gibi değil. Bazıları doğuştan iş ahlakıyla doğuyor. Bazıları ahlaksızlığıyla. Ne dersiniz? Zerrin AkbayramZerrin Özer, yeni bir türkü albümü çıkarmış. Aşık Veysel’den Pir Sultan Abdal’a kadar her telden türküyü yorumluyor. Bazı türkülerde hafif caz pop havası var, bazılarında hafif Ersen ve Dadaşlar, bazılarında da ağır bir Edip Akbayram.Ama olmamış. Zerrin Özer’e türkü hiç yakışmamış. Ortaya garip bir marka şizofrenisi çıkmış. Bana sorarsanız Türkiye’nin en kötü yönetilen pop sanatçısı markası Zerrin Özer. Böyle dev, böyle herkesi etkileyen bir sesin, böyle ‘karizmatik bir star’ havan olsun, imajını böylesine kötü, hayranlarınla ilişkini böylesine hastalıklı yönet. Olacak iş mi bu! Zerrin Özer orijinal şarkılardan oluşan, kendini yansıtan albümlerle çıkabilseydi, imajını iyi yönetebilseydi, bugün verdiği konserlerde insanlar birbirlerini ezer geçerdi. Zerrin Özer’de bu potansiyel vardı. O, bu fırsatı gereksiz saplantılarla harcadı, hálá da gereksiz türkü albümleriyle harcamaya devam ediyor. Yazık.CUMA TAKINTISIErkek arkadaşınız ya da kocanız ‘yetişkin bir erkek’ gibi değil de bir ‘oğlan çocuğu’ gibi davranıyorsa size bu hafta Betty McLellan’ın ‘İmdat! Bir Çocukla Yaşıyorum’ kitabını öneriyorum. Betty McLellan yirmi yıllık deneyimi olan feminist bir psikoterapist. McLellan diyor ki: ‘Oğlan çocuğu gibi davranan erkeğinizi büyüterek ömrünüzü harcamayın. Dalga geçmeyin, dil dökmeyin, suyuna gitmeyin, sokulgan davranmayın, sinirlenmeyin, terk etmekle tehdit etmeyin, kabullenmeyin. Sadece kendi hayatınızın değerini anlayın ve olgunlaşmamış bir erkeğin sonsuz isteklerini tatmin etmeye çalışarak hayatınızı boşa harcamaktansa zaman ve enerjinizi kullanacak daha doğru şeyler bulun.’ Daha sonra da ayrıntılı önerilerde bulunuyor. ‘Eşinizin pornografi deposunu bulursanız göz yummayın, pornografi kadını alçaltır.’ Ya da ’Size yalan söylendiğini hissettiğinizde öğrenmeyi görev edinin’ gibi... Eğer sıkı bir feminist olup çıkmak istiyorsanız ‘İmdat! Bir Çocukla Yaşıyorum’ tam size göre.CUMA LAKIRDISIYıllar süren psikoterapi çalışmalarımda sayısız kadın çok sık olarak kendisini ‘erkeğinin annesi gibi konuşurken’ yakaladığı için kendisinden duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi. Tabii ki baskın eş olmaktan zevk alan kadınlar var, ama görünüşe göre çoğunluk huzurlu bir eşitlik durumunu tercih ediyor. Fakat, Batı kültürlerindeki kadın ve erkek toplumsallaşmasına bakılırsa, eşitliğin neredeyse imkansız bir düş olduğu anlaşılır. (Betty McLellan) İlginç birBu hafta ilginç bir şey oldu. Elli yaşlarında olduğunu söyleyen bir bayan, Hezeyan rumuzuyla itirafını doğrudan bana gönderdi. İşte itiraf:n Rumuz: Hezeyan‘Ellisine merdiven dayamış, iki yetişkin evlat sahibi bir kadınım. Eşim beni çok kıskanır. Bense onu hiç kıskanmazdım. Bir ay önce her şey tersine döndü. Eşimin ceplerini karıştırmaya, cep telefonunun arama kayıtlarına bakmaya başladım. Bunu yaptığıma ben de inanamıyorum. Aradığımı nihayet buldum! Telefonda aranmış, kayıtlı olmayan, yabancı bir numara vardı. Hemen aradım tabii. Karşımdaki kadın sesi kimindi biliyor musunuz? Görüştüğümüz, sevdiğimiz, otuz yıllık ortak arkadaşımızın. Ne dersiniz, araştırmaya devam edeyim mi?’İtirafı okur okumaz kendimi bir garip hissettim. Hafiften içimdeki Güzin Abla damarları kabardı. Sanki itirafı gönderen itirafının ‘Cuma İtirafı’ olarak yayınlanmasını ister gibiydi. Sanki kocasının bu itirafı okuyacağından ve otuz yıllık arkadaşıyla ilişkisine son vereceğinden emindi. İtirafı yayınlıyorum, ama içimdeki ‘Güzin Abla’yı susturamadığım için de bir öğüt vermeden edemiyorum: Sonuna kadar araştırın bayan Hezeyan!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!