Oluşturulma Tarihi: Mart 18, 2005 00:00
KIBRIS Türk Havayolları uçağı saat tam 07.00’de Ercan’dan havalandı.Hesaba göre 1 saat 10 dakika sonra
Atatürk Havalimanı’na ineceğiz. Beş-on dakika sonra kaptan iyi günler diledi ve uçuş hakkında bilgi verdi. Aradan çok geçmeden kahvaltı servisi başladı. Her şey yolunda... Arkaya doğru kaykıldım, kitabımı okumaya başladım. Saat 08.00’e doğru iniş için uçağın alçalmaya başladığı anons edildi.Pencereden aşağı baktım, her taraf bulutlarla kaplıydı. Bir süre sonra bulutlar seyrekleşti ve deniz gözüktü. Kibrit kutusu küçüklüğündeki gemiler beyaz izler bırakarak ilerliyorlardı. Birkaç dakika sonra Atatürk Havalimanı’nın doğu-batı doğrultusundaki küçük pistine inecektik. Evler, ağaçlar giderek büyüdü. Ama tam pistin üzerine geldiğimizde birden ortalık beyaza bürünüverdi. Aynı anda motorların hızı arttı ve uçak yeniden tırmanmaya başladı. Pas geçtiğimizi anladım. Aynı anda garip bir tedirginlik duydum. Bir iki dakika sonra pilot, ‘Yoğun sis nedeniyle iniş yapamadığımızı ve pas geçmek zorunda kaldığımızı’ söyledi.Ataköy’ün üzerine geldiğimizde o beyazlık dağılıverdi. * * *Eminönü ve Haliç’i geçtik, Kadıköy üzerinden Marmara’ya döndük, adaları geride bırakıp Büyükçekmece’den karaya doğru uçtuk. Sonra sola yatarak Marmara’ya döndük. Bir süre uçtuktan sonra geniş bir yarım daire çizerek Atatürk Havalimanı’na yöneldik. Yeniden aynı piste inmek için alçaldık ama pistin üzerindeki sis kalkmadığı için ikinci kez pas geçmek zorunda kaldık. Bu kez biraz daha fazla tedirginlik duydum. Yanımda Oktay Ekşi oturuyordu. O da benim gibi kitap okuyordu. Aldırmıyor havalarındaydı. Sadece ‘Ne oldu?’ diye sordu? ‘Ne olacak, ikinci kez pas geçtik’ dedim.Tedirginliğimi anlamış olacak ki, ‘Merak etme, hiçbir uçak havada kalmaz, nasıl olsa iner’ demez mi? O sırada kaptanın anonsu duyuldu:‘Sayın yolcularımız, ikinci kez pas geçmek zorunda kaldık. Bir saatlik yakıtımız var. Bir kez daha deneyip olmazsa Sabiha Gökçen’e ineceğiz. Sabrınıza teşekkür ederiz.’Uçakta çıt yok. Gerçekten de herkes sabırlı. Zaten yapacak başka bir şey de yok.Vay canına! Meğer uçağın piste konması ne kadar büyük bir mutlulukmuş. * * *Yeniden aynı turu yaptık ama bu kez Büyükçekmece üzerinden kuzeye, Karadeniz’e doğru uçtuk. Kilyos açıklarından dönüp kuzey-güney doğrultusundaki yeni piste doğru alçalmaya başladık. Bizim gazetenin üzerinden geçerek piste yaklaştık. Pist açık gibi görülüyordu.E-5 karayolunun üzerine geldiğimizde inişimiz kesin gibiydi. Nitekim 5-10 saniye sonra o mutlu anı, tekerleklerin piste konmasını yaşadık. Aynı anda uçakta bir alkış koptu. Bizim uçak körüğe yanaşana kadar indiğimiz pist beyaz bulutların içinde kalıp görünmez oldu. Arkamızdan gelen uçaklar ne yaptı bilmiyorum. Sanırım onlar da bizim gibi gökyüzünde bulutlarla dans ettiler. Bizim zoraki dansımız tam 50 dakika sürdü.Kim böyle bir durumda korkmadım derse inanmam; çünkü can tatlı, hem de çok tatlı.
button