Güncelleme Tarihi:
* Dede Raşid, baba Derviş ve şimdi de sen. Üç kuşaktır kumaşlarla haşır neşir bir aile... Babadan oğula değil, dededen toruna geçen bir iş sizinki. Hikâyenin en başına uzanalım, nasıl başladı her şey?
- Kıbrıslı bir aileyiz. 1957’de dedem Kıbrıs’ta ufak bir çarşıda kumaş dükkanı açıyor, İngiltere’den getirttiği kumaşları satıyor. Kumaşlar o kadar iyi ki, kaliteli kumaşlarla bir isim yapıyor.
* Sen kimden etkilendin, dededen mi, babadan mı?
- Aslında ikisinden de etkilenmedim. Ben onlar gibi kumaşla ilgilenmiyordum ama 12 yaşındayken modacı olmak istiyordum. Yaratmak istiyordum ben. İşin ticareti değildi merakım.
* Çocukken kumaşları kesip biçer miydin?
- Hiç. Kuzenimin bebeklerinin elbiselerini değiştirirdim, o kadar. Kesme biçme bilmem, ki hâlâ düğme bile dikemem.
* Şaka yapıyorsun herhalde!
- Yoo... Çizimim çok iyi, çizdiklerimin nasıl dikileceğini de iyi biliyorum, eğitimini aldım ama bir şey dikemem. Buna zamanım da yok zaten.
MODA DÜNYASI, DÜZGÜN YAŞAYANLARI KABULLENMİYOR
* Oyuncak bebeklere kıyafet giydirme işi kız çocuklarının merakıdır. 12 yaşındaki bir erkek çocuğu niye modacı olmak ister?
- Gianni Versace olmak istedim ben, hayalim buydu. Aileme de anlattım; ben matematik, fizik okumak istemiyorum, sizin tanıdıklarınız vardır, beni İtalya’ya yollayın dedim. O zamanlar Versace yeni vurulmuştu, babamlar çok korktu. “Seçmek istediğin hayat bu mu!” diye çok söylendiler. İşin içinde partiler, uyuşturucu var diye düşündüler. Biz sonuçta muhafazakâr bir aileyiz. Sonradan baktılar ki normal yaşayarak da bu iş yapılabiliyor, izin verdiler.
* Moda dünyası, düzgün hayatlar yaşayanları dışlıyor mu sence?
- Dışlamıyor ama çok da kabullenmiyor gibime geliyor. Uçarı olup dışarıda gezmek gerekiyor galiba. Ben böyle yapmıyorum, çok çıkmıyorum dışarı. Partilere gitmiyorum. Hep yurtdışı hedeflerim olduğu için de Türkiye için çok kasmıyorum.
* Bağzıbağlı ne demek?
- Aslında Boğazıbağlı o ama Kıbrıs şivesiyle Bağzıbağlı oluyor.
* Bir hikâyesi var mı?
- Var tabii... Büyük dedem bir gün silahını temizlerken birden tetiğe basıyor ve kurşun boğazını sıyırıyor. Fular takmaya başlıyor, Bağzıbağlı ismi de oradan çıkıyor. “Beni bununla gömün” diye vasiyet ediyor bir de. Öyle de oldu.
TÜRK KADINININ FARKI BASENLER
* Bağzıbağlı markasının diğerlerinden farkı nedir?
- Kumaşlarımız. Bunlar, kalite olarak her yerde olmayan kumaşlar. 55 yıldır bu işin içinde olduğumuz için birçok firmaya kendimize özel kumaş dokutturabiliyoruz. Ben kumaşı daha uyguna mal ettiğim için müşterilerim de daha ucuza almış oluyor. Benim farkım bu.
* Bugüne kadarki başarılarını, ödüllerini söylesene bana?
- 2010’da New York’ta düzenlenen Face of Fashion yarışmasında birinci oldum. Son olarak da KKTC Polis Teşkilatı’nın formalarını tasarladım.
* Erkeklerle mi, yoksa kadınlarla mı uğraşmak daha zor?
- Erkekleri bilmiyorum, onları babam ve kardeşim biliyor ama kadınlarla uğraşmanın zor olduğunu düşünmüyorum.
* Sen Türkiye’den kimlerle çalıştın bugüne kadar?
- Nurgül Yeşilçay, Tuba Büyüküstün, Meltem Cumbul, İclal Aydın, Tülin Şahin, Hatice Aslan ve Demet Kutluay’la.
* Türk kadınının farkı nedir peki, fiziksel olarak?
- Basenler. Türk kadınının vücudunun altı daha geniş, üstü dar.
* Böyle fiziğe sahip biri nasıl giyinmeli sence?
- Baseni çok geniş olan aşırı dar giyinmemeli. Üstle altı orantılaması gerekiyor. Her şeyden önce en büyük sorun, herkesin modayı çok iyi bildiğini sanması. Bana gelenlerin çoğu işimi bana öğretmeye çalışıyor, ancak bir-iki prova sonra bana kendilerini teslim ediyorlar.
* Ya Türk kadınının tarzı? O konuda neler söylersin?
- Türk kadını abartıyı çok seviyor. Aslında hep sade görünmek istiyorlar ama sonuç farklı oluyor. Ben genelde sade olup tek bir detayın öne çıkmasından yanayım.
ÇOK ZAYIF MANKEN ELBİSEYİ TAŞIYAMIYOR
* Mankenler sıfır beden olmak için sağlıklarından oluyorlar. Sadece mankenler değil, manken gibi görünmek isteyenler de. Sence ideali nasıl olmalı?
- Ben çok zayıf sevmiyorum, çünkü zayıf olunca elbise kendini ortaya çıkarmıyor. 32-34 bedenler mesela, elbiseyi taşıyamıyorlar. Aşırı zayıflar bana göre. 36-38 beden ideal olan. Fazlası, fotoğraf çekiminde iyi durmuyor.
* Yeni nesli nasıl buluyorsun?
- Nesil gittikçe irileşiyor. Çok nadir ideal kiloda ve güzel vücutlu kız görüyorum.
70’LERDE ŞORT GİYİLİYORDU ŞİMDİ NİYE GİYİLMESİN?
* Son günlerdeki şort tartışmalarına ne diyorsun?
- Ben beğeniyorum. 70’lerde de kısacık şortlar vardı, sabolarla giyiyorlardı. Hatırlıyorum, babaannem, anneannem de kısacık etekler giyiyordu, şimdi niye bunu tartışıyoruz? Bence Türkiye giyim konusunda geriye gidiyor.
* Şortun ya da mininin belli bir yaşı var mı sence? “Şu yaştan sonra mini giyilmesin” der misin?
- Hayır. Asıl mesele yaş değil, fizik. 50 yaşında fıstık gibi bacakları olan kadınlar var. Ama başka birine bakıyorsun, 25 yaşında, bacaklar bitmiş!
* Yırtmaç mı, mini mi, göğüs dekoltesi mi? Hangisini daha çok tercih edersin?
- Göğüs dekoltesi sevmem, çünkü çok az kişide güzel duruyor. Bacaklar çok inceyse, bacak dekoltesi seviyorum. Yırtmaç ve sırt dekoltesi favorim.
* Transparan elbise de çok var senin koleksiyonlarında...
- Talep var çünkü. Defilelerde de şov amacıyla elbiselerin transparan kısımlarını yoğunlaştırıyoruz.
* Araplar da çok geliyor buraya. Neden bu ilgi?
- Tuba Büyüküstün ve Nurgül Yeşilçay’la çalışmaya başladıktan sonra gelmeye başladılar. Arap dünyasında popülaritesi olan isimler ikisi de.
GELİNLİK DEDİĞİN BEMBEYAZ OLACAK
* Ucuza zengin görünmek mümkün mü?
- Elbiseyle mümkün ama aksesuvarla değil. İyi çantan, iyi ayakkabın olsun, sonra git ucuza kıyafet al, güzel görünebilirsin. Aksesuvarın ucuzu kendini hemen
belli ediyor.
* Sade kıyafet mi, renkli, çiçekli böcekli mi?
- Aslında desenli elbisenin de sadesi oluyor. Emprimeler ve baskılılar önümüzdeki yaz çok moda, her şeyde desen var.
* Fotoğraf çekimine giydiklerim, senin 2013 kış koleksiyonundan. Bu kışın modasında neler var?
- Kendi koleksiyonumda dantel çok var. Senin de giydiğin gibi diz altında etekler çok moda. Tül ve trasparan da öyle. Bordo, lacivert, petrol yeşili öne çıkan renkler. Gotik bir kış olacak.
* Bir modacı olarak en sevdiğin renk?
- Siyah çok güzel renk, seviyorum. Asil ve seksi. Ama açık renkleri de çok kullanıyorum.
* Gelinlikte de iddialısın. Gelinlik ille de beyaz mı olmalı?
- Ben bembeyaz gelinliği seviyorum. Hazır giyimde fiyatı düşürmek için kırık beyaz yapıyorlar artık. Daha az kir tutsun, hata göstermesin diye. Ki bunların çoğu Çin malı. Gelinlik rengi bembeyazdır. Dantelsiz, işlemesiz, bembeyaz olmayan gelinliğe, gelinlik denmez bence...
PARIS HILTON BANA İNANILMAZ BİR JEST YAPTI
* Kış geliyor, kürkler yine bazı modacıların gündeminde olacak. Ve tabii bizim kürk karşıtı eylemlerimiz de. Sen kimden yana olacaksın?
- Ben bir kere, 2008’de kullanmıştım kürk. Çiftlikte kürkleri için yetiştirilen hayvanların kürkleriydi.
* Ne fark ediyor ki!
- Evet, haklısın. Bu konuda çevresel olarak da inanılmaz bir bilinçlenme var. Ben de ileride kürk kullanacağımı düşünmüyorum.
* Ben senden söz aldık diye yazıyorum o zaman. Şimdi rahatlıkla Paris’te bu ay sonu katılacağın defileden bahsedebiliriz. Hem senin hem de Türk modası için özel ve saygın bir iş olacak.
- 27-30 Eylül arasında dünyanın en prestijli lüks hazır giyim fuarlarından birine katılıyorum. Paris Moda Haftası’nda Tranoi Tradeshow’da 2014 yazı hazır giyim koleksiyonumu göstereceğim. Oraya kabul edilmek çok zor. Başvuruda bulundum, kabul haberi gelmedi önce. Sonra çizimlerimi gönderdim, bir saat sonra kabul edildim.
* Paris Hilton’u giydiren modacı olarak tanınıyorsun. Yolunuz nasıl kesişti onunla?
- Paris Hilton Türkiye’ye Miss Turkey için gelmişti. Ben de o sırada Ahu Aysal’a elbise yapıyordum. Ahu Aysal’dan elbisemi ona ulaştırmasını rica ettim. Aslında bir sürü modacı odasına elbise bırakmış ama o gece partide benim elbisemi giymeyi tercih etti. İnanılmaz bir jest yaptı bana.
* Giydirmeyi hayal ettiğin, “Mutlaka benim kıyafetlerimi giymeli” dediğin biri var mı?
- Türkiye’de yok, burada giydirmek istediğim herkesi giydirdim. Yurtdışında var ama. Jennifer Lopez’i çok giydirmek istiyordum. Elbise de yolladım hatta ama kalçalarından geçmemiş. Jennifer Lopez’i yine zorlamak isterim, çok güzel taşıyor elbiseleri çünkü. Elbisenin ruhuna giriyor.
TÜRKİYE’DE HAUTE COUTURE YAPAN MODACI YOK
* Haute couture ne demek?
- Haute couture aslında yüksek dikiş sanatı demek ama bu ismi kullanmak için Paris’te bir federasyona üye olmak gerekiyor. Ben haute couture yapmıyorum, couture yapıyorum. Haute, apolet gibi bir şey.
* Türkiye’de bu unvanı alan, “Haute couture yapıyorum” diyebilecek biri var mı?
- Bildiğim kadarıyla yok. Resmi takvimde isimleri yok. Bazen yazıyorlar ama yanlış. Paris’te buna başvurmak için birkaç şov yapmanız gerekiyor ve sonrasında mesela Armani’nin “Benim için gidip bunu kabul edin” demesi lazım.
BABAMDAN HÂLÂ FIRÇA YİYORUM
* Modacı olmak isteyenler ne yapmalı, nasıl bir eğitim almalı?
- Modacılık eğitim almakla olmuyor bence. Genel eğitimi moda tarihi, çizim eğitimi, kalıp ve dikiş bilgisi. Ama gerisi tamamen vizyonla alakalı. Bir de kumaş bilgisi gerekiyor. Ben 21 yaşında Türkiye’nin en genç couture modacısı olarak defile yaptım. Esma Sultan’da Bağzıbağlı’nın 50’nci yıldönümüydü.
* Babandan fırça yedin mi hiç?
- Hâlâ yiyorum ki... Babam çok mükemmeliyetçi bir adam.
* En çok neye kızıyor?
- Ben hiçbir zaman fiyat sormam, ona çok kızıyor.