Güncelleme Tarihi:
Şimdi, Türkiye’nin gıda devlerinden birinin sahibi. Manisa Kırkağaç’ta başlayan öykü, Ortaköy’de, Esma Sultan’a komşu beş katlı yalıda sürüyor. “Biz Manisa Kırkağaçlıyız. Dedem ayakkabı imalatçısıydı. Babamın da ayakkabıcılık yapmasını istiyormuş. Ama babam küçük yaşlardan beri ticarete meyilliymiş. Köy pazarlarında açtığı işporta tezgâhında sabun satmanın ayakkabıdan daha fazla kar getireceğine iddia edermiş ve dedemle bu konuda hep çatışırlarmış. Bir gün işportada kazandığı paraları masanın üzerine koymuş “Babacığım senin bir haftada kazandığını işportada bir günde kazanıyorum” demiş dedeme. Bu sözler bizim ticari yaşamımızda milat oldu, ailemizin bu günlere gelmesinin en büyük nedeni” diye anlatıyor (51) Ahmet Küçükbay. Kendisinin de ticarete ilkokul üçe giderken atıldığını hatırlarken gururlanıyor.
Ahmet Küçükbay 10 yaşına gelince pazardaki tezgâhlarda açık yağ satmaya başlamış. Önündeki bidondan yağları alıp müşterilerin getirdikleri şişelere boşaltırken, “Bal gibi zeytinyağ” diye bağırdığını anlatıyor. Babası “Ne zeytinyağı, sen çiçek yağı satıyorsun” diye uyarması üzerine korkmuş. O günden sonra “Bal gibi çiçek yağı” diye bağırmaya başlamış.
AT ARABASINDAN TRİPORTÖRE
Ailenin ticarette büyümesi ise teknolojiyle paralel: “Ben ilkokula giderken babam işporta tezgâhını bıraktı, önce at arabasıyla mal sattı, sonra da triportöre geçti. Triportör dedediğimiz, üç tekerlekli motosiklet bozması kamyonet... Evimizin giriş kat duvarını da yıkarak kendisine bir dükkân yaptı. Ama pazarlara gittiği günlerde dükkânını kapatmak zorunda kalıyordu. İlkokul ikinci sınıftan üçüncü sınıfa geçtiğim gün beni çağırdı. Eline aldığı çarpım tablosundan sorular sordu. Hepsini bildim. Dükkânda unları, şekerleri tarttırdı, ölçülmesi gerekenleri ölçtürdü. Para üstü verdirdi. Sonunda da ‘Bu günden itibaren sen bakkalsın. Okul saatleri dışında hep burada olacaksın. Dükkan artık senin’ dedi. 10 yaşımda bakkal olup ticarete atılmış oldum. 18 yaşıma kadar bakkallık yaptım. Soma’dan, Akhisar’dan bakkallar gelip bizden toptan alışveriş de yaparlardı. Gecenin yarısına kadar çalışıp makarna, şekerleri paketlerdik...”
Askerliğini yapınca baba-oğul rolleri değiştiler: “Bir kamyon aldık. Babam dükkanda kaldı ben pazarlara gitmeye başladım. Kamyonun kapılarına “Küçükbay Bakkaliyesi”, tamponuna da “Gönlü Güzel” yazdık. Artık hem perakende hem de toptan satış yapan motorize bakkaldım. Gıdanın yanı sıra zirai ilaçlar, tütün sulama hortumları, hatta don lastikleri bile satardım. Kısaca kamyonda yok yoktu. Gıda maddelerinde az kar koyup müşteri toplarken diğer ürünlerin kar marjlarını fazla tutup ciroyu yükseltirdim.”
AMCA, BABA, DEDE ELELE
İşler büyüyüp geliştikçe zamanla akrabalarını da ortak ettiler: “Biz gıda işiyle uğraşırken amcam Necdet de İzmir’de deterjan üretimine başlamıştı. 1978 yılında bugün İzmir Bornova’da bulunan fabrikamızın yerindeki Yasemin Yağ Sabun İşletmesi’nin satılacağını duyduk. Babam 3 milyonu peşin, 2 milyonu vadeli olmak üzere tesisi satın aldı. Bir yıl sonra iki amcam, dedem ve babaannemle ortak anonim şirket kurarak burada yağ ve deterjan üretimine başladık. 1981 ve 1998 yıllarında amcalarım bizden ayrıldı. Onlar kendi işlerini yapmaya başladılar. Babam ben ve kardeşim Halil ile işi sürdürüp 10 yılda yaklaşık yüzde 750 büyüdük. İlk başta iç pazara dönük çalıştık. 1983 sonrası yatırım teşvikleri başlatılınca gümrüksüz ithalat ve vergi indirimleriyle modern yöntemlerle üretime geçtik. Tüccarken artık sanayici olmuştuk. Şimdi ben şirketin ticaret, kardeşim Halil de fabrikanın işletim bölümlerine bakıyor.”
ÇOCUKKEN OYUN YOKTU ŞİMDİ DE TATİL YOK
Başarının en önemli sırrı çok çalışmak. İş hayatımda daima çok çalıştım. Hala çalışıyorum çünkü küreselleşen dünyada ticaret artık 24 saat kesintisiz yapılıyor. Mesela, gece yarısından sonra Uzakdoğu’yla internet üzerinden alışveriş yapıyoruz. Akşam saatlerinde, Amerika kıtasında sabah oluyor, bu nedenle onlara da yanıt vermek zorundayız. Üretimde zaten üç vardiya çalışıyoruz, eve gidince de yatıncaya kadar internet üzerinden devam ediyorum. Tabii ki tüm bunlar bana para kazandırdı ama 10 yaşımda ticarete atılınca oyun oynayamadan büyüdüm. Şimdi de tatil yapamıyorum.
YALIDAN ATIYORUM OLTAYI, ÇİNEKOP TUTUYORUM
Yabancı müşterilerini ağırlamak için Ortaköy’de fiyatını açıklamadığı yalıyı aldıklarını ve burasını bir süredir ofis olarak kullandıklarını anlatan Küçükbay “Lokasyon olarak iyi bir yerde. Şirketin prestiji olarak 5 katın 2 katını ofis yaptık. Üstteki üç katı da ailece İstanbul’a geldiğimizde otel gibi kullanıyorduk. Ama şirketimizin yönetim bölümünü kısa bir süre sonra İstanbul’a taşıyacağız. O zaman yalının tamamı ailemizin konutu olacak. Boğazın keyfi başka. Sahilde atıyorum oltamı balık tutuyorum. Çinokop yakalamada ustayım.”
BİR KOLTUKTA ÇOK KARPUZ
2009 yılında Tüm Tüketicileri Koruma Derneği (TTKD), tarafından 4077 sayılı Tüketici Kanunu’nun yıldönümünde, “Altın Adam Ödülü”ne layık görülen Ahmet Küçükbay, evli ve 3 çocuk babası. Kızları evli, oğlu Akif ise Japonya’da işletme okudu, şimdi Amerika’da master yapıyor. Orkide’nin Amerika ofisi ona emanet. Etiyopya İzmir Fahri Konsolosu olan Ahmet Küçükbay, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ile Ege ve Batı Akdeniz Sanayici ve İşadamları Federasyonu’nun (ESİDEF) yönetim kurulu üyesi. Aynı zamanda ESİAD ve İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nda üye ve Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Muhasip Üyesi. Gediz Üniversitesi’ni kuran Sipahi Eğitim Sağlık ve Spor Vakfı’nda da mütevelli heyeti başkan yardımcısı olarak görev yapıyor. Babası Akif Küçükbay’ın vasiyeti üzerine Bornova’da 5 yıl önce Orkide İlköğretim Okulu’nu açtı. Küçükbay Ailesi olarak şimdi de Gediz Üniversitesi’nin kuruluşuna katkıda bulunuyorlar.