Ayda KAYAR
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2004 22:41
New York’taki AOL Time Warner kuleleri ve İslam Kültür Merkezi’nin Türk mimarı Mustafa Kemal Abadan (46) geçtiğimiz hafta İstanbul’dan bir günlük hızlı geçiş yaptı. Ürdün ve İsrail’in tarafsız alan ilan ettiği Kızıldeniz ile Ölüdeniz arasındaki 65 hektarlık çöl arazisine inşa edilecek bilim ve dostluk projesinin temel atma töreni için İsrail’e giderken konuştuğumuz Abadan’a İstanbul’u sorduk.
İstanbul’daki şehirleşmeyi nasıl buluyorsunuz?
- Kırsal kesimden gelenlerle şehir yayıldı. Eskiden şu an içinde bulunduğumuz yerler (Sultanahmet) şehrin en berbat yerlerinden biriydi. Ama şimdi kentin dışındaki yerler kötü, içi güzel. Eski yapılara ilgi arttı. Artık yalıları yakmıyor, onarıyoruz. Doğrusu, İstanbul hiçbir zaman güzelliğini kaybetmedi.
Birçok yüksek ofis binasında imzanız var. İstanbul’daki yüksek binalar için ne düşünüyorsunuz?
- Bazıları, şehrin siluetindeki güzelliği aldı. Gökkafes gibi. Maslak, tarihi şehirden daha uzak olduğu için buradaki binalar sorun yaratmıyor. Ancak o bölgede de altyapı, ulaşım sorunu var. Bu, altyapıyla üstyapının birlikte gelişmemesinden kaynaklanıyor. İstanbul’daki yüksek binalar, kendi içlerine dönük, anayollardan uzak, izole binalar. Oysa şehirleri ayakta tutan, insanların sokakta birbiriyle kaynaşmasıdır. Yüksek binaların çevrelerine katkısı olmalı. Ben bu anlamda Akmerkez’i başarılı buluyorum. Bu tür yapılar şehircilik açısından daha uygun.
Kent çevresindeki yeni ve düzensiz yerleşimlerin geleceği ne olacak?
- Mimariyi toplum kendisi yaratır. Osmanlı mimarisindeki estetik hem kullanımdan hem de zenginlikten kaynaklanır. Türkiye’de şehirler çok hızlı büyüyor. İnsanlar öncelikle kafalarını sokacak bir yer yapıyorlar. Henüz onun ötesine geçmedik. Şehirler belli noktalardan sonra yeniden ele alınır, yıkılır yapılır. Kuruçeşme’yi ele alın. İşçi ağırlıklı nüfusuyla, estetiği olmayan bir yerdi. Ama geçen zaman içinde yeniden yapılandı ve güzel bir semt oldu.
İSTANBUL’A MÜZE YAPMAK İSTERİM
İstanbul’a nasıl bir projeyle imza atmak isterdiniz?
- Müze, konser salonu, konferans salonu, eğitim merkezi gibi topluma açık bir mekan yapmak isterdim. İKSV’nin Maslak’taki Kültür Merkezi’nin projesini ben çizmiştim. Ancak Nejat Eczacıbaşı’nın ölümünden sonra proje değişti. Orası benim için bir başlangıçtı. Projeyi ortaya çıkarsaydım, çok hoş olacaktı.
Yeni yetişen mimarlara önerileriniz neler?
- Türkiye’de çok yetenekli genç mimarlar var. Bizim şirketimizde de çalışan genç Türkler var. Aybars Aşçı diye bir arkadaşımız, şirkette hızla yükseliyor mesala. Bu beni çok memnun ediyor. Benden sonra gelecek insanları görüyorum. Şu anda eğitim görenlere de dünyaya açık olmalarını tavsiye ederim. Yaratıcılık, insanların birbirlerinden etkilenmeleriyle ortaya çıkıyor. Global düşünenler, mimaride de diğer alanlarda olduğu gibi daha başarılı.
SOM’UN İLK YABANCI ORTAĞI
Mustafa Kemal Abadan 1958 yılında Ankara’da doğdu. Robert Kolej’den mezun oldu. Lisans ve lisans üstü eğitimini Amerika’da Cornell Üniversitesi’nin Mimarlık Fakültesi’nde tamamladı. Daha sonra dünyanın en büyük üç mimarlık şirketi olan SOM’da (Skidmore, Owings and Merrill) çalışmaya başlayan Abadan, başarılı projeleriyle şirketin hem ilk yabancı, hem de en genç ortağı oldu. Abadan’ın projeleri arasında New York’taki Time-Warner ikiz kuleleri, kentteki ilk cami (Islamic Cultural Center) Tayvan’da Tzu Chi Kültür Merkezi, New York’ta Memorial Sloan-Kettering Hospital’ın kanser merkezi, Hong Kong’da AIG Tower ve Tokyo’nun 55 katla en yüksek binası Mitsui Fudosan yer alıyor. Abadan, ışıklandırma tasarımcısı Susan Brady-Abadan ile evli ve bir çocuk sahibi.
DAİRE, KULE VE EL ELE VERMİŞ ZEYTİN DALLARI
Ürdün’le İsrail’in ortaklaşa gerçekleştireceği bilim ve dostluk merkezinin projesini Mustafa Kemal Abadan çizdi. Kısa adı BTR olan Bridging The Rift Center’da (Ayrılıkları Giderme Merkezi) ABD’deki Cornell ve Stanford üniversitelerine kabul edilen Ortadoğulu öğrenciler lisans üstü eğitim alacak, merkez tarafsız alan statüsüyle ayrıca barış görüşmelerine ev sahipliği yapacak.
Kızıldeniz ile Ölüdeniz arasındaki çölde inşa edilecek merkezde yerel simgeleri ön plana çıkaran Abadan BTR’yi tarihte ideal kavramını simgeleyen daire formu üzerine oturttu. Merkezin, minare ve kilise kulelerini simgeleştiren yüksek binası, oditoryumu ve çevresinde zeytin ağaçlarıyla oluşturulacak iç içe girmiş iki ark şeklindeki formlar ise ‘el ele vermeyi ve barışı’ anlatıyor.
Doğa bilimleri eğitimi verilecek merkezde, ekoloji laboratuvarları, konaklama ve sosyal tesis alanları, çok katlı kütüphane, 500 kişilik oditoryum bulunacak. Abadan, merkezde doğa bilimi eğitimi verilmesine ‘İki toplumun, politikaya girmeden, kaynaşması için ideal ortam’ diyerek dikkat çekti. 12 yıl sonra, projenin tamamlanmasının ardından ise merkezde bin kişi aynı anda eğitim ve öğretim görebilecek.