Oluşturulma Tarihi: Temmuz 19, 2004 00:00
Her mevsim gibi, yazın da kendine göre hem güzellikleri hem de tehlikeleri var. Örneğin, yaz gelip havalar çok ısındığında sıcak havalar ve çoğalan böcekler bizi bunaltabilir; cildimizin rengini koyulaştıran veya bazen cildimizi yakıp su toplanmasına neden olan güneş zarar ve acı verebilir; daha çabuk bozulan gıdalar tarafından daha sık zehirlenebiliriz. Yaz günleri ilerleyip ağustos ayına yaklaştıkça sıcak hava dalgaları da şiddetlenir. Bütün bu nedenlerden dolayı yaz mevsimi, özellikle çocuklar ve yaşlılar için, en tehlikeli mevsim olarak bilinir.Tarlada v.b. yerlerde çalışmak zorunda olmayan çocuklar için yaz, dışarıda sonsuz oyun oynanabilen günler demektir. ABD Ulusal Çocuk Güvenliği Kampanyası’na (NSKC) göre 14 yaşından küçük çocuklarda kaza, yaralanma ve ölümlerin yarısı mayıs ile ağustos arasında oluyor. Yazın çocuklar için en büyük tehlikeleri oluşturan durumlar şöyle belirlenmiş: Boğulma ve sığ suya kafa üstü dalma, düşme, araç çarpması ve kazaları, zehirlenme ve böcek ısırmaları, aşırı güneşlenme sonucu güneş çarpması ile birlikte ileriki yaşlarda cilt kanseri ve gözlerde katarakt, yıldırım çarpması ve sel sularına kapılma. Bir de yetişkinlerin ‘Hemen geliyorum’ diyerek otomobillerde yalnız ve kapalı bıraktıkları küçük çocuk ve hayvanlar var...Günümüzün konusu olduğu için tekrar sıcak hava dalgası tehlikesinden bahsetmek istiyorum. Biliyorsunuz sıcak hava dalgaları, 2003 yılı Ağustos ayında sadece Fransa’da 20 bin olmak üzere, Avrupa genelinde çoğu yaşlı olan 30 bin can almıştı. Yaşlılar ve çocuklar sıcak hava dalgalarından en çok etkilenen hassas grup içinde yer alıyor.Ülkemizden bu tür rakamlar veremiyoruz. Bunun anlamı bizde sıcak hava dalgalarının etkili olmaması değil; bu, afetlerin sahipsiz olması ve gerektiği gibi kayıt tutulup istatistik çıkartılmamasından kaynaklanıyor. Umarım Ankara hortumundan sonra bazıları ‘Burada öyle şey olmaz, olsa da bize bir şey olmaz’ demekten vazgeçer. İlgililerin artık bu konuda da ister titreyip, isterse terleyip kendine gelmesi gerek.GÜZEL HAVALAR DA HASTA EDERKayıtlara göre geçen sene sıcak hava dalgasının etkili olduğu bir günde Amerikan Kızıl Haçı, sadece New York Central Park’ta 15 bin şişe suyu dağıtmıştı. Ayrıca ABD şehirlerinde yerel yönetimler gerektiğinde insanlar için klimalı soğutma merkezleri kurmakta ve klimalı kamu binalarına ve alışveriş merkezlerine ücretsiz (planlı tahliye şeklinde) ulaşım sağlamaktadır. Biz şimdilik en azından hayal kurmak gibi, sıcak havalarda çok hareketli olmayan bir etkinlikte bulunabiliriz:Türk Kızılay’ı 28 çeşit meteorolojik afete hazırlanmak ve gerektiğinde etkilerini azaltabilmek için bünyesinde bir meteorolojik afetler birimi kurmuş. Kızılay’ın
meteoroloji birimi 10 gün öncesinden ülkemizin nerelerinde sıcak hava dalgasının etkili olacağını belirledikten sonra hummalı bir çalışma başlatmış. Sıcak hava dalgalarından etkilenecek olan yerlerde halkı kendilerini korumaları için bilgilendiriyor, şehir merkezlerinde su dağıtıyor, apartmanların üst katlarında yaşayan hasta, yaşlı ve çocuklar için soğuk hava çadırları kuruyor. İsteyenler de belediye ile ortaklaşa klimalı merkezlere taşınıyor. Basın ve yayın kuruluşları, janjanlı kamu reklamları ile tehlike öncesinde halkı bilinçlendiriyor; insanlara hem kendini, hem de çocuklarını, yaşlılarını, engellilerini, aile ve komşularını nasıl koruyabileceği öğretiliyor. İlgili ve yetkililerimiz bunları yapadursun, biz terlemenin vücut için bir soğutma işlemi olduğunu ama aşırı su kaybının öldüreceği gerçeğini unutmamalıyız. Hava sıcaklığının çok arttığı günlerde, vücudun aşırı su kaybetmesiyle oluşan dehidrasyona karşı bol bol su içilmeli ve vücudun terle attığı su yerine konulmalı. Dikkat edilirse burada vücudun kaybettiği su deniliyor, gazoz filan denilmiyor. Atalarımız da ‘Yaz ayransız, kış yorgansız olmaz’ demiş. Diğer bir deyişle, su veya meyve suyu, süt, çorba ve ayran da içilebilir ama idrar söktürücü özellikleri nedeniyle, su kaybını artıran kahve, kola ve alkollü içeceklerden uzak durulmalı. Bugünlerde, ‘Aşırı sıcaklara rağmen kendilerine ait tarlayı sulayan Medet Karakoç (12), uzun süre güneşin altında kalınca yere yığıldı... Akdağmadeni Devlet Hastanesi’nde yapılan otopside, aşırı sıcaklardan beyin kanaması geçirerek can verdiği belirlendi. Öte yandan Adana’da hediyelik eşya pazarlaması yapan bir kişi de, aşırı sıcak nedeniyle yolda yürürken kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti’ (26.07.2001, Hürriyet Gazetesi) vb.
haberler sık duyuluyor.Fark ettiyseniz yukarıdaki haberde güneşin altında tarla sulandığından bahsediliyordu. Güneşin altında ve rüzgarlı havalarda tarla veya bitki sulamak, hem suyu, hem de sağlığımızı tehlikeye atmak ile eş anlamlıdır. Bir Türk atasözünde ‘Tavuk bile su içerken göğe bakar’ der, ama maalesef bazılarımız ne havaya bakarak su içiyor, ne de havaya bakarak sulama yapıyor...Sözün özü, yaşı ne olursa olsun, aileler çocuklarının bu havalarda dışarıda bilinçsizce dolaşmasına veya yüzmeye gitmesine izin vermemeli. Yaşlıları, engellileri ve hayvanları da korumasız bırakmamalı. Özetle, bu ‘güzel havaların’ sizi hasta etmesini istemiyorsanız ‘Gölgede ve beyaz kalın; hafif, sulu ve yavaş bir yaşam sürün’ kuralını uygulayın ve sevdiklerinize de uygulatın.
button