Güncelleme Tarihi:
Tip 2 Diyabet hastalığı eskiden 50-60’lı yaşların hastalığı olarak bilinirken, artık 10-20 yaş arasındaki çocuk ve gençlerde dahi görülmeye başlandı. Dünya Sağlık Örgütü de diyabetin tüm dünyada en önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu bildiriyor.
Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Doç. Dr. Rüştü Serter, diyabete gidişin önlenmesi için tüm dünyada öncelikle gizli şekerin tesbit edilmesi amacıyla çalışmalar yapıldığını belirterek, “Diyabeti önlemenin birinci yolu, hastalığı daha gizli şeker aşamasındayken tesbit etmekten geçiyor. Böylece hastada gerekli yaşam tarzı değişikliklerini gerçekleştirerek, gerektiğinde ilaçlarla tedavisini de yaparak diyabetin oluşumu önlenebilir.” diyor.
5 belirti atlanmamalı
Tip 2 diyabet sinsi bir hastalık ve çok abartılı gürültülü bulgularla ortaya çıkmıyor. Ancak çok su içme, çok idrara çıkma, nedensiz zayıflama, sık ortaya çıkan yaralar, kaşıntılar gibi hastalığı haber veren belirtileri önemseyip zaman kaybetmeden doktora gitmek gerekiyor. Vücuttaki şeker düzeyinin yükselmesi böbrekler, gözler, kalp başta olmak üzere birçok iç organın ve damarların da olumsuz etkilenmesi anlamına geliyor.
Diyabet hastalığı artan stres, düzensiz ve dengesiz beslenme, spor yapamama gibi nedenlerle şişmanlığın artmasıyla paralel bir şekilde artarak görülüyor. Şişmanlık oranının toplumda artması da diyabeti tetikliyor. Eğer kişinin ailesinde diyabet hastalığı bakımından yüksek risk varsa yani hem anne hem babada şeker hastalığı varsa çok daha erken hekime başvurmak gerekiyor. Örneğin gizli şekeri ortaya çıkaran şeker yükleme testinin erkenden yapılması diyabete yatkınlığın olup olmadığını gösteriyor.
Gizli şekerin düzeltilebileceğini belirten Serter, diyet, düzenli egzersiz ve sağlıklı bir yaşama kavuşmakla gizli şekerli hastaların yarısından çoğunda diyabeti önlemenin mümkün olduğunu vurguluyor. Tedavide bazı diyabet ilaçları kullanılabiliyor. Hekimin önerdiği sürede, arada kan testleriyle şekerin de ölçülmesiyle ilaç tedavisine devam ediliyor. Hekim gerekirse tedaviyi kesiyor.
Vücut yağlanınca insülün direnci ortaya çıkıyor
Vücutta fazla yağ biriktiği ve kilo alındığı zaman insülin direnci kolayca oluşuyor. Başlangıçta insülin hormonunun etkisine karşı bir direnç oluşuyor, insülin görevini yapamıyor, pankreastaki insülin üreten hücrelerde zaaf ortaya çıkıyor. Kontrolsüzce insülin salgılandığı için pankreas bir süre sonra yoruluyor, yeterli oranda insülin üretemiyor ve buna bağlı şeker hastalığı başlıyor. Tip 2 diyabet olduktan sonra işler zorlaşıyor. Kişinin tüm yaşamı etkileniyor. İnsülin direncinin en yaygın nedeni de obezite. Bu nedenle insülin direnci oluşmaması için fazla kiloların verilmesi gerekiyor.
Tüm dünyada kronik hastalarda tedaviye uyum sorunu yaşanıyor. Diyabet hastaları da hastalıklarını öğrendikten itibaren, yeni bir yaşamla karşı karşıya kalıyor. Üstelik bu yaşamda öğün atlamak, tatlı, hamur işi, bol kırmızı et yemek, hareketsiz kalmak sakıncalı ve sağlıksız oluyor. Kişinin günde üç ana öğün, üç ara öğün ile beslenmesi, haftada en az üç gün yarım saatten az olmamak üzere spor yapması, sigara, alkol kullanmaması, uykusuna dikkat etmesi gerekiyor. Bazı kişilere psikolog desteği vermek de gerekebiliyor. Çünkü insanlar yıllarca alışmış oldukları yaşam şekillerini değiştirmekte çok zorlanıyor. Tedaviye uyumsuzluk gösteriyor.
İyi bir hastalık eğitimi, diyabet gibi hayat boyu ev ödevinizi iyi yapmanız gereken bir hastalıkta konforlu bir yaşamın kapılarını açıyor. Doç. Dr. Rüştü Serter, hastaların önerileri yerine getirip kan şekerleri düzeldikçe daha mutlu bir yaşam sürdürdüklerine değiniyor. Diyabet hastalığı göz, böbrek, sinirler üzerinde şekerin yaptığı olumsuz etkilerle uzun dönemde körlük, böbrek yetmezliği ve hatta diyalize kadar giden sonuçlara yol açıyor. Diyabetin bir diğer önemli tarafı da kardiyovasküler hastalık riski yaratması. Her üç diyabetliden ikisi kalp damar hastalığı, inme ve damar tıkanıklığı gibi sorunlardan dolayı ölüyor. Şekeri düzenlerken, bu sorunları da önleyecek tedavileri vermek gerekiyor.