Gökyüzüne hamak kuran hayal köprüsü

Güncelleme Tarihi:

Gökyüzüne hamak kuran hayal köprüsü
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2014 01:26

New York’a gelip 130 yıllık Brooklyn Köprüsü’nde yürümeyen azdır. Kar, kış, fırtına, ne olursa olsun, gezginin alın yazısıdır oradan Büyük Elma namlı şehre bakmak. Bakın işte şubat soğuğu, kar, rüzgar demeden, her gelişimde olduğu gibi, yine bu köprünün üstündeyim...

Haberin Devamı

Üç boyutlu bilimkurgu filmlerinin olmadığı günlerde bir hayalperest vardı. Bir de hayali. Bay Roebling, Ay’a, yıldızlara köprüler tasarlıyordu çocukluğunda. Bir Kızılderili vardı... 1626’da Manhattan’ı 24 dolara Hollandalı Peter Minuit’e satan. Ve bir kent... Kızılderili büyüleriyle tütsülenip geride bırakılan ruhla yaşayan... Bu kent ki, 20’nci yüzyılda kristal saraylarla, camdan gökdelenlerle galaksilere açılan ışıktan bir köprü oldu. Gök gözlü kristal ve metalik geometrilerle tasarımlı hayaletler; bina, gökdelen suretiyle Manhattan üstünde ağ gibi salkım saçak uçuşmaya başladı...
Geometriler, gizemciliği ışıktan sırlı labirentler, simgeler, metaforlar dünyası derken, bakın işte yine düşlerle yüz yüze geldik.
Bu kent böyledir işte. Tanrılara ulaşmak, önlerinde eğilmek için düş gören, tasarlayan, uzaya düş hamakları kuran, insan beynidir. Önceki yıl gösterime giren ‘Prometheus’ adlı filmi anımsayın.
Tanrıları aramaya çıkan insanlar, aslında film yönetmeni Ridley Scott, çocukluğunda uzay köprüleri tasarımcısı olan John A. Roebling adındaki o çocuğun, tutku dolu düşçü beynine sarılır. İşte bu koşullarda şaşkınlık verici ütopya, hiç durmayan insan beyni için bir ara duraktır Brooklyn Köprüsü düşü. Metropolitan insan sezgicisi, göz de budur işte.

Haberin Devamı

ROEBLING AİLESİ’NE FELAKET GETİRDİ

İnsanlığın geleceğini tasarlayan üç dahinin beynindeki bilim kurgu, Brooklyn Köprüsü’nün yapımıyla başlar. Karşımızda bu kez bir düş mühendisi vardır. Gotik tarzda bir hayaldir onunki.
Gemilere raylar üstünde dağ aşırtan, çelik kablo fabrikası kuran Alman göçmeni John A. Roebling çocukluk düşünü gerçeğe taşır. Büyük kablo üreticisi şirket, elindedir. Telgraf, köprü, gemi ve asansör telleri üretip asma köprüler inşa ederken, 1856’da, 50 yaşında, Manhattan’ı Doğu Nehri üzerinden Brooklyn’e bağlayacak bu köprünün çizimine başlar.
Bilimkurgu edebiyatının yaratıcılarından George Wells henüz anne karnındadır. Hugo Gernsback de. Jules Verne, New York’u henüz görmemiştir.
Roebling, köprü inşaatı projesini almayı sonunda başarır. 1869’da, köprü yerini tespit için çalışırken kaza geçirir, ayağı ezilir. Kesilen sağ ayak parmaklarındaki enfeksiyondan 2 hafta içinde öteki dünyaya göçer. Düşünü büyülü alevden bir top gibi Manhattan’a bırakır.
Turgenyef ‘Babalar ve Oğulları’ henüz yayımlamamıştır. Talihin tatlı cilvesine bakın siz!
Alfred Nobel babasının düş bavulunu nasıl taşırsa, oğul Washington Roebling de babasının düşlerini eline alır. Baş mühendis atanır projeye. Fakat üzerine köprü kulelerinin inşa edileceği sualtı odalarında çalışırken vurgun yer, yatalak olur. Bu kez üçüncü kişi sahne alır. Gelin Emily Warren Roebling, yatalak eşinin inşaat sahasındaki gözü, kulağı olur. Kayınpederi ve eşinin yarım kalan düşünü gerçekleştirir.
Köprünün 1883’de açıldığı gün, kentte tatil ilan edilir. O gün 150 bin yayanın köprüden geçerek suya 1 cent attığı söylenir. 19’uncu yüzyıl mühendisliğinin doruk noktası ve dünyanın 8’inci harikası kabul edilir Brooklyn Köprüsü. Bu köprüsüz uzak yıldızlara düş kuramaz insan. New York’a gelip de bu köprüde yürümeyen yoktur, denirse inanın.

Haberin Devamı

HER TÜR SÜRPRİZE HAZIR OLUN

Kar, kış, fırtına ne olursa olsun bir alın yazısıdır orada yürümek gezgin için. Bakın işte soğuk, kar, rüzgar demeden yine köprünün üstündeyim. Ona dokunmak, köprüden uzaya doğru düşler kuran o çocuğu düşünmek için. Bu kez kilitlerle yüklü bir köprü çıktı karşıma. Aşıkların astığı, anahtarını nehre attığı yüzlerce kilit...
Washington’dan, gidiş - dönüş 35 dolar ödediğim megabus ile üç saatte ulaştım New York’a. 42’nci Cadde’ye yakın otelimden ilkin Times Meydanı’na çıktım. Broadway boyunca yürüdüm. Önümde Columbus Meydanı ve Central Park. Süslü faytonlar gelip geçti. Onlarla parkta tur atmak bir tutkudur.
Soğuk, kar, ayaz dinlemedim. Solgun güneşi ardıma alıp, zig zag yollardan Central Park’ı enine geçtim. Tutkularımın başka bir merkezi Metropolitan Müzesi’ne vardım. İçim acı ve sevinçle doldu. Yitirdiğiniz düşler acı verir! New York’ta sık sık bu duyguyu yaşarsınız; beyniniz düşsel tutkularla dolar, taşar ve yaşar.
Yaşam, sıkı sıkı tutunduğumuz bir tutkudur.
İkinci gün metroyla (A ve C hattı) Brooklyn’e ulaştım. Güneşli ve ayazı keskin bir günde, kar saçaklardan savrulmaya başlamadan köprüye vardım. İki saat boyunca ileri, geri yürüdüm. Her şey yine öyle düş gücündeydi.
Hızla değişen, imgelem gücü yüksek bir kentte olduğunuzu unutursanız ne olur? Siz siz olun unutmayın! Kızılderili, şaman, büyücü ruhların terk etmediği bir doğadır burası. Güneşli bir günde başlayan gezi, karlı ikindiyle noktalanır şubatta. Tutku dolu bir içsellikle şövalyesini bekleyen gelinler de görebilirsiniz kar altında.
Bu kez kilitler ilgimi çekti. Her biri günümüz insanının beynindeki düşler zinciri. Yeni tutkular Brooklyn Köprüsü’nün demirlerine kilitlenmiş. Geçmişin köprü düşü, bugünün insanının gelecek düşüyle buluşmuş. Metropol insanının sonsuzluk tutkusu, düş dolu bu kilitleri kim açacak?
Ben de bir düş kurdum: Yeni dileklerle, galaksilere açılacak kilitlerle, bir lotus çiçeği, bir barış küresi olacak yaşadığımız mavi gezegen.
Giderseniz bir düş de siz kurun. Bir kilit de siz asın demirlere...

Haberin Devamı

27 kişi hayatını kaybetti

Brooklyn Köprüsü’nün inşaatı 1869’da başlayıp 14 yıl sürdü. İki ayak arasında askıdaki bölüm 486, toplam uzunluğu 1825, nehir zemininden ayak yüksekliği 125, genişliği 26 metre. Demir, çelik büyücülüğüyle insanoğlunun gökyüzüne kurduğu salıncak zamanına göre büyük bir mühendislik başarısıydı. İnşaat sırasında en az 27 kişi öldü.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!