Göçe çağrı değil geri dönüşe davet

Güncelleme Tarihi:

Göçe çağrı değil geri dönüşe davet
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2012 22:10

Hüsamettin Koçan’ın memleketi Bayburt’un Bayraktar Köyü’nde kurduğu Baksı Müzesi, ikinci sergisi ‘Mesafe ve Temas’ın açılışını 23 Haziran’da gerçekleştirdi. Serginin tasarım bölümünü Faruk Malhan, moda bölümünü Arzu Kaprol, yemek kültürü bölümünü Engin Akın, sanat bölümünü ise serginin genel çerçevesini de belirleyen Fırat Arapoğlu, Kurucu Koçanoğlu ve Mürteza Fidan hazırladı. Mesafe ve Temas’ta farklı üniversitelerden seçilen genç sanatçıların yaratıcı işleri bir araya geliyor.

Haberin Devamı

Hüsamettin Koçan, Bayburt’un Trabzon’a uzanan yolunda yer alan son köyü Bayraktar’da, köyün eski adını taşıyan Baksı Müzesi’ni kurduğunda epey şaşkınlığa uğramıştık. Sebebi, Bayburt’taki bir köyün tepesine kurulan müzeyi kimlerin, nasıl gidip gezeceğiydi. Açıkçası bu soru, gidip de oradaki hayatı gözlemleyince yanıtını buluyor.

Bayraktar Köyü’nün sakinleri müzeyi ev gibi sahiplenmişler bile. Eski dilde ‘şaman’ anlamına gelen Baksı, sanatın iyileştirici eliyle yöre halkının hayatını iyi yönde değiştiriyor. Kadınların artık birer bankamatik kartı var mesela. Bankaya gidip emekleriyle kazandıkları parayı çekebiliyor, kazançlarını kendileri yönetebiliyorlar. Hüsamettin Koçan’ın söylediğine göre; erkekler de mutfağa girip yemek pişirmeye başlamış. Hoca, “Bu, feodalitenin yıkılmasıdır” diyor gülerek.
Müzede yapılan atölye çalışmalarında yöre halkından kadınların dokuduğu kilim ve ehramlar bugün onlardan esinlenen Arzu Kaprol ve ekibi tarafından birer endüstriyel ürüne dönüştürülerek, müzeye geri dönüşümü sağlanıyor. Yaşamını artık Baksı’da sürdüren Hüsamettin Hoca’nın göçle çalışmaya giden babasını her akşam döner mi diye beklediği ve annesinin mezarını selamlayan tepe, bugün Bayburtlu çocukların bir numaralı oyun yeri. Bahçesindeki parkta eğlenen çocuklar aynı zamanda müzedeki eserleri görüyor, sergileri geziyor ve hocayla sohbet ediyorlar. Ve Hüsamettin Koçan neredeyse her birinin ismini, hikâyesini ezbere biliyor. Çünkü onlar, Koçan’a göre geleceğin sanatçıları...

Haberin Devamı

23 Haziran’da Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın katılımıyla gerçekleşen açılış töreni öncesi koşuşturmada Fırat Arapoğlu’yla konuştuk. Serginin sanat bölümünü üstlenen küratörlerden Arapoğlu “Bayburt’ta genç nüfus yok denecek kadar az; olanlar da bir an önce büyük şehre gitme düşüncesinde” diyor. Baksı Müzesi’nin farklı üniversitelerden seçilen genç sanatçıların işleriyle açılan ikinci sergisi Mesafe ve Temas’ın mesajı da; ‘Göçe çağrı değil, geri dönüşe davet’. Sanatçılarla işleri hakkında konuştuk...

SANATÇININ ELİ MÜZELİK OLDU

Haberin Devamı

Ahmet Aydın Atmaca, Anadolu Üniversitesi Heykel Bölümü’nden mezun. Şu an Kemerburgaz Üniversitesi Heykel Bölümü’nde araştırma görevlisi. Bir yandan da Marmara Üniversitesi Heykel Bölümü’nde yüksek lisans öğrenimini sürdürüyor. Çalışmasının adı ‘Baksı’nın Elleri’ sizi yanıltmasın. Atmaca, ‘Mesafe ve Temas’ sergisinde eseri yer alan sanatçılar ve küratörlerin el kalıplarını çıkararak oluşturmuş bu işi. ‘Şaman’ anlamına gelen ‘baksı’nın iyileştiriciliğiyle sanatın yararı arasında bir bağ kurmak istemiş. Sanatın iyileştirici gücü de sanatçının zihin ve eli arasındaki ilişki sayesinde gelişiyor neticede... Sanatçı şöyle diyor: “Dilimizde müzeyle ilgili tek bir deyim vardır. O da ‘müzelik olmak’. Çağdaş sanatta da artık zanaatın, yani el işçiliğinin pek rolü kalmadı. Sanatçının eli artık müzelik oldu yani. Bu sanatçı ellerini bir müze vitrininin içine koyarak, onları bir arkeolojik buluntu gibi sergilemek istedim. Kadife kumaşı da o yüzden tercih ettim.”

MAHREM

Haberin Devamı

Gökçe Oflu, Sabancı Üniversitesi Moda Tasarım ve Plastik Sanatlar Bölümü’nden mezun. İşlerinde geri dönüştürebilir atık malzemeleri kullanmayı tercih ediyor. Sergide yer alan işinde, atık tuvalet kağıtlarını kullanarak, onlara plastik bir görünüm kazandırmış. Bir ayda tamamladığı çalışmasının adı ‘Mahrem’. Bu işi üretirken hangi fikirden yola çıktığını sorduğumuzda şöyle yanıtlıyor; “İnsanlar atık malzemelere temas etmek istemiyor. Ama bu işte bir plastik değer olarak sürpriz şekilde karşılarına çıkıyor. Böylece onunla aralarına koydukları mesafe bir şekilde ortadan kalkıyor.”

KALABALIKLARIN TEMASI

Tunca Subaşı’nınki tuval üzerine akrilik airbrush ile çalıştığı bir triptik. Bize göre serginin en ilgi çekici eserlerinden biri. Sanatçı sprey boyayla çalıştığı ve resmin dokusunda duvar hissi oluşturduğu için, bambaşka bir etki yakalıyor. Üzerinde yer yer boya öbekleri görünen resimdeki yüzler, Avrupa’dan bir köylü kalabalığına ait aslında. Serginin özellikle odaklandığı göç teması altında daha bir anlam kazanan ‘İsimsiz’ adlı eser, Sovyet döneminden miras bir fotoğraftan yola çıkılarak oluşturulmuş. İşlerinde genel olarak fotoğrafın zamanını ve olayını görmezden gelip onu yeniden kurgulayan ve yeni bir eser ortaya koyan sanatçı, “Bu temsili yığını Baksı’nın kalabalığıyla buluşturmayı amaçladım” diyor.

Haberin Devamı

UYGARLIKTAN KAÇAMAYAN HAYVANLAR

Sevil Tunaboylu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Özdemir Asaf ve Zekai Ormancı atölyelerinde öğrenim gördü. Şimdi Marmara Üniversitesi’nde fotoğraf üzerine yüksek lisans yapıyor. 2009 yılında Erkin Gören ile beraber sanat galerisi Mtaar’ı açtı. Bir sene süresince 13 sergiye yer veren galeri, şu an aktif değil. Tunaboylu, “Sanatçıyım ama eğitmenlik yaparak hayatımı kazanıyorum” diyor. Sergide yer alan ‘Uygarlıktan Kaçış’ adlı enstalasyonu, 2009’da düzenlenen İstanbul Bienali’yle eş zamanlı olarak Mtaar’da sergilenmişti. ‘İnsan neyle yaşar?’ sorusundan hareketle oluşturduğu eserde sanatçı, uygarlıktan kaçamayan hayvanları anlatıyor. Hayvan figürleri olarak alçı kalıplar değil, sağdan soldan bulup beyaza boyadığı oyuncakları kullanmış. Ellerse vitrinleri süsleyen mankenlerin ellerinden başkası değil.

Haberin Devamı

TERLİKLERİNİ BİLE ÇIKARIP TARTILDILAR

Sena Arcak, Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans öğrenimi görmüş. Şimdi aynı üniversitede asistanlık yapmaya devam ediyor. Genellikle hazır objelerle çalışan Arcak, Eminönü’den topladığı işlerden kolajlar yapıyor. Sergideki ‘Korkak’ adlı eseriniyse, otobiyografik olarak değerlendiriyor. 49 tane tartının yer karolarını anımsatacak şekilde yerleştirildiği Korkak, kendisiyle tartı arasındaki sorunlu ilişkiye de değiniyor. Sergi açılışında Baksı Müzesi’ni ziyarete gelen küçüğünden büyüğüne neredeyse tüm Baksı halkı çalışmanın üzerinden geçti. Tartıların üzerine çıkarak kilolarını ölçtüler, bir tartıdan diğerine yürüyerek hangisinin doğru tarttığını bulmaya çalıştılar... Sanatçı ise uzaktan, olan biteni izliyordu. Yanına yanaşıp ne düşündüğünü sorduk. Keyfine diyecek yok gibi görünüyordu, şöyle söyledi: “Kilo alma korkusuyla yaşayan biri olarak, özellikle üzerlerine çıkılmasını istiyorum. Buradaki insanların tepkisini çok merak ediyordum. Daha önce Ankara ve İstanbul’da sergilenmişti. İnsanların ayak basması zorunlu bir yere yerleştirsek de, üstünden atlayıp geçiyorlardı. Halbuki burada insanlar terliklerini bile çıkarıp tartıldılar.”

TAKİPÇİNİZ VAR!

Şenay Kazalova, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü mezunu. Aslında beş parçadan oluşan ‘Süreç’ adlı serisinden dört parça sergide izlenebiliyor. Buradaki ‘izlenebilir’ ifadesi boşuna değil. Zira, Şenay Kazalova’nın isimsiz tablolarındaki belli belirsiz hatlara sahip yüzler, gözleriyle misafirleri takip ediyor. Sanatçı önce portreleri siyah beyaz resimliyor. Daha sonra üzerini yalnızca gözleri açıkta kalacak şekilde renkli boyayla kapatıyor. Yüzlerin belli belirsiz görünmesini istediği için epey uğraşıyor. Yüz hatlarının silikliği, bireyin kendi kimliğini kaybedişi, belleğinin bulanıklaşmasını işaret ediyor.

BAKSI DOSTU OLUN!

Baksı Müzesi’nin ayakta kalabilmesi için kurulan Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın düzenli gelire ihtiyacı var. Yılda 200 lira ile siz de Baksı Dostu olabilirsiniz. Ayrıntılı bilgi için; www.baksi.org

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!