Gölge çizgisini geçtiniz mi?

Güncelleme Tarihi:

Gölge çizgisini geçtiniz mi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 30, 2005 00:00

Yaşlanmak bazen zaman çalmak, bazen de kaybolan zamanları aramaktır. Geçmişe bakıp üzülmek, başını alıp gitmek, kaçmaktır. Geçmişi geçmişte bırakmaktır.Unutulmak ve hatırlanmak ikilemini birlikte yaşamaktır. Yaşlanmak masadan zamanında kalkmaktır. Sessizce uzaklaşmaktır. Uzatmaları oynamak ama hep yeni uzatmalar arzulamaktır. Bazen de tam tersidir yaşlanmak. Çoğalmak, var olmak, ustalaşmaktır. Hayata demir atmak, hayatı onarmaktır.‘Gençlikten yaşlılığa geçiş o kadar yavaş ki, insanın kendisi bunu pek fark edemiyor’ diye yazmış Andre Maurois. Ve devam etmiş: ‘Sonbahar yazın yerine geçerken de, kış sonbaharın yerini alırken de farkına varamıyoruz. Yaz sonunu yoklayan sonbahar, yaprakların arka yüzünde belli belirsiz sarı lekelerle başlıyor kış yolculuğuna.’ Bu aslında hayatın ortak ritmidir. Ve biz insanlar için de aynıdır: Ellili yaşlarla birlikte şakaklara filizlenen kırlar, bunlara usulca eklenen kırışıklıklar, unutkanlıklar, yorgunluklar... Hoş geldin yaşlılık! ‘Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz? Ya göz çevresindeki mor halkalar’ dediğinizde sonbahar tamamlanmış, kış kapınıza çoktan dayanmıştır! Henüz taptaze sandığınız sonbaharın sarı yaprakları içten içe yıpranmış, bir kasım sabahı patlayan ilk fırtınada dökülmüşlerdir. Aslında fırtına bahanedir. Sorunun kaynağı çok daha derinlerdedir. Ruhunuz ve bedeninizdedir, sizdedir.Andrea Maurois’ya göre ‘insan ormanının fırtınaları’ da hastalıklardır. Zindeliklerine ve belleklerine hayran olduğunuz bir büyüğünüzün, bir gencin sadece kırgınlık ya da baş ağrısı ile atlatabilecek basit bir nezleye zatüre depremi ile yakalandığına siz de şahit olmuşsunuzdur. Sonbahardan sonra karlarla fırtınalarla kış gelir. Bu siz ne yaparsanız yapın değişmez bir düzendir. Kışı önleyemezsiniz. Kış mutlaka gelecektir. KIŞI DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZKışı önleyemezsiniz ama değiştirebilirsiniz. Onu sorunsuz ve keyifli bir mevsime çevirebilirsiniz. Soğuk ve fırtınalı kış gecelerini sıcacık yuvanızda sağlık, huzur ve mutluluk içinde geçirebilirsiniz.Tıpkı gençliğinizin o coşkulu kışları gibi...Sıcak bir koltukta kıvrılarak... Anılarınızı yazarak... Karınızla pişti, dostlarınızla tavla oynayarak. Torunlarınıza masallar anlatıp, kitap okuyarak... Nefis bir kanyağı yavaşça yudumlayıp, kulağınız hep ‘o şarkı’ ile çınlarken geçmişi hatırlayarak...KARARINIZI VERİNKışı şiirlerle, şarkılarla, dostlarla, torunlarla anılarla mı yoksa sorunlar ve hastalıklarla mı karşılayacaksınız?Kırlarda yürüyüp, kumlara uzanarak...Balık avlayarak, fıkra anlatarak mı...Yoksa her fırtınada oraya buraya savrulup hastalanarak mı yaşayacaksınız?Kararı siz vereceksiniz.Ya kışa iyi hazırlanacak, onu sevecek, bir huzur, keyif sürecine dönüştüreceksiniz, ya da onunla kavga edecek, direnecek, kırılacak üzüleceksiniz.İlkinde zafer sizindir. Siz galip geleceksiniz.İkincisinde ise işiniz bir hayli zor! Hiç kuşkunuz olmasın. Siz yenileceksiniz.Unutmayın seçim sizindir. Seçimi siz yapacaksınız. Kararı siz vereceksiniz.GÖLGE ÇİZGİSİ 50. YAŞTADIRSonbaharın başladığı gün hangi yaştadır. ‘Gölge çizgisini’ ne zaman fark ederiz? Bu sorunun 2000‘li yıllar için yanıtı ‘50. yaş’ olmalıdır. Orta yaşlara ilk adımların atıldığı, yorgunlukların, çarpıntıların, terleme ve ateş basmaların, kopmaların, uyku kaçmalarının başlangıç noktası 50. yaş virajındadır. 50. yaş önemli ve sert bir virajdır. Bu yaştan sonrası tam bir yaş almadır. 50. yaş farkına varmadır, kavramadır, bir şeylerin değişimi daha iyi anlamadır. Önünüzdeki yol farklı bir yol, yaşadığınız zaman farklı bir zamandır. Olgunlaşmanın tadına varmaktır.Bazıları için de koşmak, nefes nefese kalmaktır. Bir şeylerin avuçlarınızın içinden kayıp gittiğini anlamak, kızmak, üzülmek ve biraz da korkmaktır. 50. yaş fark atmak, fark yapmaktır. Heyecandır. Ayaklarını yerden kesip uçmaktır! Çizginin dışına çıkmaktır bazen de... İşine, eşine, geçmişine, kendine kızmaktır.En iyisi bu gölge çizgisini geçmeyi doğal sürecine bırakmaktır. Yaşlanmamaya veya yaşlılıktan korkmaya değil formda kalmaya huzura ve keyfe odaklanmaktır. Mutlu bir yaşlı olmaya çalışmaktır.İYİ YAŞLANMANIN 4 ALTIN ANAHTARI1 FORMUNUZA ÖZEN GÖSTERİN Kilonuzu koruyun. Sağlıklı kiloda kalın.Saç ve tırnaklarınıza özen gösterin.Kırışıklıklarla, yaşlanma lekeleri ile mücadele edin.Kan ve kemiklerinizi güçlendirin. Düzenli olarak egzersiz yapın.Belleğinizin zayıflamasını engelleyin.2 SİSTEMLERİNİZİ DİKKATLE İZLEYİNDamar sağlığınızı iyi izleyin.Kemik ve kaslarınızı ihmal etmeyin kemik ve kaslarınızın ortak dostları düzenli egzersizdir.Solunum sisteminize önem verin! Sigaradan kaçın.Sindirim sisteminizi destekleyin! Posalı ve doğal besinleri tercih edin.3 RUHUNUZU ESKİTMEYİNBeden ve ruh ayrılmaz bir bütündür. Yaşlanma bedensel sorunları olduğu kadar, ruhsal sorunları da oluşturur. Depresyon, ilgi kaybı, zevk kaybı, içe kapanma, yalnızlaşma, ani öfke ve hiddet atakları gibi ruh sağlığınızı iyi izleyin. Ruhunuz hep genç kalsın. Ölçülü olduğu taktirde yeni keyifler, yeni hobiler edinin. Yeni yolculuklara çıkın, farklı denizlere yelken açın. Bırakın ruhunuz taze bir ağaç gibi kalsın. Her gün renk renk, farklı güzellikte çiçeklerle bedeninizi donatsın. 4 HUZURA ÖNEM VERİNSadece sağlık değil, bol bol huzur ve mutluluk isteyin. Herşeyin başı sağlıktır. Bu doğru! Huzur ve mutluluk ise her şeyin kesiştiği, özlem giderdiği, dilediği, sevdiği, seviştiği ana istasyondur.NASIL YAŞIYORLAR? / GANİ MÜJDE (Yazar)Yaşım 44. Boyum 1.68 m, kilom 89. Çok sebze, az kırmızı et yiyorum. Alkol olarak sadece şarap kullanıyorum. Herhangi bir tütün mamülü tüketmiyorum. Posalı yiyecekleri tercih ediyorum. Az kahve bol bitki çayı içiyorum. Ortalama 6 saat uyuyorum. Spor yapılmasına şiddetle karşıyım. Joggingi keşfeden adamın yolda kalp krizi geçirmesinden bu yana spora inanmıyorum. Karşımda bir komşu var gün 24 saatse o 22 saat spor yapıyordu. Bir tahlil yaptırdı her şeyi sakat çıktı. En fazla yaşayan hayvanlar kaplumbağalar olduğu için olabildiği kadar az hareket etmeye çalışıyorum. Sadece yürüyüşlere itiraz etmiyorum, vücudu zorlayıcı her spora karşıyım. Çok az yememe rağmen bu kadar kilolu olduğumu birileri açıklasın. Evimde tahıllı ekmeğimi kendim yaparım, şarabımı kendim üretirim çok dikkatli yemek yememe rağmen kilo veremiyorum. Niye? Niye? Niye?PROF. MÜFTÜOĞLU’NUN YORUMUSevgili Gani Müjde’nin son cümledeki sorusunun yanıtı aslında yaşam seçimlerinden birinde gizli. Sevgili Gani Müjde spora şiddetle karşı olduğunu ifade ediyor. Haklıdır! Biz fazla kilolarını verme ve sağlıklı kiloya ulaşma çabası gösteren hastalarımızı spora değil egzersize yönlendiriyıoruz. Egzersiz ve sporun farkı var mı? Var! Egzersiz belli bir bedensel hareketin veya hareketler grubunun, ritmik olarak belirli bir süre tekrarlanması demektir. Herhangi bir özel kıyafet, özel çaba ya da ilave zaman da gerektirmez. Yürümek, aerobik egzersizlerin en kolayı ve etkilisidir. Üstelik bedavadır. Sevgili Gani Müjde’nin yürüyüşlere itirazı yoksa bizim önerimiz her gün 45 dakika kadar dakikada 110 adım civarında bir hızla yürüyüş yapmasıdır. Jogging aerobik değil anaerobik bir faaliyettir. Joggingi bulan Amerikalı’nın jogging yaparken öldüğü de doğrudur. Sebebi de jogging’in oluşturduğu anaerobik ortamda gereğinden fazla ve vücudunun kapasitesinin üzerinde serbest radikal üretmesidir. Hep yazıyoruz. Serbest radikaller, erken yaşlandırır, yaşam süresini kısaltır. Jogging mucidinin erken yaşlarda ölmesinin sebebi de muhtemelen egzersizden değil bundandır. Bir egzersizin aerobik ya da anaerobik olduğunu ayırmak çok kolaydır. Nefes nefese bırakmayan faaliyetiniz esnasında karınızla telefonda konuşturan her egzersiz aerobik egzersizdir. Açıklıyorum: Sevgili Gani Müjde’nin bir türlü kilo verememesinin nedeni egzersiz yapmaması ve düşük metabolizma hızıdır. Yukarıda belirttiğimiz egzersiz planını uyguladığı, yediklerini yarı yarıya azalttığı ve aktivitesini iki katına çıkardığı zaman hálá kilo veremiyorsa lütfen beni arasın. Hep sağlıklı ve mutlu kalsın, kamplumbağalardan da uzun yaşasın.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!