Bir turistin, durağan ve biraz da karakterden yoksun Dalaman’ın, dev, resmi binaların sıralandığı ana caddesinden geçmesi için, muhtemelen tek bir nedeni olabilir; Dalaman Havaalanı’ndan kalkacak uçağına yetişmek ya da uçağı havaalanına iner inmez, tatil yapacağı yere ulaşmak... Güneyin bu trafiği yoğun, önemli havalimanı, gerçek anlamda az hayat belirtisi gösteren Dalaman sokaklarının sonunda, garip bir tezattır. Havaalanı yolu üzerinde, Dalaman Tarım İşletmesi Müdürlüğü’nden geçilir. Dalaman’ın renksizliğine inat, burası, yeşile doymuş, çiçekleri, kaktüsleri, hurma ağaçları, görkemli palmiyeleri ve balıklı havuzuyla, bir botanik bahçesini andıran, sıradışı bir devlet işletmesidir. İşletmenin ortasında, şarmaşıklara dolanmış, bugün kolay kolay rastlanmayan, heybetli bir bina uzanır. Binanın önünde, işletmenin genç Müdür Yardımcısı Süleyman Keskin karşılıyor beni. İkram ettiği organik portakal suyunu içerken, binanın hikayesini dinliyorum. Yıl 1908... Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa, ava olan merakı yüzünden Dalaman’da bir av köşkü yaptırmak ister ve köşkün inşaatını da Fransızlar’a verir. Yine o günlerde, Fransızlar, Mısır’da inşaası planlanan bir istasyon binası projesi çizimi için bir başka sipariş alırlar. Her iki proje de çizilir ve zarflara konularak gönderilir. Ancak, Dalaman’da zarf açıldığında, içinden bir istasyon binası, Mısır’a varan zarftan da bir av köşkü projesi çıkar. Adresler karışmıştır, ne var ki kimse bu karışıklığın farkına varmaz. Sonuçta, tren yolunun geçmediği Dalaman, bugünkü istasyon binasına sahip olur. Süleyman Bey, bir taraftan, işletmenin ürettiği buğday tohumluğuyla, Türkiye’nin farklı bölgelerinde toplam 105 bin dekar, mısır tohumluğuyla da 90 bin dekar yer ekildiğini anlatırken, bir taraftan da belki de dünyada başka bir örneği bulunmayan, tren geçmeyen bu garın, özel yontulmuş taşlarını, yüksek kapılarını, çatı kiremitlerini ve sütunsuz merdivenlerini gösteriyor. Bahçede Mısır’dan gelen hurma ağaçları, palmiye ve kaktüslerden başka, Türkçe adı olmayan ve Halikarnas Balıkçısı’nın buraya verdiği, anavatanı Avustralya olan bir bitki de var. TURGUT ÖZAL’LA KEŞFEDİLDİDalaman’dan yarım saat uzaklıkta, yatçılık denince, Türkiye’nin ve dünyanın gözdesi Göcek var. Göcek’in merkezine doğru ilerlerken, yol boyunca döşenmiş parke taşlara, bahçeli, havuzlu evlere, şık otellere bakınca, burasının paranın aktığı ya da bir başka deyişle, yaşamdan keyif almak için para harcama lüksü olanların tercih ettiği bir yer olduğunu anlamak zor değil. Sahiline gelince, bu durum daha da açıklığa kavuşuyor. Dünyanın dört bir yanından gelen milyon dolarlık yatlar, Göcek’in koylarında ya da şık marinalarında konaklıyor, sahipleri, aileleri, kaptanları, pahalı restoranlarında
yemek yiyor, çarşıdaki kuyumculardan, antikacılardan, rafları ithal mal dolu marketlerden alışveriş ediyorlar. 1980’lerde Turgut Özal’ın burada geçirdiği bir tatilin ardından Göcek keşfedilmiş, hem Türkler hem de yabancılar arasında çok popüler olmuştu. Bugün, bu moda geçerliliğini, biraz olsun dahi kaybetmiş değil. Hatta yabancılardan çok, Türk yatçılar burada buluşuyor, tanışıyor, yarışıyorlar... Özellikle, Marmara Denizi’nin kirlenmesinden sonra, İstanbullular burayı gözlerine kestirdiler. Yatlarını buradaki marinalara bağlıyor, yıl boyunca Göcek’e ve koylarına uğruyorlar. Tekne sahipleri, bütün yıl için aldıkları ve haftasonunu kapsayan, kombine biletle, cuma akşamı uçağa atlıyor, Dalaman Havaalanı’na indiklerinde onları karşılayan kaptan- şoförleriyle Göcek’e gelip, her şeyin önceden hazır olduğu tekneleriyle denize açılıyorlar. ŞEYHLER, PRENSESLER ÇARŞIDASezon boyunca, Göcek çarşısında, şeyhleri, prensleri, prensesleri, ünlü politikacıları, Hollywood yıldızlarını, şarkıcıları görmek, alışıldık bir durumdur. Zaten Göcek’in yerli halkı, onları, kafasını çevirecek kadar tanımaz bile. Tüm fiyakasına rağmen, Göcek’te hálá pazar günleri halk pazarı kurulur, belediye ölümleri, doğumları ve ‘’balo’’ denen düğünleri hoparlörden anonsla
haber verir, düğünler açık havada amfitiyatroda yapılır ve bütün Göcek davetlidir. Göcek kendi halinde bir köydür aslında. Ama, kıyılarını beyaza boyayan ultra modern yatları, gökyüzüne uzanan direkleri ve bugün artık halkının büyük çoÄŸunluÄŸunun turizmden geçindiÄŸi gerçeÄŸini görmezliÄŸe gelmek mümkün deÄŸil. Selametle gidebilmektir bütün mesele. O yüzden, birbirlerine ‘’Allah selamet versin’’ der, denizciler. Önce halatlar foradır, sonra yelkenler... ‘’Ne gelirse, geriden gelsin’’ derler, rüzgarı kastederek. Arkadan gelen pupa rüzgarı, yardım eder, ‘’kolayına gidiş’’tir bu, o yüzden, bu acemi ÅŸansı rüzgarı, herkes yakıştırmaz kendine. Şık restoranlarda dertli dertli otururur, çocuklarından bahseder gibi, teknelerinin problemlerinden yakınırlar. Göcek, geceyi erken bitirir, çünkü herkes denize ve koylara ne kadar erken kavuÅŸursa, hayat o kadar daha keyiflidir. CEZAEVÄ° LOKANTASINDA TAVUKGöcek’ten ayrılanların dönüş güzergahı, yine Dalaman’ın içinden geçer. Dalaman Havaalanı yolu üzerinde, turistler, önce Dalaman Tarım Açık Cezaevi’nin, sonra da hemen bitiÅŸiÄŸindeki tavuk lokantasının önünden geçip giderler. Önünde çiçekler ekilmiÅŸ, duvarlarında Ä°sviçre daÄŸ köylerinin manzaraları olan Piliç Restaurant’ın hikayesini, herkes bilmez. Burada, bir pilav üstü tavuk yemek de bazı ÅŸeylerin farkına varmak için yeterli deÄŸildir. Sokaktaki, üzerinde zincirlerini kıran ve ortasından üç baÅŸağın yükseldiÄŸi iki elin olduÄŸu, tabelasını görmezseniz ya da birisi kulağınıza fısıldamazsa, kolay kolay anlayamazsınız. Burası, Türkiye’nin tek ‘’mahkum lokantası’’dır. Hükümlüler, cezalarının bir bölümünü kapalı cezaevlerinde çektikten sonra, açık cezaevlerine getirilir ve burada, birçok iÅŸ kolunda çalışırlar. Piliç Restaurant da bunlardan biri. Tavukları cezaevi kümeslerinde yetiÅŸtirenler de piÅŸiren aşçılar da servis eden garsonlar da bulaşıkçılar da hükümlüdür. Günde, 200- 250 piliç tüketilir. Paket servisi de yapılır. Bazen, yabancı turistler de gelirler. Buranın neresi olduÄŸunu öğrenenler, çoÄŸu genç olan mahkumlarla konuÅŸmaya çalışır. Sorular hep aynıdır; suç ve ceza... Hatta bazıları, bu amatör garsonların genç, temiz yüzlerine bakıp ÅŸaşırır. Restoranda çalışan mahkumlar da buna ÅŸaşırıyor; ‘’Elinde tespih, omuzlarında ceket, külhanbeyi gibi birilerini görmeyi bekliyorlar herhalde...’’Cezaevinin kapısında hiç jandarma yok. Mahkumlarla infaz koruma memurları, tarım ürünlerinin yetiÅŸtirilmesinde birlikte çalışıyorlar. Halk arasında, kaliteli, taze ve uygun fiyatlı üretimiyle, cezaevinin rekabet yarattığı ve piyasayı belirlediÄŸi söyleniyor. Cezaevi, üretimlerinden kar ediyor, pazarda enflasyonu dengeliyor. Tarım ve hayvancılığın yanısıra, cezaevinde baÅŸka iÅŸ kolları da var; terzilik, fotoÄŸrafçılık, marangoz ve doÄŸrama atölyesi, odunculuk, kantin... Cezaevinin bir de fırını var, ayda 10 bin ekmek çıkıyor. Sarıgerme ve civardaki yıldızlı otellerin, havaalanının ekmek ihtiyacını cezaevi karşılıyor. Genç mahkumlardan birinin 34 günü kalmış. Çıkınca, Göcek’i görmek istiyor...ALIÅžVERÄ°ÅžRessam Ekin Nayır’ın ev-atölyesi Mavi Ev’de (0252 645 26 47, 0532 242 00 50), farklı baskılar, kayrak taşı ve toprak üzerine boyamalar bulabilirsiniz. Port Göcek’teki Port Art Gallery’de (0252 645 19 70) modern ve çaÄŸdaÅŸ Türk sanatçılarının iÅŸleri ve el sanatları sergileniyor. Port Cafe’nin hediyelik eÅŸya dükkanında, dünyaca ünlü denizcilik giyim markası Helly Hansen’ın giysi ve ayakkabıları, yöresel zeytinyaÄŸlar, gurme çayları, Göcek ve yelkencilik kitapları ve Danimarka’nın ünlü Stelton markasının aksesuarları var. Havana purolarını da burada bulmak mümkün. Julia’da (Ä°skele Meydanı, Göcek, 0252 645 15 15), takılar, Bazaar Anatolia’da (0252 645 20 43), Bedri Rahmi’nin desenleriyle Mehmet Hamdi EyüboÄŸlu kumaÅŸ üzerine yazmaları, Kütahyalı Sıtkı ustanın tabakları, Atlas Antik’te (0252 645 19 95) ilginç eski eÅŸyalar var. Göcek’te pazar günleri yiyecek ve giyecek pazarı kuruluyor.BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMBir Göcek koyunda, teknenin güvertesinde, yıldızların altında uyumakClub Marina ile Port Göcek’in sanat galerilerini dolaÅŸmakSarıgerme’de Baba Adası’nın tepesinden denizdeki tekneleri seyretmekGöcek’in trafiÄŸe kapalı çarşısında dolaÅŸmakGöcek koylarından, taÅŸ fırından çıkan tepsi ekmeÄŸi almakSarıgerme’nin, ÅŸaşırtıcı sualtı dünyasını keÅŸfetmekYassıca Adalar’dan birine tırmanıp, Göcek koylarını seyretmekGöcek koylarındaki salaÅŸ lokantalarda, gecenin sessizliÄŸinde yemek yemek Kleopatra Hamamı koyunda, manastır kalıntıları arasında yüzmekÂ
button